Organ Nakli Sihirli Bir Değnek Gibi
Türkiye’de 28 bin kişi organ nakli için sıra bekliyor. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 5 bin hastaya nakil yapılabildi. Ancak nakillerin yüzde 80’i canlı vericiden yapılıyor. Nakil sayısının artmasının tek yolu ise organ bağışlarının çoğalması, toplumda bu konuda duyarlılık oluşması...
İstinye Üniversitesi Hastanesi Organ Nakli Bölümü’nden Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, “Ülkemiz şu anda organ nakli konusunda çok iyi bir noktada. Dünya ülkeleriyle karşılaştırdığımızda ülkemizde kadavradan nakilin az olmasına rağmen bile canlıdan yapılan nakillerle üst sıralarda yer alıyoruz. Tüm gücümüzle organ bağışının artması için çalışmalıyız. Organ bekleyen hastalar nakli sonrası kendilerine sihirli bir değnek değmiş gibi hayata tutunuyor. Normal bir yaşama kavuşuyor, çocuk sahibi olabiliyor” dedi.
Prof. Dr. Ayhan Dinçkan Türkiye’de organ bekleyen hasta sayısı şu an 28 binlere ulaştığını belirterek, “Bu rakamın 22 bin 400 kişisini böbrek, 2 bin 500’ünü karaciğer, 270’ini pankreas, 650’sini kalp ve 70’ini de akciğer nakli bekleyen hastaların oluşturduğunu söylüyor. Tabii diğer organlarla birlikte Ulusal Koordinasyon sistemine kayıtlı 28 bin hasta ‘Bir bağış olsa da bir organa kavuşsak’ diye bekliyor. Bu insanlar arasında böbrek bekleyenler en üst sırada. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, geçen yıl 10 bin hasta nakil olamadığı için hayatını kaybetti” dedi.
Aileler bağış yapanın vasiyetine uymalı
Nakillerin artması için bağışların da çoğalması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Dinçkan, ancak bağış yapan herkesin organlarının alınamadığına dikkat çekti: “18 yaşını doldurmuş akli dengesi yerinde olan herkes hiç kimsenin onayını almaksızın sadece iki şahit huzurunda vereceği bir belge ile organ bağışında bulunabilir. Türkiye’de bugüne kadar 50 bine yakın kişi organlarını bağışladı, bu organ nakli bekleyenlerin sayısından fazla. Ama maalesef bağışı yapmak yetmiyor. Vasiyet niteliğindeki bu belgenin cüzdanınızdan çıkmış olması organlarınızın alınabileceği anlamına gelmiyor. Bizim sistemimizde kişi kendi sağlığında organlarını bağışlasa bile, beyin ölümü gerçekleştiğinde aileden iki kişinin imzası olmadan organları kullanılamıyor. Dolayısıyla organ bağışına dikkat çekmek için yine de organ bağışında bulunmalıyız. Ama netice itibariyle reel bir durumla karşı karşıya kaldığımız zaman, yakınımızın organlarını bağışlama konusunda daha kararlı davranmamız gerekiyor.”
Dünya kadavradan nakli hedefliyor
Türkiye’de her 5 nakilden ancak biri kadavradan gerçekleşiyor, canlıdan canlıya yapılan nakiller ise daha fazla. Organ nakilleri konusunda dünyada kabul gören görüşün kadavradan nakiller olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, “Dünya organ yetmezliği çeken insanlara nakledilecek organların kesinlikle ve kesinlikle beyin ölümü gerçekleşmiş kadavra denen insanlardan elde edilmiş olması görüşünü benimsiyor. Keşke organ bekleyen tüm hastalara kadavra sisteminden bir organ çıksa da hiçbir canlı vericinin kılına bile dokunmuyor olsak. Dolayısıyla bu işin bilimsel çözümünün kadavradan nakil olduğunu bilmek lazım. Ve bunun için ‘Bana lazım olmaz’ diye düşünmemeli. Tüm gücümüzle organ bağışının artması için çalışmalıyız. Kadavra sisteminde her organ çok değerli. Bağışlanan organlar ister yeni doğmuş 3 kilo bir bebeğin, isterse 90 yaşındaki birinin olsun, bir hastanın organ yetmezliğine çare olacaksa o organların hepsini kullanmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Çapraz nakil, nakil olma şansını artırıyor
Çapraz nakillerin organ yetmezliği çekenler için en uygun tedavi yöntemlerinden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dinçkan şunları söyledi: “Çapraz nakil kısaca verici takasıdır. Bir çift var bunlar akraba fakat böbrek ya da karaciğer nakli için düşünüldüğünde, kan grubu uyumsuzluğu ya da immünolojik testlerin olumsuz olması nedeniyle kendi alıcısına organ veremiyor. Buna benzer bir çift daha var ve onlar da benzer nedenlerle kendi alıcısına organ veremiyor. Ancak çapraz takas halinde tüm veriler uyuyor. Dolayısıyla verici değişimiyle her iki hasta da nakil olamayacakken birden nakil olma şansını yakalıyor. Dolayısıyla çapraz nakil, nakil olma şansını yitirmiş çiftlere nakil olma yolunu açan hem yasal, hem etik hem de tıbben en uygun tedavi tekniklerinden bir tanesi. Çapraz nakil aynı zamanda nakil olma şansını artıran, nakil havuzunu genişleten en önemli yöntemlerden bir tanesi.
Organ beklerken hayatlarını kaybediyorlar
Organ bağışının artmasının nakil bekleyen hastalar için hayati önem taşıdığını kaydeden Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, “Organ yetmezliği çekenler arasında böbrek hastaları biraz daha avantajlı. Çünkü kronik böbrek yetmezliğine giren kişiyi diyalizle belli bir süre yaşatabiliyorsunuz. Karaciğer yetmezliği çeken birine herhangi bir tedavi uygulayamayacağınız için nakil olmadığı zaman bu hastalar hayatını kaybediyor. Dolayısıyla bekleme listesindeki rakamlara bakarsanız, karaciğer bekleyenlerin sayısı böbrek nakli bekleyenlerin neredeyse 10’da biri oranındadır. Bu insanlar beklerken hayatlarını kaybettiği için bu listelerde sayıları artmıyor. Kalp ve akciğerin canlıdan nakli bile yapılamıyor. Kalp için günümüzde bir takım mekanik pompalarla kalp nakli olana kadar müdahale edilebiliyor” şeklinde konuştu.
Çocukların tek şansı organ nakli
Organ yetmezliğinin her yaş grubundaki hastaları ilgilendirdiğini, çocuk hastaların ise vicdanen kendisini daha çok etkilediğini belirten Prof. Dr. Dinçkan, şunları anlattı: “Düşünün yeni doğandan itibaren çocuklarımız karaciğer yetmezliğine girebiliyor ve bunları tedavi edemiyoruz, tek çare organ nakli. Ya da böbrek yetmezliğine giren çocuklarımız var. Bu çocukları koca koca diyaliz makinelerinde ya da karınlarına koca koca kataterler takarak tedavi etmeye çalışıyoruz. Ancak hiçbiri istediğimiz verimlilikte tedavi sağlamıyor. Özellikle de karaciğer yetmezliği çeken çocuklarımız nakil olamazsa hayatlarını kaybediyor. Dolayısıyla bu çocukları sağlıklı yaşıtlarıyla eşit koşullara getirmenin tek yolu vücutlarında çalışmayan organ her ne ise o organın yerine aynısından ya da bir parçasından koymak.”
Nakilden sonra çocuk sahibi olabilirsiniz
Organ naklinden sonra hastaların hem fiziksel hem de sosyal olarak yaşıtlarıyla aynı şartlara kavuştuklarını vurgulayan Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, “Hasta ölümü beklerken tabiri caizse organ naklinden sonra kendisine sihirli bir değnek dokunmuşçasına bu korkularından kurtuluyor, tekrar yaşama tutunuyor. Böbrek nakli bekleyen hastalar diyalizden kurtuluyor, sosyal hayat yeniden canlanıyor, istediğinizi yiyip içebiliyorsunuz, tatil planlarınızın önündeki engeller kalkıyor. Diğer taraftan işin psikolojik tarafı da var. Organ yetmezliği çekerken yaşadığınız depresyon, düşkünlük durumu yerini hayat enerjisine bırakıyor. Dolayısıyla böyle olunca vücudunuzun fonksiyonları da bu üreme fonksiyonu da dâhil normale dönüyor. Adet görmeye başlıyorsunuz, üreme fonksiyonlarınız yerine geliyor, çocuk sahibi olabiliyorsunuz. Çok net bu durum. Sadece ihtimal değil. Bizim gibi binlerce nakil yapmış doktorların hasta portföyüne baktığımızda hem karaciğer, hem böbrek nakli olan ve çocuk sahibi olan hatta ikinciye çocuk sahibi olan vakalarımız var. Hatta birkaç tane hastam doğan çocuğuna Ayhan ismini vererek bizi de onurlandırdı. Tabii burada önemli olan bir nokta var. Organ nakli olan insan çocuk sahibi olacaksa mutlaka bunu hekime bildirerek planlamalı. Çünkü bazı ilaçların ayarlamasının yapılması gerekiyor” diye konuştu.
Nakilden sonra ilaçlar düzenli kullanılmalı
Ülkemizde organ naklinin başarı oranının yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dinçkan şunları söyledi: “Hastaların nakilden sonra yapması gereken tek şey immün süpresif ilaçları zamanında harfiyen kullanması. Nakilden sonra her geçen gün kullandığı ilaçların hem dozları hem de kullanım adedi azalıyor ve belli bir süre sonra minimuma düşüyor. Elbette ameliyattan sonra daha sık olmakla beraber belli aralıklarla doktor kontrolüne gidiliyor. Bizim artık günümüzde amacımız organın hemen takıldıktan sonra çalışması değil olabildiğince uzun süre görevini yerine getirmesi.”
Organ nakli için eyleme geçelim
3-9 Kasım her yıl ülkemizde Organ ve Doku Bağışı Haftası olarak geçiyor ve temel amacı da toplumda farkındalık yaratmak. Bakanlık, dernekler, vakıflar, STK’lar, organ nakil merkezleri, şirketler, hastaneler bunun için çalışıyor. Bu faaliyetler sonucunda ülkemizde son 15 yıl içerisinde organ bağışı oranlarının 5 kat arttığını söyleyebiliriz. Bağış yapan insan sayısı ile ailesi tarafından bağışına onay verilenlerin sayısına baktığımızda aynı seviyede olmadığını görüyoruz. Bu nedenle sıra yakınlarımızın organlarını bağışlama aşamasına geldiğinde yeterli duyarlılıkta olmak gerekiyor. Toplumda bu bilgi birikimini artırmaya çalışıyoruz. Sonuca ulaştıracak tek bir şey var, eyleme geçmek. Şunu söyleyebilirim. Bizim derdimiz şu dakika itibariyle organ bekleyen 28 bin insana organ bulmak değil. Amacımız, Türkiye’nin her kurumunun her hücresine kadar organ bağışı sistemini oturtmak. Oturtalım ki gelecek nesiller bu konu ile ilgili sıkıntı çekmesin. Gelecek nesillerin içerisine kendimizi, çocuğumuzu yakınımızı da katmamız gerekiyor. Unutmayalım ya bir gün organ bağışında bulunacaksınız ya da organ bağışında bulunanların bağışıyla elde edilen organları sizin için ya da yakınınız için kullanılmasını talep edeceksiniz. O yüzden gelin sağlıklı iken bu konuya karar verin.