Diyabet sayısı 20 yılda 2 kat artacak!
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkçü, diyabet hastalığıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu...
Diyabet tüm dünyada hızla ilerliyor. 21’inci yüzyılın getirdiği yeni yaşam biçimleri nedeniyle tüm dünyada artış gösteren diyabette, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam büyük rol oynuyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan tahminlere göre, dünya çapında 350 milyondan fazla diyabet hastası olduğu belirtilirken, önümüzdeki 20 yıl içerisinde bu sayının iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.
Her yıl 14 Kasım, tüm dünyada “Dünya Diyabet Günü” olarak kutlanıyor.
Türkiye Diyabet Vakfı'nın verdiği bilgilere göre diyabet, tüm Avrupa ülkeleri içinde Türkiye’de de hızla artışı gösteriyor. Türkiye, diyabet oranında Avrupa genelinde Rusya ve Almanya'nın ardından üçüncü sırada yer alırken, bugün yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 15'i diyabet hastası olarak yaşamını sürdürüyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkçü, diyabet hastalığıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Diyabet hastalarının üçte biri hastalığının farkında değil!
“Türkiye Diyabet Vakfı verilerine göre Türkiye'de bugün yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 15'inin diyabet hastası olduğunu söylüyor ve bu sayı giderek de artacak gibi görünüyor” diyen Beslenme ve Diyet Uzman Özden Örkçü,
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan tahminlere göre, dünya ise 350 milyondan fazla diyabet hastası olduğu ve önümüzdeki 20 yıl içerisinde de bu sayının iki katına çıkacağı söyleniyor. Bu hızlı artışa karşın halkın diyabet hastalığı konusundaki farkındalık oranı ise hayli düşük. Diyabet hastası oldukları halde insanların üçte biri bu hastalığa sahip olduklarının farkında bile değiller. Türkiye Diyabet Vakfı'nın yürüttüğü farkındalık çalışmasına göre de ailesinde diyabet hastası bulunmayan kişilerin diyabet hastalığı hakkında bilgi sahibi oranı yüzde 20-25 düzeyinde. Türkiye’de her dört-beş kişiden biri diyabet hastalığının ne olduğunu biliyor. Diğerleri ise bu hastalığın ne demek olduğunu dahi bilmiyor” şeklinde konuştu.
Fast food ve hareketsizlik diyabete zemin hazırlıyor!
“Diyabet 21’inci yüzyılın getirdiği yeni yaşam biçimleri nedeniyle tüm dünyada artış gösteriyor” diyen Örkçü, diyabeti tetikleyen unsurları şöyle sıraladı:
1.“Gelişen teknolojiyle birlikte gelen hareketsiz yaşam, yoğun ve stresli bir hayat tarzı ve bununla . doğru orantılı olarak hızlı ve çabuk beslenme zorunluluğu yani ‘fast food’ kültürü maalesef ki diyabet hastalığının artışında büyük rol oynuyor.
2.Türk insanı teknolojinin çok daha çabuk esiri oluyor. Yüksek teknolojiyi seviyor ama diğer ülkelere göre daha hızlı bağımlısı oluyor.
3.Biz toplum olarak spor yapmayı sevmiyoruz ve düzenli spor yapma alışkanlığımız yok.
4.En önemli şey ise 'fast food'. Burada sadece Amerikan tipi fast food'dan bahsetmiyoruz. Dünyadaki bütün ülkelerde iki tip hazır yemek tüketimi var: Bir Amerikan tipi; yani hamburger, cips, sosis vb. Diğeri ise o ülkenin kendi yerel fast food'u yani, Türkiye'de bunun karşılığı da döner, lahmacun, dürüm gibi çabuk tüketilen yiyecekler.
Çocukların dostu gibi görünen besinlerin çoğu diyabeti tetikliyor!
“Gıda endüstrisi, dünya çapında Tip II diyabetin artmasında büyük katkıda bulunuyor. Çocukların dostu gibi görünen besinlerin, çocuklara çizgi film kahramanları ve oyuncaklarla cezbedici hale getirilen yiyeceklerin % 90’ ı çok yağlı, tuzlu ve kalorili olan yiyecekler ve içecekleri kapsıyor” diyen Özden Örkçü, Tip II diyabetin ana faktörünün ana faktörünün aşırı kilo olduğunu belirterek, sözlerini söyle sürdürdü: “Günümüzde çocuklar ve ergenler, değişen sağlıksız yaşam tarzı ile doğrudan ilgili olan bu tip diyabetlerden giderek daha fazla etkilenmektedir. Diyabetle mücadelede ise en kritik nokta okul kantinlerinde çocuklara sağlıklı yemek sunulmaması ile başlıyor. Çocuklar evde üç öğün düzenli sağlıklı beslenirken, okula başladıkları andan itibaren kantinle tanışıyor. Türkiye'de bütün kantinler 'fast food' seçenekleri sunuyor. Her yıl milyonlarca çocuğa istemeden de olsa 'fast food' kültürünü aşılamış oluyoruz. Sağlık Bakanlığı gazlı içecekleri kantinlerde yasaklamasına rağmen, ekmek, sosis, cips gibi diyabetojenik bütün yiyecekler hala kantinde satılmaya devam ediyor. Halka beslenme eğitimi ile obeziteyi ya da diyabeti sadece sporla yenmenin de mümkün olmadığını, sağlıklı ve dengeli beslenmenin ne demek olduğunu, stresin de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de diyabet artışında büyük rol oynadığını eğitimlerle anlatılmalıdır.
“Diyet, diyabet tedavisinin temel taşıdır!”
Diyabet hastalığı, pankreas tarafından yeterince insülin üretilememesi ya da üretilen insülinin vücut savunma mekanizmaları tarafından yok edilmesi (tip I diyabet) durumuna neden olan otoimmün bir hastalıktır. Tipik belirtiler, şiddetli susama ve artan idrara çıkma gibi genellikle tip I hastalarda ani ve şiddetli olarak ortaya çıktığı gibi, diğer tip II diyabetin ana faktörü ise aşırı kilodur. Bununla birlikte kalıtım da tip II diyabette rol oynar. Kandaki şeker oranının kontrol altında tutulmaması kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, körlük, uzuvların ampütasyonu ve hamilelikte sorun riskini artırıyor. Hastanın cinsiyetine, yaşına, sosyo-ekonomik durumuna beden kütle indeksi (BKİ), diyabet tipi, insülin zamanı, çalışma şartlarına, aktivitesine, beslenme alışkanlıklarına, kan şekeri profiline, kan lipitlerine, diğer hastalıkların varlığına göre hastanın diyeti düzenlenmelidir. İnsulin direnci olan kilolu veya obez diyabetiklerde ılımlı kilo kaybının bile insulin direncini iyileştirdiği gösterilmiştir.
Diyabet hastaları nasıl beslenmeli?
Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkçü, diyabet hastalarının beslenmeleri hakkında şu önerilerde bulundu:
1.“Yavaş yemek yeme: Sindirim ve emilim daha yavaş olacağından glisemik indeks düşebilir. Yiyeceğin yapısı ve yiyeceklere uygulanan işlemler: Pişirme sonucu glisemik indeks değişir. Meyve yerine meyve suyu verildiğinde kan glikozu daha fazla yükselir. Tahıllar un şeklinde tüketildiğinde glikoz yanıtı yüksektir.
2.Posa: Glikoz emilimini yavaşlatır, postprandial glikozun ani yükselmesini önler, mide boşalma süresini uzatır, guar gam ve pektin gibi posa kaynakları GİS hormonlarını etkileyerek kan şekerini düşürür.
3.Suda eriyen posa (elma, greyfurt, portakal, limon, birçok sebze, yulaf kepeği, kuru baklagiller): Mide boşalmasını geciktirir, karbonhidratların sindirimini yavaşlatarak şekerinizin ani yükselmesini önler, bağırsak çalışmasını düzenler, kabızlığı önler, yüksek kan kolesterol ve trigliserid düzeylerinin düşmesine yardımcı olur.
4.Yağlar: Glikoz absorbsiyonunu geciktirirler. Haftada 2 porsiyon veya daha fazla balık tüketilmesi, n-3 çoklu doymamış yağ asitleri için gereklidir.
5.Tatlandırıcı kullanımı: Diyabet tedavisinde kabul edilebilir. Ancak her birinin avantaj ve dezavantajı bilinmeli ve bunlar dikkate alınarak kullanılmalıdır.
Enerji içeren tatlandırıclar: Fruktoz, sükroz, Sorbitol, Mannitol, Ksilitol
Enerji içermeyen tatlandırıcılar: Sakkarin, Siklamat, Aspartam, Asesülfam K.”
YORUMLAR