Her 3 saniyede 1 kişi ölüyor! Sepsis hastalığı nedir?
Koç Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birsen Çetin, “13 Eylül Dünya Sepsis Günü” kapsamında, halk sağlığı sorunlarından biri olmaya devam eden sepsise dikkat çekti.
Koç Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birsen Çetin, “Dünya Sepsis Günü” kapsamında, sepsisin önemine, giderek yaygınlaştığına ve sepsisin erken tanısı ve hızlı tedavisinin önem taşıdığına dikkat çekti.
Prof. Dr. Birsen Çetin; “Sepsis sağlık alanında yaşanan gelişmelere rağmen en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Buna bağlı olarak, ölüm sayısı tüm dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde giderek artıyor. Sepsis, vücudun enfeksiyona karşı geliştirmiş olduğu kontrolsüz ve abartılı yanıt sonucunda kendi doku ve organlarına zarar vermesiyle ortaya çıkan, bağışıklık sisteminin çökmesine yol açabilen, erken tanı konulup tedavi edilmezse ölümcül seyredebilen klinik bir tablodur. Her yıl 30 milyondan fazla kişiyi etkileyen ve 8 milyon kişinin ölümüne sebep olan sepsisin görülme oranı, son 20 yılda yüzde 140 oranında artmıştır. Bu rakamlar dünyada her 3 saniyede bir kişinin sepsisten öldüğü anlamına gelmektedir,” dedi.
Sepsisin erken tanısı ve hızlı tedavisinin önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Çetin; “Multidisipliner bir yaklaşımla erken tanı, hızlı tedavi ve organ destek tedavilerinin erken başlanması nedeniyle gelişmiş ülkelerde ölüm oranları giderek azalırken, bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüksekliğini halen korumaktadır. Sepsis, birçok belirti ve bulgunun farklı kombinasyonlarda bir araya gelmesiyle belirti vermektedir. Öncelikle öksürük, balgam çıkarma, ishal, kusma, boğaz ağrısı gibi enfeksiyon hastalıklarının belirtileri gözlenmekte ve bunlara ek olarak, ateş, titreme veya vücut ısısı düşüşü, kan basıncının düşmesi, rahatsızlık hissi veya ağrı, nemli veya terli cilt, nefes alıp vermede sıkıntı, kalp hızı artışı ve idrar çıkışının azalması görülmektedir. Sepsis tedavisinin başarısı, doğru ve erken klinik tanı ve etkene yönelik uygun antibiyotik tedavisine başlanaratibiyotiklerik hayati organ fonksiyonlarının devamlılığının sağlanmasına bağlıdır,” diye açıkladı.
Dünyada Sepsise Karşı Bilinçlenme Kampanyaları Düzenleniyor
Son yıllarda sepsis ve septik şok için tedavi kılavuzları yayımlanan ve başlatılan “Sepsis’te Sağkalım Kampanyaları” ile ölüm hızının düşmeye başladığına vurgu yapan Prof. Dr. Çetin, şöyle devam etti; “Uluslararası Sepsis Birliği (GSA) tarafından ilk kez 2011 yılında, Eylül ayı ‘Sepsis Farkındalık Ayı’, 13 Eylül ise ‘Dünya Sepsis Günü’ olarak kabul edilmiştir. 2017 yılında Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler sepsisin giderek artan halk sağlığı tehdidi olduğunu kabul etmiş ve Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) sepsisin önlenmesi, tanınması ve tedavisinin küresel bir öncelik olduğunu bildirmiştir.”
Toplumdan kazanılmış birçok enfeksiyon hastalığının kontrolünde kişisel hijyen alışkanlıklarının önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Birsen Çetin, “Enfeksiyon hastalıklarından korunmada en etkili ve ucuz yöntem, el yıkamadır. Bireylerin ve sağlık personelinin doğru teknikle el yıkama alışkanlığını geliştirmesi, birçok önemli hastalıktan korunmada çok etkilidir. Çocukluk ve erişkin döneminde önerilen aşıların tam olarak uygulanması da sepsise neden olan enfeksiyonları önlemektedir. Antibiyotiklerin yerinde ve doğru kullanılmamasına bağlı olarak, bu grup ilaçlara karşı bireylerde direnç gelişebilmektedir. Gelişen antibiyotik direnci nedeniyle, sepsis tedavisi için gerektiğinde antibiyotikler yeterli etki gösteremediklerinden, sepsis tedavisinde başarı sağlanamayabilir. Bu nedenle toplumda antibiyotiklerin akılcı kullanılmasının sağlanması çok önemlidir” diye belirtti.
Sepsisin saatler, hatta dakikalar içerisinde tanınıp, tedaviye başlanması gereken çok ciddi klinik bir tablo olduğunun altını çizen Prof. Dr. Birsen Çetin, sözlerini şöyle tamamladı: “Hızlı tanı konulabilmesi için sağlık kurumlarında laboratuvar altyapısının kriterleri ve laboratuvarın sürekli hizmet verebilmesi önemlidir. Tanıda altın standart olarak kabul edilen kan kültürünün alınması, gerekli durumlarda idrar ve doku örneklerinin de laboratuvara gönderilmesi gerekmektedir”.