'İslamofobi filmlerde subliminal algı şeklinde işleniyor'
İslamofobi alanında kaleme aldığı yazıları ve demeçleriyle tanınan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Birleşmiş Milletler’in 15 Mart’ı “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak kabul etmesini değerlendirdi.
17 Mart 2022 - 18:24
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İslamofobi otomatik bir ön yargıdır”
Birleşmiş Milletler’in (BM) 15 Mart’ı “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak kabul etmesini küresel barış için atılmış önemli bir adım olarak değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye’nin girişimiyle gerçekleştirilmesinin de ayrıca sevinç yaşattığını söyledi. İslam’ın nesnesi olduğu bir fobi oluşturulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, İslamofobinin otomatik bir ön yargı olduğunu kaydetti. Tam da bu kararın konuşulduğu günlerde Üsküdar Üniversitesi olarak bir süredir hazırlıklarını sürdürdüklerini söylediği 26 Mart’ta gerçekleştirilecek “İslamofobi ve İslam Karşıtı Söylemler Paneli”nin güzel bir rastlantı olduğunu belirten Tarhan, ilgi duyan herkesi programa davet etti. Günümüzde insanın en büyük ihtiyacının diyalog, en büyük düşmanın da ön yargı olduğunu hatırlatan Tarhan, şiddetin İslam’ın değil Mezopotamya kültürünün bir ürünü olduğunu da sözlerine ekledi.İslamofobi alanında kaleme aldığı yazıları ve demeçleriyle tanınan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Birleşmiş Milletler’in 15 Mart’ı “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak kabul etmesini değerlendirdi.
Kararı çok yerinde ve anlamlı bulan Tarhan, Türkiye ve Pakistan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı adına sunduğu bir tasarı ile kabul edilmesinin de ayrıca sevindirici bir durum olduğunu sözlerine ekledi.
İslamofobi otomatik bir ön yargıdır
“BM’nin adımı dünyadaki küresel barış için çok önemli bir adımdır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çünkü küresel barışı en çok engelleyen şeyler otomatik ön yargılardır. İslamofobi de bir otomatik ön yargıdır. Örneğin kişi fiziksel görünümü sakallı, cüppeli biri ile karşılaştığı zaman otomatik islamofobi yönünde bir algı yaşıyor. Bunu ABD’de bir örnekle açıklamak isterim. Örneğin ülkede el ele birlikte yürüyen anne ve çocuk, Afrikalı bir Amerikalı’yı gördüğü zaman anne hemen çocuğun elini tutup kendine çekiyor. Bu bir fobidir.” dedi.İslamofobi filmlerde subliminal algı şeklinde işleniyor
Hollywood filmlerinde İslamofobi konusunun işlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Aynı şekilde dünyada küresel olarak Eylül 2001’deki ABD ikiz kule trajedisiyle ilgili dünyada oluşan süreç içerisinde yani filmlerde Hollywood filmlerinde bile işlenen bir İslamofobi var şuanda… Hollywood filmlerine bakıyorsun yeni filmlerde daha önce soğuk savaş filmlerinde ana teması neydi? Rusya ve soğuk savaş, demir perde ülkeleriyle ajans savaşlarıydı. Şimdi de bakıyorsunuz filmlerin muhakkak bir yerinde bir Ortadoğulu bir örgütle şiddetle ajan savaşları var. Filmlerde konu İslamofobi konusu farkında olmadan subliminal algı şeklinde işleniyor. Bu bir şekilde İslam nedir bilmeyen kişilerde fobi oluşturdu.” ifadelerini kullandı.İslam’ın nesnesi olduğu bir fobi oluşturuldu
Nesnesi olan korkulara fobi denildiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Mesela örümcek fobisi ve yükseklik korkusu gibi. Burada da nesnesi olan bir fobi oluşturuldu. İslam nesnesinin olduğu fobi. BM tarafından 15 Mart’ın Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü olarak kabul edilmesi, bu fobinin aslında bir fobi olduğu, rasyonel, gerçekçi olmadığı ve küresel barışa zarar vereceğinin bir açıklanmasıdır.” şeklinde konuştu.İnsanın en büyük ihtiyacı diyalog, en büyük düşmanı da ön yargı
Fobi olduğu zaman kişi karşılaştığı ilgili kişiden kaçtığı bu durumda da diyalogun kopabildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:“Hâlbuki insanlığın en büyük ihtiyacı diyalog, en büyük düşmanı da ön yargıdır. Cemil Meriç’in ifade ettiği güzel bir sözdür bu. Şuanda bununla ilgili ön yargı var. Bu ön yargıyla ilgili mücadele konusu Doğu kültüründeki insanlar, bizim medeniyet coğrafyamızdaki insanların en önemli görevidir. Mesela Amerika’daki Afrikalı-Amerikan fobisinin olmadığı, başarı göstermiş Afrikalı-Amerikalılar vardır. Kimi başarılı sporcular ve devlet adamları gibi… Örneğin Obama. Obama’yı seçtiler niye? Başarılı olduğu için seçtiler ve onda bir fobi olmadı. Bu davranış küresel barışa hizmet ediyor. İslam dünyasına da bu bağlamda vazife düşüyor. Biz küresel sistemle şiddet, korku üzerinden eğer bu medeniyette bizim bir iddiamız varsa kendi medeniyet coğrafyamızı bütün dünyaya doğru anlatmak istiyorsak bu asırda bir iddiamız varsa bu iddiaya Afrikalı-Amerikalılar’ın Amerika’daki başarısının örneği gibi yaklaşmak gerekiyor. Bilimde başarılı olacak, sanatta, müzikte birçok alanlarda başarılı oldukça şiddet dışında alanlara yöneldikçe bu fobi asıl o zaman düzeliyor. Bu da zaman istiyor. Bununla ilgili çeşitli farkındalık çalışmalarının yapılması için BM’nin bu kararın alınması güzel ve yerinde bir şey.”
BM’nin bu kararı küresel barışa hizmet edecektir
“Fobinin psikiyatrideki karşılığı irrasyonel korkudur” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gerçekçi olmayan korkulara denir. Ortada bir nesne var ama ona orantısız bir şekilde korku hissetmek onunla ilgili vardır. Kişinin hayatını kısıtlar, ön yargı oluşturur, ilişkilerini bozar. Bu nedenle bu fobiyle ilgili tanımlanmış olması bunun bununla ilgili dünya barışına hizmet etmesi için BM’nin son yıllarda yaptığı en güzel işlerden birisi diye düşünüyorum ben. Bu karar küresel barışa hizmet edecektir.” ifadelerini kullandı.İslam ile şiddetin bir araya gelmemesini sağlayan bir ismi konuşacağız
Prof. Dr. Tarhan, BM’nin kararı ile Üsküdar Üniversitesi olarak uzun bir süredir hazırlıklarını yaptıkları 26 Mart’ta gerçekleştirilmesi planlanan “İslamofobi ve İslam Karşıtı Söylemler Paneli” nin denk gelmesinin önemli bir rastlantı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tam da İslamofobi konusunu konuşulacağı bir konuyu İslamofobi konusundaki İslamobofiyi önleyen çalışmalarıyla tanınmış ve yaşamı bununla geçmiş bir ismi ve düşüncelerini konuşacağız. Türkiye’de İslam ile şiddetin bir araya gelmemesini sağlayan, 28 Şubat’ta oyunu bozan bir Anadolu İslamı’nın temsilcisi vardı. Bu Anadolu İslamı’nın temsilcisi bu çağın Mevlanası, Gazalisi, İmam-ı Rabbanisi, bu çağın Ahmet Yesevisi olan Bediüzzaman Said Nursi’yi, müspet hareketli geliştirdiği metodu ele alacağız.” şeklinde konuştu.
Şiddet İslam’ın değil, Mezopotamya kültürünün bir ürünüdür
Hz. Peygamber bir savaştan dönerken ‘küçük cihat bitti, büyük cihat başladı’ demesi üzerine beraberinde bulunanların ‘Nedir büyük cihat ey Allah’ın Resulü’ sorduğunu hatırlatan Tarhan, Peygamber efendimizin de ‘Büyük cihat nefsimizle yapacağımız savaştır’ dediğini kaydetti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şimdi o başladı. Savaşlara bakıyorsunuz İslamiyet’i elinde kılıçlı insan gören bir anlayış var. Bu islamofobiyi besleyen bir şeydir. Bayrakta kılıcın olması bu tamamen ataerkil kültürdür. İslam’la ilgisi yok. Bunun adı İslam değil, bu bir kültürdür. Ama Anadolu kültüründe bu yok. Anadolu kültüründe mesela Mevlana’ya soruyorlar ‘cihat nedir?’ O da ‘Delinin elinden silahı almaktır’ diyor. Bunun gibi Bediüzzaman da müspet hareket yöntemini geliştirmiş. Devletin hatalarına itiraz edebilirsiniz ama hiçbir zaman isyan edemezsiniz demiş ve muhalefeti isyan olmayacak şekilde fikrini söyleyip ama politize olmayan bir din anlayışı sunmuştur. Dinin, özellikle siyasileşmesine, ticarileşmesine hatta dünyevileşmesine karşı bir hareket başlatmıştır. Bu harekette de dinin insanları Allah’la bağlantı kurma önceliğini ön plana çıkarmış. Bediüzzaman tevhidi ön plana çıkarmış. Metot olarak da müspet hareket metodunu seçmiş. Bu da İslamofobi için en ideal harekettir. İslamofobiyle mücadele için Müslümanlar diplomasiyle hareket edecekler. Kanıta ile hareket edecekler. Ben şuanda Ortadoğu’daki şiddetin İslam’ın değil, Mezopotamya kültürünün bir ürünü olduğunu düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
İslamiyet’e en yakın sistemin adı demokrasidir
“İslamiyet’in en yakın olduğu sistemin adı demokrasidir” diyen Prof. Dr. Tarhan, “Onun için demokrasinin İslam ile doku uyuşmazlığı yoktur. Bunu bu şekilde izah edersek demokrasiye, barış ortamında sorunların diplomasiyle çözümüne katkıda bulunmuş oluruz. Barış esas, savaş istisnadır. Savaş bir seçenek değildir. Bütün yollar denendikten sonra, son çare olarak savaş yoluna gidilir. İslam tarihi incelediğimizde bunu göreceğiz. Biz de 26 Mart’ta uluslararası katılımla “İslamofobi ve İslam Karşıtı Söylemler Paneli” işte tüm bunları anlatmak için bu programı gerçekleştiriyoruz. İslamofobi konusuna ilgi duyan herkesi 26 Mart’ta bekliyoruz. BM’nin kararı ile bizim bu ana düşünce ile planlanan programımız güzel bir rastlantı oldu.” şeklinde konuştu.