SEBAHATTİN KARACA

SEBAHATTİN KARACA

Turizmci / Yerel Tarih Araştırmacısı

Turizmin taze gelini..

31 Mayıs 2020 - 18:20

1970 yılının Nisan ayıydı. Okulumuzun aldığı karar ve yarattığı imkân dahilinde, bazı öğrenci kardeşlerimle birlikte, bir yıl süre ile staj yapmak üzere yurt dışına gönderildik.

Wiesbaden’de hepimize verilen “genel ara eğitimden” sonra kuş cücüğü gibi şirketin 36 oteline dağıldık.

Ben ve Beypazar’lı sınıf arkadaşım Fevzi Tiftik Winterberg’e gönderildik.

Bizim Uludağ’a benzeyen ve 1936 yılında Kış Olimpiyat Sporlarının da yapıldığı Almanya’nın Winterberg garında trenden indiğimizde yerdeki kar, bir metreden fazlaydı.

Bu kadar fazla karı ilk defa gördüğümden epey şaşırmıştım.

Adını kasabadan alan Hotel Winterberg’de stajımdan dolayı kesintisiz bir yıl çalışacak ve mesleğimi geliştirecektim.

Aslında yurtdışında staj imkanının ne önemli bir fırsat olduğunu, yıllar sonra daha iyi anladım.

Genelde servis bölümünde çalışıyor olsam da, ara sıra resepsiyonda da görevlendirildiğim oluyordu.

Bir gün resepsiyonda çalıştığım sırada, müşteriye yazılan faturaların altına KDV ( MWST) ve Konaklama Vergisi (TAX) yazıldığını görgüm.

Her ikisi de o yıllarda bizde yoktu.

Okulda da öğrenmemiştik. TAX denilen konaklama vergisinin ise Türkiye’de adı bile geçmiyordu. Olmayan bir şeyi nasıl öğrenecektik.

KDV 80’li yıllarda Turgut Özal’la birlikte hayatımıza girdi.

KDV’li düzen üzerine kurulan maliye sistemi artık değişmez hatta hayatımızdan bir daha çıkmaz.

KDV oranları duruma göre bazen inse, bazen çıksa da, bundan böyle KDV’li düzenin hiçbir zaman değişmeyeceği artık kesinleşmiş gibi görünüyor.

Neyse, zaten bizde 30 yıldır yaşadığımız KDV’li düzene çoktan alıştık gitti.

KDV’nin iyi-kötü nasıl toplandığı, nerelere nasıl harcandığı hakkında hepimiz az çok bir şeyler biliyoruz.

Ancak hayatımıza yeni giren ve bir şekilde yediden yetmişe kadar hepimizi ilgilendiren  “Turizmdeki Taze Gelinimiz” (konaklama vergisi) hakkında pek çoğumuz fazla bir şey bilmiyoruz.

Bilmemek Ayıp Değil Öğrenmemek Ayıptır..

Ne demişler “bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır”.

Yukarıda bahsettiğim gibi konaklama vergisi (TAX) “Şehir Vergisi” aslında 70-80 yıldır Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde var.

Her ülkede alınan vergiler, oran bakımından değişkenlik arz etse de amaç bakımından aynıdır.

Her konaklama fişinin veya faturasının altında “konaklama vergisi” (TAX) ya da “Şehir Vergisi” diye bir bölüm vardır.

Bu bölümde toplanan paraların tamamı, konaklama tesisinin bulunduğu yerleşim biriminin Belediyesine gider.

Belediye de bu fasılda toplanan paralarla, beldeye gelen konukların daha rahat, daha huzurlu ve daha iyi tatil yapmalarını sağlamak amacıyla, beldesinin eksiklerini, noksanlarını giderir veya yeniler.

Bu çark öyle düzgün döner ki, turizm beldeleri, bölgeleri veya merkezleri turistin şikayetini bir yandan sıfıra indirmek amacıyla çalışmalar yaparken, diğer yandan da en azından konuk memnuniyetini sağlamak amacı ile gerekli alt yapı giderlerini bu fasılda toplanan paralarla karşılar.

Hani ne derler ya! “Ödediğin vergiler sana yol su elektrik olarak geri döner” diye.

Ben de şahsen bu söyleme (bıktıran elektrik zamlarına rağmen) yürekten katılıyorum.

Bu yasa ile turistik şehirlerin belediyeleri rahatlar.

En azından merkezi idareye el açmaz, avuç açmaz, yalvar yakar olmaz.

Yardım için vekillere giden yolda bazı kravatlıları devreye sokma gereğini hissetmez.

Böylece kendi ayakları üstünde dururlar.

Ancak!

Şayet bizde de böyle olsaydı, bu fasılda toplanan paralar amacına uygun harcanır mıydı? harcanmaz mıydı? Onu bilemem!

O konuda sizin de bir kararınız ya da bir kanaatiniz muhakkak vardır.

Gelelim hayatımıza giren konaklama vergisinin halihazır durumuna.

Konaklama Vergisi de Nedir Çıktı? Nasıl toplanacak, Nerelerde Harcanacak ?

Geçen yıl TBMM’sinde, bu konuda yapılan oturumların tamamı birbirinden gergin ve hararetli geçti.

Hükümet tarafı dayattı da dayattı ve “konaklama vergi gelirlerinin” merkezi bütçeye girmesini ısrarla savundu.

Buna karşılık muhalefet, Dereyi tersine akıtmaya çalışıyorsunuz. Tüm Dünya’da konaklama vergileri yerel yönetimlere verilir ki, yaz aylarında artan nüfusla birlikte şehirde ortaya çıkan problemlere çare bulsunlar.

Yerel yönetimler bölgelerine yatırım yapsınlar. Ekonomilerine katkı sağlasınlar. Siz ise konaklama vergisini merkeze taşımak istiyorsunuz. Merkezden yönetmek istiyorsunuz. 

Böyle bir vergi, ileride günübirlik tesislerden, lunaparklardan, hatta AVM’lerden bile benzer vergilerin alınmasının yolunu açar. tezine savunmalarına karşın, yapılan oylamada çoğunluğun kabulü ile meclisten geçti ve hemen de yürürlüğe girdi.

Böylece her yıl giderek artacak ve milyar dolara yakın bir gelir sağlanmış olacak.

Bu parayı ise, yine özel kanunla kurulan, başkanlığını da Turizm Bakanının yapacağı “Turizm Ajansı” en başta, Türkiye’nin tanıtımı olmak üzere, ülkenin turizm ihtiyaçlarında kullanacak.

Diyelim ki, Covid-19 belası aşıldıktan sonra, Turizm Ajansı’nın yapacağı daha etkili tanıtım çalışmaları ile ülkemize daha fazla turist geldi.

Peki onlara hizmeti kim verecek?

- Elbette yerel yönetimler verecek.

-Peki şu an da bile yerel yönetimlerin halihazırda gelenlere, bütünsel hizmet vermeye imkanları yetmezken, artacak olan turist sayısına paralel olarak artacak hizmet talebini, beklentisini hangi imkanla ve nasıl karşılayacaklar?

Ya da başka bir soru da, yapılacak olası tanıtımla, artacak olan turist sayısının eksik veya yetersiz olan yerel yönetim hizmetleriyle, müşteri memnuniyetini nasıl temin edecekler.

Bu soruların doğru cevapları bulunmadığı müddetçe, turizmdeki yaşanan sancılar, sorunlar, problemler büyüyerek devam edecektir.

Kanımca Turizmin Taze Gelini olan “Konaklama Vergimiz” (Şehir Vergimiz) her ne kadar yanlış düğün evine gitse de, umarım sonucu ülkemiz için hayırlı olur.

Sebahattin Karaca

[email protected]

www.sebahattinkaraca.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum