Turizmden anlamam, bu alanda ihtisasım da yok!
Ne var ki, ETİK Başkanı Mehmet İşler, TUDER Başkanı Işıl Dirim Kavitaş ve duayen turizmci Sebahattin Karaca gibi birbirinden kıymetli isimlerin turizm konusundaki paylaşımlarını yıllardır ilgiyle takip ederim.
Malumunuz!
Yıllardır her seçim döneminde 'Foça'da bir zamanlar turizm şöyleydi, böyleydi...' muhabbeti yapılır. (Hatta benim de yaptığım olmuştur)
Fakat bu yönde ahkam kesenlere konunun detayını sorduğunuzda, ikna edici ve doyurucu bir bilgi alamazsınız.
Bunun içindir ki, öne sürülen bahse konu "tez" irdelenmeye muhtaçtır.
Aslında yazımın başında belirttiğim isimlerin kaleme aldıkları çeşitli yazılarda ve söylemlerinde cevabını aradığımız sorunun yanıtları birçok kez verildi, ama satır aralarında kaldı?
Şimdi bir kez de biz soralım: Nedir bu bir zamanlar Foça'daki turizm muhabbeti?
1980'de askeri bir darbe yaşamış, bir süre sıkı yönetimle yönetilmiş ve 1983 seçimlerinin ardından dış dünyaya kapılarını açmış bir Türkiye.
Misal, bugün Türkiye'nin turizmdeki gözbebeği olan Antalya Kemer'e o zamanlar doğru-düzgün bir ulaşım bile yok!
Ege ve Akdeniz sahillerinde henüz beş yıldızlı oteller zinciri kurulmamış ve turizm sektörü sonradan hararetli tartışmaları da beraberinde getiren 'her şey dahil' sistemiyle tanışmamış.
Yani ülke turizmindeki 'nitelik' realitesi henüz yerini 'niceliğe' bırakmamış.
Daha açık bir ifadeyle, günümüzde ülkemize gelen/getirilen turist sayısı üzerinden övünüyoruz; ama mevcut sistemde havalimanı ile otel arasındaki transferle sınırlı ve şehre para bırakmayan bir turizm anlayışının ne derece faydalı olduğu da tartışmaya açıktır. (Ayrı konudur)
Gelelim 1980'lerin Foça'sına...
2004'te AK Parti hükümetinin özelleştirme politikasının gazabına uğrayan ve 15 yıldır kaderine terk edilen Türkiye'nin ilk turistik tesisi olan Fransız Tatil Köyü'nün zirve yaptığı bir dönemden bahsediyoruz.
O yılların magazin dergilerine kapak olan ve Ajda Pekkan gibi birçok ünlüyü misafir eden Fransız Tatil Köyü'nün o parlak dönemini Sayın Hıncal Uluç da birçok yazısında gündeme getirmiştir.
Diyeceğim o ki, Foça'daki turizm gerçeğinin alametifarikası, dönemin belediye başkanı değildir.
O dönem Türkiye'nin ve Foça'nın içerisinde bulunduğu konjonktür, ilçemize belli başlı avantajlar sağlamıştır. Hepsi budur!
Zira 1980'lere baktığımızda, 1990'larda Nihat Dirim'in Foça'ya kazandırdığı Fokai Otel henüz ortada yok! Ve Hanedan Tatil Köyü, Leon Otel gibi yatırımlar da yapım aşamasında...
Peki nasıl oluyor da ilçede doğru-düzgün bir tesis olmadığı halde, yani yatak kapasitesinin yetersiz olduğu bir dönemde turizmin verimliliğinden söz edebiliyoruz?
Bu noktada...
Öncelikle şunun altını çizmekte fayda var: Avrupa'da hiçbir turizm acentesinin Foça'daki standart oteller için satış yapmasının mümkünatı yok. Çünkü ulaşım da konaklama turizminin bir parçasıdır.
Öyle ki, Avrupa'daki herhangi bir acente, müşterilerine Foça'da herhangi bir oteli pazarlamaya kalktığında, o müşterileri tarifeli bir uçakla gönderme lüksü yoktur.
Tabii ki Havalimanı-Foça arasındaki transferi de unutmamak gerekir. Bu tam anlamıyla bir organizasyon işidir.
Şuraya gelmek istiyorum. Foça'da Fransız Tatil Köyü'nün faaliyet gösterdiği yıllarda, Avrupa'dan İzmir'e (Foça'ya özel) düzenli olarak uçuş seferleri yapılıyordu.
Yani acenteler müşterilerine Fransız Tatil Köyü'nü pazarlarken, Foça özelinde daha ucuz alternatifleri de sunabiliyordu.
Böylelikle hem Fransız Tatil Köyü için kaldırılan uçakta doluluk sağlanıyordu.
Özetle, Fransız Tatil Köyü Foça'daki tüm otellere LOKOMOTİF görevi görüyordu. Ama... lokomotif lav edildi ve sonuç herkesin malumu.
Ha! Ben bunları anlatıyorum ama Foça'ya sonradan gelip yerleşmekle birlikte kulaktan duyma bilgilerle Facebook'tan ahkam kesen birileri yine şöyle diyecektir: "Efsane başkanın zamanında Foça'ya Norveçli turistler geliyordu ama..."
Doğrudur!
Bu da bir organizasyon meselesidir.
Foça'da Norveçli turizm organizasyonunu da dönemin güçlü turizm firması Bastıyalı Turizm tarafından yapılmıştır.
Bastıyalı turizmin Foça'dan niçin çekildiğini bir de Sayın Sebahattin Karaca'dan dinlemekte fayda var!
Bana soracak olursanız, Çeşme, Kuşadası, Bodrum ve Fethiye gibi şehirlere yapılan sayısız turistlik tesisle birlikte Foça da rantabl olmaktan uzaklaşmıştı.
Foça'da birilerinin algılayamadığı bir konu var. Kentin imara açılmaması halinde turizmde gelişemeyeceğine inanmak...
Tamam! Foça'nın tesisleşme noktasında biraz daha gelişmiş olmasını ben de çok isterdim.
Ancak Foça'yı Yeni Foça'ya bağlayan 25 kilometrelik yol için zamanında belirlenen güzergahın (çekme mesafesinden dolayı) bu kente yapılmış en büyük ihanet olduğunu anlatmaya kalksam bu yazının sonu gelmez.
Ne diyorduk? Foça'da bir zamanlar turizm...
Evet, 1980'ler... Dönemin belediye başkanı 450 oy ile seçilmiş, varın Foça'nın ne kadar küçük olduğunu siz düşünün.
O dönemde sayılı esnafı olan Foça'ya sınırlı sayıda gelen Norveçli turistlerin katkısı tabii ki oluyordu.
90'larda yapılan Fokai Otel (ki başında Mehmet İşler gibi bir turizm dehası var) günümüzde, o Norveç furyasından çok daha fazla turisti Foça'ya getiriyor; ama Foça'daki ekonomik pasta eskisi gibi 4'e değil 4444'e bölünüyor.
Ne yapmak lazım?
Birileri 1980'lerin güneşiyle bu günün çamaşırlarını kurutmaya çalışsın, birileri efsane başkanın elinde sihirli değnek olduğuna inanmaya devam etsin, birileri de 30 yıldır söylemekten bıkmadıkları türküyü içten içten söyleye dursun.
Halamın bıyığı olsaydı amcam olurdu misali, öyle olsaydı böyle olurdu demenin kimseye faydası yok!
Ben burada yaşayan bir vatandaş olarak , sürekli geçmişle hesaplaşarak değil, geleceğe bakarak yaşamak istiyorum.
Çözüme gelince...
Amerika'yı yeniden keşif etmeye gerek var mı?
Sevgili Fatih Gürbüz, "Rol modelim Tunç Soyer, referansımız da Seferihisar" diyor.
İzmir'e talip olan Sayın Tunç Soyer de, Fatih Gürbüz'ü yalnız bırakmayacağını, Foça'yı hak ettiği yere taşımak adına hemen her konuda açık çek veriyor.
Hal böyleyken, başka söze gerek var mı?
Not: Foça'da ana akım turizm 1977 yılında Foça'nın turizm pilot bölgesi olmaktan çıkarıldığı gün bitmiştir.
YORUMLAR