Günsel Telli: "Yaş yetmiş iş bitmiş" cümlesini yerle bir ettim"

Büyük Önder Atatürk’ün izinden giden Cumhuriyet Öğretmeni Günsel Telli, 70 yıllık hayatını anlattığı “Sevginin Gün(sel)cesi” kitabını ve yaşam serüvenini MAG'a anlattı.

Günsel Telli: "Yaş yetmiş iş bitmiş" cümlesini yerle bir ettim"
15 Mart 2018 - 18:57

Büyük Önder Atatürk’ün izinden giden Cumhuriyet Öğretmeni Günsel Telli sevgiyle geçen 70 yıllık hayatını anlattığı “Sevginin Gün(sel)cesi” kitabını ve yaşam serüvenini bizlerle paylaştı…

Yaşam yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz sizden?
Ben sevgilerle yol almış bir Cumhuriyet kadını ve öğretmeniyim. Karadeniz’in küçük ve şirin bir kasabası olan Bulancak’ta doğdum. İlkokulu bu kasabada, babam İbrahim Erenel’in baş öğretmen olduğu Atatürk İlkokulu’nda, orta öğrenimimi Giresun Ortaokulu ve Lisesi’nde okudum. Üniversiteden kimya mühendisi olarak mezun olmama rağmen, mühendislik yapmadım, kimya öğretmeni oldum. Öğretmenliğe Giresun İmam Hatip Lisesi’nde başladım. Ardından Ankara’da Özel Yenişehir Koleji’nde, Kızılcahamam Lisesi’nde, Ankara Kız Lisesi’nde ve Gaziosmanpaşa Anadolu Meslek Lisesi’nde kimya öğretmeni olarak görev yaptım. Öğretmenliğimin altın yılları, Türkiye Cumhuriyeti’nin en güzide okullarından biri olan Ankara Kız Lisesi’nde geçti. Bu yıllar bugünkü hayatıma damga vurmuştur. Halen  AKL Mezunlar Derneği’nde fahri olarak çalışıyorum. Çocuklarımın çağırdığı her davete koşarak gidiyorum. Her toplantıya olduğum yaşta gidiyorum, evime dönerken, 20li 30lu, 40lı yaşlarda oluyorum. Kalıcı dostluklar, sevgi ve vefanın en güzel örneklerini sunuyoruz birbirimize. Evliyim, eşim Mümtaz Telli, mimar. Uzun yıllar Turizm Bakanlığı’nda üst düzey bürokrat olarak çalışmıştır. İki kızım, üç torunumla koskocaman bir ailem var. Oğul sevgisini damatlarımla ve torunlarımla tattım. Sevgiyle büyüdüğüm  ve sevgiyle yol aldığım için ailemle hep övünürüm. 

Yazma süreci nasıl doğdu ve ilerledi?
Yazma alışkanlığım , baş öğretmen babamdan geçmiş. Çalakalem yazıyorum, bazen nükte, bazen hüzün, bazen hiciv oluyor yazılarımda. Özel günleri ve sevgimi anlatmayı, kutlamayı çok seviyorum. 470 tane yazım olmuştu. “Hala bize öğretiyorsunuz” diyen çocuklarımın, eşimin, kızlarımın ve aile yakınlarımın teşvikiyle yazılarım kitap haline geldi. Bir editörle çalışmaya başladım. Editörüm, Can Gazalcı bana “ilk kitabınızda okuyucu sizi tanımalı” dedi ve beraberce yazılarımı harmanladık, sevgiyle geçen 70 yıllık bir hayatı, 43 yıllık bir evliliği satırlara döktük. Sevginin Gün(sel)cesi böylece doğdu. Kitabımın içeriği, ana teması sevgi olduğu için bu ismi uygun gördük. İsteyen “Sevginin Güncesi” de diyebilirler. İki - üç yıllık yazılar, bir ömre yayıldı.  5 Şubat benim doğumgünümdü. Kitabımın doğuşunu da aynı güne getirdik, imza günü ve  kitabımı tanıtma kokteyli gerçekleştirdik. O gün orada olan herkes, sevginin gücünü göstermek için yarıştı. Sevgili oğlum dediğim, Göktan Güçlü, şiirleri yorumlarıyla gönülleri taçlandırıyor, sanatçı, yönetmen, oyun yazarı; sunumu o yaptı. Bolu’dan gelen sevgili oğlum Uğur Alpagut, bana özel keman dinletisi yaptı. Ezgiler kulaklarda hoş sedalar bıraktı. Bir öğretmene, öğrencilerinin vereceği en güzel hediyeyi verdiler. Yine TRT sanatçısı Orhan Ayaz , orguyla bana sürpriz yaptı, çocuklarıma eşlik etti, günüme renk kattı. Bütün ailem, sevgili gönül dostlarım, Cumhuriyet sevdasıyla yol alan bütün öğrencilerim, çalıştığım okullardaki her branştan öğretmen arkadaşlarım, bu güzel günde beni yalnız bırakmadı. İstanbul’dan, memleketimden gelen sevgili dostlarım, arkadaşlarımın çocukları eski dostlar, eskimeyen dostluklar, hep birlikte hem benim hem de kitabımın doğuşunu kutladık. Gelemeyenler, kokteyl salonunu, kış ortasında, gönderdikleri çiçekleriyle sevgi parkı haline getirdiler. Sevenlerime gönülden teşekkürler. Yine 7 Şubat’ta Ankara Üniversiteliler Vakfı’na, Sayın Yekta Güngör Özden’in davetlisi olarak gittim. Orada hem kitabımı imzaladım hem tanıtımını yaptım. Eski Milli Eğitim Bakanlarımızdan Metin Bostancıoğlu da vardı. Sayın bakanım için de kitabımı imzaladım. Kitap fuarlarında imza günlerim olacak. Sevginin bütün insanlara, insanlığa yayılmasını arzuluyorum. Sevginin gücünü, yaşantımla, yaşanmışlıklarla, kitabımdaki satırlarla kanıtlamak  istiyorum. 

Kitabınızda neyi anlatmak, neleri vurgulamak istediniz?
Ben uzun zamandır yazılar yazıyordum. Bu yazılarımda, ana konu sevgi, Cumhuriyet sevdam ve Atatürk sevgisiydi. Daha doğduğum yıllarda, içime ekilen sevgi tohumlarını yeşertmek amacıyla, günlük olaylarla harmanlayarak bu gök kubbede hoş bir seda bırakmak istedim. Günümüzde azaldığını gördüğüm sevginin, gelecek nesillere öğretilmesi gerektiğini düşünerek yol aldım. Yine aile kavramı benim için çok önemliydi. Cumhuriyetin, yeni kurulduğu yıllarda küçücük bir kasabada bize öğretilen değerler benim için çok önemliydi. Şimdilerde çekirdek aile kavramı, örf ve adetlerimizin yok edilmesi, içimi kanatıyordu. Hatta şehirler betona dönüşürken, yeşil talan olurken, bu değişime seyirci kalamıyordum. Bu yazıları, günlük yayımladığımda, eşim, dostum, sevgili öğrencilerim, bunları daha geniş kitleler okusun dedikleri için kitabım doğdu. Kitabımda, en çok da sevginin gücünü anlatmak istedim. Ölümcül hastalıklardan, sevgiyle ve dualarla şifa bulduğumu kanıtladım. Sevgi vererek, sevgi soluyarak, mutlu yaşamaya gayret ettim. Hatta kanserle dans etmeyi bile sevgi sayesinde öğrendim. 

Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan bir Türk kadını olarak bu değerleri kendi çevrenize nasıl aşılıyorsunuz?
Ben Yüce Atatürk’ün, “Baş Öğretmen” diye nitelediği, bir baş öğretmen kızıyım. Kitabımı okuyanlar, anlayacaklar ki, benim büyüdüğüm yıllarda Cumhuriyet çok önemli bir kavramdı. Herkesin bir tek emeli vardı. Genç Cumhuriyet ile yaşamak, onun değerlerine sahip çıkmak. Genç, yaşlı herkes, Cumhuriyet’e göz açmış olan biz çocuklar, Kurtuluş Savaşı, atalarımızın kahramanlık ve seferberlik hikayelerini dinleyerek büyüdük. Bugün bu yazıyı yazabiliyorsam, ülkemin her safında söz sahibiysem Atatürk’e çok şey borçluyum. Ülkemde aydın Türk kadını, Cumhuriyet aşığı ve eğitimci olarak bana çok görev düştüğünün bilincindeyim. Eğitimci olarak, hem fiilen çalışırken hem de emekli bir öğretmen  olarak, çocuklarıma ve torunlarıma Cumhuriyet sevdamı anlatıyorum. Sevgilerle milletçe el ele vermek gerektiğini, girdiğim bütün toplumlarda anlatıyorum. Çocukların sevgi ortamında sevgiyle büyütülüp, eğitilmesi gerektiğini söylüyorum. Ben çalıştığım bütün okullarda, çocuklarıma yalnız kimya öğretmedim. Onlar benim kılık kıyafetimle, konuşmalarımla, tavrımla bir Cumhuriyet kadını olduğumun ve sevgimle, ölümsüz Atatürk sevdamı onlara aşılamak isteğimi anladılar ve bu bilinçle yetiştiler. Ektiğim tohumlar şimdi meyve verdi. Bugün Türkiye’nin bütün üniversitelerinde, tüm kuruluşlarında, tüm mesleklerinde yüzlerce çocuğum var. Onların hamuruna kattığım bir tutam tuzla, gönüllerine yerleştirdiğim Cumhuriyet sevdasıyla ve Atatürk sevgisiyle Atatürk’ün gösterdiği yoldan ilerliyorlar. Kitabımın içeriği bu sevgilerle ve başarılarımla doludur. Ayrıca bu yaşımda hala üretici olmam bu sevgileri aşılamamın ve Cumhuriyet sevdasıyla yol almamın kanıtıdır. Her 10 Kasım’da evimde Atatürk Köşesi yaparım. İstiklal Marşı’nı duyduğum yerde durarak bayrağımı selamlarım. Ben her 19 Mayıs’ta gencim, her 30 Ağustos’ta zaferim, her 29 Ekim’de Cumhuriyetim, her 23 Nisan’da  çocuğum. Benim en iyi bildiğim şey, öğretmen, eğitmen olmam, sevgiyle öğretilen bilgilerin kalıcı olduğu mesajını çocuklarıma iletmemdir. 

Türk gençlerine buradan nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Türk gençlerine, gelecek nesillere, torunlarıma, “bu cennet vatan bizim, ülkenizi seviniz, sevgiyle her zoru yeneceğinizi biliniz” diyorum. Aile çok önemlidir; mutlu aile sırlarımı ifşa ediyorum. Okumak önemlidir. Fakat eğitilmek, eğitmek daha çok önemlidir diyorum. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmalarını öneriyorum. Kitabımda özellikle vurguluyorum, benim çocukluğumdaki aile düzeni, aile birliği, bizim Cumhuriyetle sevgilerle yol almamızın güç kaynağıdır. Gelecek nesillere sevginin anlamını iyi belletirsek, Cumhuriyet ile ilelebet yol alırız. Gençlikten ve geleceğimizden umutluyum, Öğrencilerim, benim aynadaki aksim gibidir. Her yaşta çalışmak üretici olmak gerekir. Bu kubbede hoş sedalar bırakmak gerekir. İşte ben mezar taşlarının bile kaybolduğu bu dünyada, kitapların kalıcı olduğunu bilerek kitabımı yazdım. Ve “yaş yetmiş iş bitmiş” cümlesini yerle bir ettim. Siz de, tüm gençlerde, sevgiyi bir kez daha özümsemek isterseniz, kitabımı okuyunuz; ön sözünde ve son sözünde bu kitabın size neler bırakacağını, geleceğinize ışık yaymak için nasıl mücadele edeceğinizi, kazandığınız zaferin meşalesini nasıl yanık tutacağınızı öğütlüyorum. Sevgiyle kalın, hep sağlıklı olun.

Bana bu röportaj imkanını veren, kızlarımın çocukluk, mahalle ve okul arkadaşları olan Beril Çavuşoğlu’na, Can Çavuşoğlu’na, MAG Ekibine ve röportajı gerçekleştiren Tuğçe Uzun’a teşekkür ediyorum.

Ünlü oyuncu Nur Fettahoğlu’nun kapak yıldızı olduğu MAG Mart sayısı, birbirinden başarılı ismi konuk ettiği sayfaları ve dopdolu içeriği ile www magdergi com tr , Turkcell Dergilik, Google Play, Apple Store ve seçkin kitapçılarda sizlerle buluşuyor.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Kırkpınar'dan Tugay'a Sert Yanıt: 'Senin İzmir Sevgin Kıyıya Vuran Ölü Balıklar mı?'
Kırkpınar'dan Tugay'a Sert Yanıt: 'Senin İzmir Sevgin Kıyıya...
Tugay'dan tarım konusunda iktidara eleştiri: "Ne zaman çiftçinin kıymetini bileceksiniz"
Tugay'dan tarım konusunda iktidara eleştiri: “Ne zaman...