Valiler de dolandırılıyor!

YAŞAR EYİCE

Usta Gazeteci Murat Eştürk aradı ve ‘Kazandık!’ dedi.

Sonra düzeltme yaptı:

‘Mahkeme hakaret suçlamasını kabul etmedi!’

Ben de tanıklık yaptığım bir önceki duruşmayı anımsattım ve adliye kapısındaki söylediklerimi anımsattım:

‘Artık hakimler bu konuda taha titiz davranıyor. Her şikayeti göz önüne almıyor, yani sonuç beraat olacak!’

İnancım bu yönde idi...

Hatta Hakime, ‘Ben iki tarafı biliyor ve tanıyorum!’ demiş, sırf gönüllü olarak tanıklık yapmak için, bir günlüğüne, büyük bir masraf yaparak mahkemeye geldiğini ve yine o zaman için bulunmak gereken kente uçakla döneceğimi anlatmıştım.

‘Aile Dostum’ olarak tanımladığım, eski İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, İzmir Milletvekili Atilla Sertel ile şu anda başkanlığı sürdüren eski TRT Spikeri Misket Dikmen, birkaç ‘ustalık’ mertebesine ulaşmış gazeteci için, ‘Hakaret’ suçundan dava açmışlardı.

Aklımda kaldığı kadarıyla; Bunlar rahmetli Önder Sümer, spor fotoğraf dalında dünya birincisi olan Mehmet Ali Okumuş, birçok kişinin yetişmesinde emeği olan Murat Eştürk,  İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin benim gibi eski yöneticilerinden, TRT’de yaptığı programlarla sayısız ödül alan Fazlı Oğuzhan idi...

Benim gibi Semra Saygı da, en azından yarım asır İzmir ve mesleklerine hizmet etmiş, eli öpülecek bu ustaların mahkeme kapılarında sürünmelerine gönlü razı olmamış ki, ‘tanık’ oldu.

Memduh Zaptikar ile TRT’ci Yalım İldem ise Misket Dikmen ile Atilla Sertel’in yanında yer aldılar.

Hatta ben bu dostlarımızın tanıklık yaptıklarını bilmediğim bir anda, yani mahkeme olayını Karataş’taki Basın Merkezi’nde ilk duyduğumda, ‘Böyle şey mi olur? Bu dostları hemen barıştırmamız ve dava dilekçelerini de geri aldırmamız lazım. Burada iş yine bizden daha büyüklere düşüyor’ diye görüşümü belirtmiştim.

Neyse sonuç iyi oldu...

Ha sahi söylemeden geçemeyeceğim;

Şu andan itibaren beş yıl içinde:  Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin eski yöneticilerinden Mehmet Ali Okumuş, Murat Eştürk, Fazlı Oğuzhan, kendileri için ‘hakaret’ veya diğer nedenlerle dava açanlar hakkında, örneğin Misken Dikmen’i mahkemeye verebilir, ‘hak talebinde’ bulunurlar.

Ben yine sonucu tecrübelerime ve birazcık hukuk bilgime dayanarak söyleyeyim:

‘Kesinlikle kazanırlar. Hatta hatırı sayılır bir tazminat da alırlar!’

Ancak bana da söz verdiler:

‘Böyle bir şey olmaz, olamaz!’ diye....

Yani iş mahkeme kararı ile tatlıya bağlanmış oldu.

Bu arada küçük bir görüş bildireyim:

Şu anda mahkemelerde binlerce ‘hakaret’ davası var...

Hatta ‘Yan baktın’, ‘Manalı baktın’, gibi öften püften nedenlerle birçok kişi de, bir şekilde hapis cezası bile yemiş durumda.

Yine şunu söyleyeyim:

İzmir’deki tecrübeli yargıçlar buna imkan tanımıyor.

Ama her yerde böyle mi?

Bu nedenle İzmir Milletvekili Atilla Sertel, başta olmak üzere hepsi, ‘Hakaret suçlarının hapisle cezalandırılması’ maddelerinin TBMM’de değiştirilmesi, Amerika örneğinde olması gibi oluşturulmasını, değiştirilmesini sağlamalılar.

Yoksa haklı ya da haksız nedenlerle, birçok insanımız cezaevlerine girmeye devam edecek...

Daha açık yazacağım ama suç olabileceğini düşünerek, sadece büyük haksızlıkların önüne bu şekilde geçilebileceğini düşünüyorum.

Biri sizin için, hiç alakası yokken, ‘Hakaret’ davası açabiliyor.

Bir iki hatta beş tane de, bana göre yalancı tanık buluyor.

Sonra çık işin içinden...

Dün  Valilerin bile dolandırıldığından söz etmiştim....

Şimdi bunun nasıl olduğunu açıklayacağım:

*- Şikâyetler bitmez!

Yandaşlar, ‘Sağlığın öncülerini buluşturduk’ diye böbürlenince, merakla okudum.

Hatta, sözde sektör temsilcileri olarak tanıtılanların konuşmalarını dikkatle irdeledim.

Çoğunluğu ‘yağcılık’ yapıyordu, baştakilere...

Yandaş medya ise ‘Sağlıkta devrim gibi kararlar alındı’ diyerek,  güçlülere bağlılıklarını dolaylı yönden da olsa duyuruyorlardı.

Bunlar geçenlerde manşet atmıştı, ‘Müjde’ diyerek ilaç fiyatlarının düştüğünü söylemişlerdi.

Attılar ama tutturamadılar

Bırakın ucuzlamayı, vatandaş hayati ilaçlarını bile bulamıyor.

Çünkü iki ayrı zammı az bulanlar, şimdi üçüncü zammı bekliyor.

Sağlık denilince aile hekiminin piyasada bulunmayan ilaç yazması mı anlaşılıyor acaba?

Bırakın bunu...

Ameliyat için, ‘Bıçak parasına’ rağmen kaç ay sonraya gün veriliyor, dersiniz?

Daha basite inelim:

Bir röntgen, bir MR, ya da Mamografi için ne kadar süre bekleniyor.

Alabildiğiniz için şanslı olduğunuz hayati ilaçlardan yapılan kesintiden haberiniz var mı?

Sağlık ağızdan başlar:

Gidin diş hekiminize, protez için ne kadar süre verecek?

Ya da proteziniz kırıldı, dört yıl yaptıramıyorsunuz?

Devletten maaş alanlar hastayı oradan oraya gönderiyor, başından savıyor.

Ya da, ‘Özel’e yönlendiriyor...

Bunların hepsi her an ispatlanır...

Fazlası yazılır, eksiği olmaz!

Yasak olmasına rağmen gazetelere beyanat veren ya da televizyonlarda boy gösteren, sıfatı ne olursa olsun, o doktorların altı ayda bir, ya da senede bir ‘mutlaka sağlık kontrolünden’ geçin demelerine de sakın kanmayın...

Özelde bana gelin, ben icabınıza bakarım, demek istiyor.

Yani haksız rekabet yaptığı gibi yasaları da çiğniyor.

Çünkü avukatlar gibi doktorların da ‘Ben daha iyiyim!’ deme ya da başka bir şekilde reklamını yapma lüksü kesinlikle yok.

*- Yasaya aykırı!

Mahmut Esen E. Mülkiye Müfettişi..

Söylediği şu:

‘Özel hastanelerdeki soygunda gelinen son aşama : valiler bile dolandırılıyor!’

Olayın özeti şöyle;

Genel sağlık sigortası gibi ( TBMM/ Anayasa Mahkemesi üyeleri  vb. dışında) halkımızın tümünü ilgilendiren bir konuda, bazı özel hastanelerin yasaya aykırı olarak, hastadan SGK’ya fatura edilenin iki katından fazla ek ücret aldıklarının tespit edilmesi üzerine (TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu dahil) yetkili makamlara yaptığı şikayetler ve ısrarlı takipler sonucu elde edilebilen/edilmesi gereken sonuçlar, yol gösterici olması bağlamında resmi belgelere dayalı olarak açıklanmakta; bu suretle kamuoyunun aydınlatılmasını amaçlıyor Emekli Mülkiye Müfettişi Mahmut Esen!

İzmir’de benzerleri var ama ben Ankara’dan söz edeyim:

Valiler ve kaymakamlar ile bu sıfatları kazanmış olup İçişleri Bakanlığı merkez ve iller kuruluşunda çalışanlar ve kaymakam adaylarının en büyük meslek örgütü, kamu  kamu yararına çalışan dernek statüsüne  ve emekliler dahil 2092 üyeye sahip,  1963 yılından beri faaliyette bulunan Türk İdareciler Derneği (TİD) ile; Ankara’da SGK Başkanlığının yakınında  bulunan özel bir hastane arasında, 2016 yılında, İçişleri Bakanlığının tüm mensuplarını da kapsayacak  şekilde sağlık hizmeti alınmasına yönelik bir protokol imzaladı.

*- Gelirleri, kazançlare  SGK’den..

Anılan Hastanenin hemen hemen tüm branşlarda SGK ile anlaşması bulunuyor.

Bu yüzden 5510 sayılı Kanun başta olmak üzere, Sağlık Uygulama Talimatı (SUT) ve SGK ile hastaneler arasında yapılmış  (hastane girişlerinde panolar üzerinde  ilan edilmekte olan ) sözleşme hükümleri uyarınca  özel hastanenin sigortalılardan   yüzde  200’ün üzerinde ek ücret almaması gerekmiyor.

*- İzmir’de de örnekleri var

İmzalanmış protokol  hükümleri uyarınca Hastane İçişleri Bakanlığı mensuplarına ayaktan yapılan tedavilerde ek ücret ödemelerinde yüzde 30 oranında indirim yapmayı taahhüt etmiş.

İzmir’de de başta belirttiğim gibi benzerleri ve bu şekilde anlaşma yapanlar var.

*- Sistem sürüyor

Protokol hükümlerine  de güvenilerek sağlık hizmeti almak üzere 22.03.2016 tarihinde söz konusu hastaneye gidildi,

Hastanede yapılan her muayene ve tetkik/tahlil hizmetleri için seri numaraları birbirini takip eden, ikişer adet fatura düzenlendiği; birinci faturalarda alınan sağlık hizmetinin türü açıkça belirtildiği,  ikinci faturalarda ise hizmetin açıklamasının ‘sağlık hizmet bedeli’ olarak yuvarlatıldığı görüldü.

Tabii ki bu sistem hala devam ediyor.

Ve sonuçta; TİD ile imzalanmış sözleşme hükümlerine göre uygulanmış indirimlere karşın  azımsanmayacak ek ücret ödemesi yapılmıştır.

Yani ‘indirim’ değil ‘bindirim’ vardır.

 Sosyal sorumluluk anlayışı gereği konu etraflıca  incelenmiş ve  Hastane yönetiminin Mülki İdare Amirleri de kapsayan  bu uygulamasının kanunsuz olduğu tespit edildi.

Ve işin garibi şikayet incelemesinin altı ay süreceği belirtildi.

Artık gerisini siz düşünün...

Tabii ki, özel hastanelerin sahip ve yöneticilere yandaş gibi davranmak zorunda,,,

Yani onlara hak veriyorum...

Emekli Müfettiş de uğraşsın dursun...

Bu arada belirteyim; çok doğru, dürüst ve gerçekten hastayı düşünen özel sağlık kurumlarımız ve hekimlerimiz de var...

Zaten dünya iyilerin yüzü hürmetine sağlıklı gitmiyor mu?

***-

GÜNCEL

*-  Down sendromlu gençler!...

Türkiye’nin ihracat şampiyonu sektörlerinden züccaciye sektörünü tek çatı altında toplayan Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER), Uluslararası Down Sendromu Federasyonu (UDF) ile Taksim Divan Otel’de düzenlenen basın toplantısıyla ‘ZÜCDOWN Mesleki Eğitim ve İstihdam Projesi’ni başlattı.

Proje kapsamında down sendromlu 8 genç, ZÜCDER üyesi Karaca, Schafer, Korkmaz, Bernardo, Hisar, Hürsultan ve Akyüz Plastik’de istihdam edilecek.

YAŞAR EYİCE