6 lira farkla 'Zehra yazın' dedim
Hayli eski bir Starbucks müdavimiyimdir. Filtre Kahve vazgeçilmezimdir! Hatta tam bir Filtre Kahve tiryakisi olduğumu söyleyebilirim. Ne ki hangi mekâna gidersem gideyim, evde kendi ellerimle hazırladıklarım da dahil olmak üzere Starbucks’da yakaladığım Filtre Kahve kalitesini hiçbir yerde yakalayamadığımı itiraf etmek zorundayım.
Foça’da Starbucks olmadığı için, yazlık evimizde kaldığımız zamanlarda en çok özlemini çektiğim tatların başında gelir Filtre Kahve. Öyle ki Foça’da ne zaman Filtre Kahve özlemim tavan yapsa, soluğu 26 kilometre uzaklıktaki Menemen Novada AVM’deki Starbucks Coffee’de alırım. Evet, yanlış okumadınız; bir bardak kahve için onca yolu hem de hiç üşenmeden teperim.
Neyse ki evimiz Starbucks Coffee’ye yürüme mesafesinde olduğu için Karşıyaka’da öyle bir sorunum yok! Karşıyaka’daki 2’nci adresim Vapur İskelesi’nin karşı çaprazında yer alan Starbucks Coffee’dir. Ara sıra MaviBahçe ile Hilltown AVM’deki Starbucks Coffee’ye de gidiyorum ama genelde Karşıyaka sahilindeki şubeye takılırım.
Geçen gün hani şu havaların birdenbire soğuduğu, buz kestiği günlerden birinde, çarşıdaki alışverişimi bitirir bitirmez yine Starbucks Coffee’nin yolunun tuttum.
Sanırım havanın da epey soğuk olmasından dolayı olsa gerek mekân her zamankinden çok daha kalabalıktı.
Biraz bekledikten sonra sıra bana geldi ve her zamanki gibi az sütlü olmak kaydıyla orta boy Filtre Kahvemin siparişini verdim kasadaki personele.
Bilindiği üzere Starbucks Coffee’ler self servistir. Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için, siparişiniz hazırlanmadan önce bardağınız üzerine isminiz yazılır.
O gün de görevli arkadaş sordu: “Efendim isim ne yazalım?”
İçimden espri yapmak geldi.
Son dönemde uluslararası bir Fast Food firmasının televizyon kanallarında yayınlanan reklamıma atıfta bulunarak şöyle bir espri yaptım görevli arkadaşa: 6 lira farkla Zehra yazınız!
Bu arada, bahse konu Fast Food firmasının hamburger ürünlerini de severim, ancak herkes kendi işini yapmalı!
Evet, Starbucks ürünleri biraz pahalı olabilir ama ben ödediğim her kuruşu sonuna kadar helal ediyorum. Çünkü kalite asla tesadüf değildir.
Hem ne demiş atalarımız: ‘Ucuz etin suyu yavan olur’
Yukarıda da belirttiğim gibi, birçok mekânda kahve içmişliğim var, hatta ve hatta Starbucks’dan daha nefis kahve yapan mekanlara da şahit oldum.
Ne var ki, Starbucks’ı ayrıcalıklı kılan bir özelliği var!
O özelliğin ne olduğu herkesin malumudur.
Belli bir niteliğe sahip olan Starbucks’ın alemeti farikası, sunduğu ürünlerin kalitesini sürdürülebilir kılmasıdır.
Diyelim ki Starbucks’ta hayatınızda ilk defa kahve içiyorsunuz; tadı da çok hoşunuza gitti. Ne ki bir yıl boyunca uğrayıp da bir daha içmek bir türlü nasip olmadı. Ve bir yıl aradan sonra yeniden uğrama fırsatını buldunuz, hiç merak etmeyin, ilk günkü içtiğiniz kahvenin tadı aynı kalitede sizi bekliyor olacaktır.
Zaten ülkemizdeki birçok işletmenin başarısız olmasının başlıca nedenlerinden biri de, yakalanan kalitenin devamlılığı/ sürdürülebilir olmayışı değil midir?
İşte Starbucks’ın da ülkemizdeki marka değerini sürekli yükseltmesinin nedeni de, kalite çizgisinden asla ödün vermemesidir.
Geri gelelim Starbucks’a gönderme yapan Fast Food firmasının TV reklamına…
Sezar’ın hakkı Sezar’a teslim etmek gerekirse, ‘son zamanlarda izlediğim en başarılı reklam filmi’ diyebilirim.
Fakat reklamın güzel olduğu, kahvenin de güzel olduğu anlamına gelmez, öyle değil mi?
Hani Starbucks’a örtülü sataşma olmasa, bu devirde 1 TL’ye vatandaşa filtre kahve sunan o firmayı ayakta alkışlayacağım.
Yine de pahalılığın zirve yaptığı bu dönemde, vatandaşa sudan ucuz kahve sunan o firmaya teşekkür ediyorum. Nihayetinde ekonomik yönden herkesin her gün Starbucks’ta kahve içme imkânı olmayabilir. Yani, saygıyla karşılamak gerekir.
Bitirirken…
Starbucks Coffee’deki görevliye ‘6 TL farkla Zehra yazınız’ diye espri yaptığım o gün…
Mekânın doluluğundan dolayı ancak giriş kapısın yanı başında oturacak bir yer bulabildim kendime.
Tabii bu sevindirici bir durum. Nitekim insanların Starbucks’a bu kadar ilgi gösteriyor olması, yukarıda aktardığım şahsi düşüncelerimin de haklılığını gösteriyor.
Fakat hangi mekanda olursa olsun, ‘kalite’ kavramı bir bütündür. Dünyanın en iyi ürünlerini de satıyor olsanız, o ürünleri nerede ve nasıl sunduğunuz da bütünsel kalitenin bir parçasıdır.
Uzatmayayım, o gün giriş kapısının hemen yanındaki masada kahve keyfimi yapıyorum.
Fakat o da ne!
Adeta Çin İşkencesine maruzum.
Kapıdan girip çıkanın haddi hesabı yok!
Ve kapı her açılış kapanışında insanı son derece rahatsız eden, hatta psikolojisini bozan şiddette iğrenç bir ses çıkarıyor.
Haliyle kapıyı açtığı gibi bırakan ve şiddetle çarpmasına izin veren müşterileri de unutmamak gerekir.
Ne yalan söyleyeyim, ardı ardına “DAN DUN, DAN DUN, DAN DUN” sesine maruz kalınca sinirlerim alt üst oldu. Bir an için kendimi Starbucks Coffee'de değil de sanayi sitesindeki çay ocağında zannettim.
Kapı yanındaki diğer masalarda oturanlar da aynı dertten mustarip olsa gerek, oturmalarıyla kalkmaları bir oldu.
O iğrenç kapı sesi kahve keyfimin içine edince, dayanamayıp kapıyı sonuna kadar açık duruma getirdim.
Ve derhal görevli arkadaşlardan biri yanıma gelip bunun mümkün olmadığını söyledi.
Kendisine durumu izaha ettim, ‘yapacak bir şey yok’ yanıtını verdi.
Daha da sinirlendim, kahvemi de içmeden mekânı terk ettim.
Buradan Starbucks CEO’suna sesleniyorum:
Starbucks Coffee’lere otomatik kapı yaptırmak çok mu zor?
Velev ki ‘zor’ olsun, var olan mekanik kapıları konforlu hale getirmek hiç mi aklınıza gelmiyor?
Sayın CEO, biz Mahalli Gündem.com ailesi olarak firmanızın sadece müşterisi değil, aynı zamanda destekçisiyiz de.
İnanmıyorsanız Google arama motoruna ‘Starbucks Coffee Mahalli Gündem’ yazabilirsiniz.
Sözün özü, Starbucks Coffee’da kahve keyfi yapmak ayrıcalıktır, ama insanı rahatsız eden o iğrenç kapı sesi eşliğinde olmamak kaydıyla. Sevgiyle kalın!
Zehra Çamdeviren / www.mahalligundem.com