Prof. Dr. Richard Werner: "Faiz oranlarını arttırırsanız, büyüme oranları düşer"

Doğanlar Holding sponsorluğunda gerçekleştirilen “Global Ekonominin Yeni Bir Sistem Ve Gelecek Arayışı” oturumunda, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sorunların, global ekonomiye olan etkileri ve buna bağlı olarak geleceği yaşanır kılacak sürdürülebilir ekonomiye dair regülasyonlar ele alındı.

Prof. Dr. Richard Werner: "Faiz oranlarını arttırırsanız, büyüme oranları düşer"
08 Ekim 2022 - 23:37

Uludağ Ekonomi Zirvesi 2022’de sürdürülebilir ekonomiye dair regülasyonlar tartışıldı

Doğanlar Holding sponsorluğunda gerçekleştirilen “Global Ekonominin Yeni Bir Sistem Ve Gelecek Arayışı” oturumunda, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sorunların, global ekonomiye olan etkileri ve buna bağlı olarak geleceği yaşanır kılacak sürdürülebilir ekonomiye dair regülasyonlar ele alındı.
 
Moderatörlüğünü Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Erten’in üstlendiği oturuma Citibank Gelişmekte Olan Pazarlar Başekonomisti David Lubin, Koç Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, İstanbul Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi’nden Prof. Dr. Öner Günçavdı ve Oxford Linacre College’dan Bankacılık ve Finans Profesörü Prof. Dr. Richard Werner katıldı.
 

David Lubin: “ABD resesyonu henüz bizi etkilemedi ama etkileyecek”

Citibank Gelişmekte Olan Pazarlar Başekonomisti David Lubin: “Resesyon riski kritik önemli bir konu. Avrupa ve ABD'deki resesyon senkronize değil. Avrupa ekonomisi resesyonu Rusya kaynaklı. ABD'deki resesyon henüz bize gelmedi. ABD ve Avrupa'da senkronize olmayan resesyonun riski, doların değerlenmesi olacak. Dünyada işlemlerin çoğu dolar ile yapılıyor. Doların güçlenmesi global ticaretin büyümesi için kötü bir haber. Birçok gelişmekte olan ülkenin dolarla borçları var ve dolar değerlenince bu tür ülkeler kredibilitelerini kaybediyorlar. Deglobalizasyon hayatımızda bir konu haline gelmeye başladı. Ticaretin büyümesi 10 yılda keskin bir düşüş gösteriyor ama korumacılık yükseliyor. Ticari yapıcılar pastadaki paylarının azalmasından korkuyorlar. Küreselleşme bir şekilde siliniyor ama tam olarak da ölmüş denilemez. Bölgeselleşmeyle karakterize olmuş bir dünyadan söz edebiliriz. Coğrafya önemli bir anlama sahip hale geliyor” dedi.
 

Prof. Dr. Kamil Yılmaz: “Yükselen pazar ekonomilerinde daralma olacak”

Koç Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz: “Amerika’nın faiz arttırdığı 1980-1982, 1994-1995 ve 2013 gibi dönemlere baktığımızda, bizim gibi ülkelerde sorunlar ortaya çıktığını görüyoruz. Yükselen pazar ekonomilerinin bu durumdan etkilenmemesi mümkün değil. Güney Afrika, Hindistan, Brezilya ve bizim gibi ülkelerin toplam rezervleri yüzde 10’un üzerinde. Yani 70 milyar dolar ve üzerinden bahsediyoruz. Bildiğimiz kadarıyla bizim şu an rezervlerimiz negatifte. Yükselen pazar ekonomilerinde daralma olacak. Küresel çapta resesyon kaçınılmaz. Ama asıl sorun Avrupa. Avrupa pandemi sonrası dönemde çıkışı hızlı şekilde sağlamaya çalışırken şu an enerjiye ulaşamaması nedeniyle resesyona girmiş durumda. Doğuda Avrupa’daki ülkeler enerji krizinden çok daha fazla etkileniyorken batı ve güney daha az etkileniyor. Doğudaki ülkeler için enerji problemi daha fazla çünkü enflasyon yüzde 10’un üzerine çıktı. Batı Avrupa’da da enflasyon yüzde 6-7’nin üzerine çıkarsa, bu durum sürdürülebilirlik açısından ciddi bir problem yaratacak. Ciddi krizlerin arkasında stok problemi var. Daralmalar olur ama daha büyük problemler Avrupa’da olacak gibi görünüyor” dedi.
 

Prof. Dr. Öner Günçavdı: “Dünya ekonomisinin temel problemlerinden biri gelir eşitsizliği ve yoksulluk”

İstanbul Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi’nden Prof. Dr. Öner Günçavdı: “Bugün oturumlarda bahsedilen faiz ve enflasyon problemleri konjonktürel. Ancak uygulanan makro politikalar ve faiz politikalarının bir takım yansımaları olacaktır. Mali açıdan ciddi disiplinsizlikler ve kısıtlamalar devreye girecektir. Dünya ekonomisinin temel problemlerinden biri gelir eşitsizliği ve yoksulluk. Yaşadığımız olaylar bu problemlerin artmasına neden oluyor. Özellikle dünya bir koordinasyon peşinde koşarken ve bütün bankalar faiz arttırırken bizim Merkez Bankamız bunun tam tersini yapıyor. Politik anlamda asimetrik bir tepki üretiyor. Ancak bunun neticesinde de inanılmaz eşitsizlikler ve servet transferleri peşinden geliyor. Uzunca zamandır Afrika’da popüler şekilde gündemde olan yardım kampanyalarını son dönemde gördünüz mü? Muhtemelen 1990’lar kadar olmadı, çünkü Afrika ciddi gelişme kaydetti. Bu gelişmede de uluslararası likiditenin çok ciddi etkisi oldu. Kimileri bu likidite ile orta sınıf inşasına girdi. Şu anda ülkemizde orta sınıf tehlike altında. Bu likidite genişlemesinin ortaya çıkardığı orta sınıf ne olacak? Bunu çözmek için sınıfsal tepkileri kontrol edebilmek ve bunu yönetebilecek liderliği ortaya koymak gerekiyor. Bu liderlik yeterli şekilde ortaya konmadığı için popülist iktidarlar devreye girebiliyor. Bu da mevcut durumların çok daha komplike bir hal almasına neden oluyor” dedi.
 

Prof. Dr. Richard Werner: “Faiz oranlarını arttırırsanız, büyüme oranları düşer”

Oxford Linacre College’dan Bankacılık ve Finans Profesörü Prof. Dr. Richard Werner: “Keynes'in 100 yıl önceki tahminlerinde ‘çalışma ihtiyacımızın olmayacağı’ vardı. Onun öngördüğü gibi gelir artışı çok ufak bir grubun elinde kaldı. O nedenle eşitsizlik ortaya çıktı. 70'li yıllarda Ortadoğu'daki savaş ve petrol ambargosu, enflasyon ve eşitsizliğe neden oluyor deniliyordu. Şimdi de öyle söyleniyor. Nisan-Mayıs ayında müthiş enflasyon geleceğini söylemiştim. Öyle de oldu. Merkez bankaları olamayacak politikayı kabul ettiler. Kişilere teşvikler verildi, paralar harcandı. Faiz oranlarını artırırsanız büyüme daha düşük olur. Büyük ekonomistler bunu söylüyorlardı. Şimdi artık herkes biliyor ki ekonomik büyüme faiz oranları ile bağlantılı. Merkez Bankası politikalarını sıkılaştırabilirseniz, daha güçlü bir paranız olabilir. Enflasyonun sebebi savaş değil, merkez bankaları politikaları. Yüksek büyüme ve sıfır enflasyon sağlamanın yolları var. Çin'de 40 yıl boyunca bunu başardılar. Ekonominin itici gücü bankacılıktır. Banka kredileri daha çok gayrimenkul gibi mülkiyet hakkı satın almak için veriliyorsa, emlak piyasasının yükselişine neden olur. GSYİH'ya destek vermek için kredi verirlerse, daha çok nominal yükselen GSYİH olur” dedi.
 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Bergama Ziraat Odası Başkanı: "2024 Tarım İçin Kara Bir Yıl Oldu"
Bergama Ziraat Odası Başkanı: "2024 Tarım İçin Kara Bir Yıl...
'Türkiye'nin Balığı Dünya Sofralarında, Biz Neden Tüketimde Gerideyiz?'
'Türkiye'nin Balığı Dünya Sofralarında, Biz Neden Tüketimde...