"Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" Araştırmasının Sonuçları Paylaşıldı
Unilever’in ülkemizdeki toplumsal cinsiyet eşitliğine bakışı ortaya koymak ve reklamlarda cinsiyet eşitliğini incelemek için gerçekleştirdiği “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” Araştırması’na göre toplumun yüzde 75’i kadın ve erkeğin her alanda eşitliğini savunurken kadınların yüzde 58’i ise gündelik yaşamlarında eşitliği hissetmediğini söylüyor.
Brandweek kapsamında özel bir oturumla açıklanan araştırma sonuçlarına göre her 5 kişiden 4’ü ise reklamların gerçekçi olmadığını ve kendilerini yansıtmadığını düşünüyor.
Unilever, tüm dünyada reklamlarını toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı kalıp yargılardan arındırmayı hedefleyen Unstereotype girişimi kapsamında Türkiye’de yaptığı araştırma ile toplumsal cinsiyet eşitliği hakkındaki görüşleri ortaya koydu. Toplumun cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık seviyesini ve cinsiyetçi kalıp yargılara karşı tavrını ortaya koymak için yapılan araştırmanın sonuçları, her yıl iş ve markalar dünyası ile yaratıcı endüstrileri ilham verici isimlerle buluşturan Brandweek’te “Cinsiyetçi Kalıp Yargılar: Böyle Gelmiş Böyle Gitmeyecek” adlı özel bir oturumla duyuruldu. Oturumda Unilever’in 2016’dan bu yana sürdürdüğü girişimin detaylarını ve vizyonunu anlatan ve araştırma sonuçlarını paylaşan Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Üyeleri Kamuran Uçar ve Mustafa Seçkin’e sahnede ayrıca WPP Türkiye Ülke Başkanı Demet İkiler ve sanatçı Arzum Onan da eşlik etti.
Gençler Eşitliği Destekliyor
Unilever için IPSOS tarafından Türkiye temsili 1374 kişiyle gerçekleştirilen “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Araştırması*”na göre gençler 35 yaş üzeri nesle kıyasla kadınların gücüne ve liderliğine daha çok inanıyor.
Kadınlar eşitliği hissetmiyor
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geleceğinden ise erkekler kadınlara göre daha umutlu. Her 4 kişiden 1’i kadın ve erkeğin hayatın her alanında eşit olması gerektiğini savunuyor ama kadınların yüzde 58’i toplumsal hayatta eşitliği hissetmediğini ifade ediyor. Öte yandan toplumun yüzde 42’si ve erkeklerin yüzde 55’i kadınların çalışmak için önce eşlerinden izin alması gerektiğini savunuyor; kadınların ise yüzde 72’si bu fikre katılmıyor. Ayrıca erkeklerin yüzde 43’ü erkeğin iyi kazanması durumunda kadının çalışmasına gerek olmadığını düşünürken kadınların yüzde 79’u bu bakış açısına karşı çıkıyor. Kadının iyi kazanması durumunda erkeğin çalışmasına gerek olmadığını söyleyen erkeklerin oranının sadece yüzde 11’de kalması ise erkeklerin zihinlerinde kadınların iş hayatında yer almasını ekonomik refah ile ilişkilendirmediğini gösteriyor.
Erkekler reklamlarda alışılagelmiş rollerinin korunmasından yana
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin reklamlardaki yansımasını ve toplumun reklamlara bu paralelde bakış açısını da değerlendiren araştırmaya göre insanlar, reklamlardaki karakterlerin gerçeği yansıtmadığı görüşünde. Her 5 kişiden 4’ü reklamda gördüğü karakterlerin gerçekçi olmadığını düşünürken kadınların yüzde 88’i, erkeklerin ise yüzde 87’si reklamlarda gerçek hayatı daha çok yansıtan tiplemeler görmek istiyor. Reklamlarda gördükleri insanlara fiziksel olarak benzemek isteyip istemedikleri sorulduğunda ise yüzde 59 “Hayır” yanıtını veriyor. Konu kalıp yargılara meydan okumak olduğunda erkekler, kendilerine atfedilen roller konusunda daha çekimser bir tavır sergiliyor. Reklamda kadın otobüs şoförü olabileceğini söyleyen kadınlar yüzde 75 ve erkekler yüzde 60 oranındayken “Reklamlarda yerleri silen erkek olabilir” diyen kadınların oranı yüzde 65 ve erkeklerde ise yüzde 37 seviyesinde kalıyor; yani erkekler alışılagelmiş rollerde resmedilmeye devam etmeyi tercih ediyor.
Katılımcılara kurumsal toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları hakkında görüşleri sorulduğunda yüzde 56 çalışmaları samimi bulduğunu; yüzde 61 ise ilerici mesajların markalara yönelik satın alma niyeti oluşturacağını ifade ediyor.
Oturumda konuşan Unilever Türkiye, Dondurma İçecek ve Gıda Kategorilerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin,Unilever olarak reklamlarını toplumsal cinsiyet eşitliğine uymayan kalıp yargılardan uzak tutmak için bir dönüşüm süreci başlattıklarını ifade etti. Pazarlama süreçlerinde zamanın ruhuna yakalamanın ve iç görülere göre hareket etmenin önemine değinen Seçkin, “Günümüzün ve geleceğin tüketicileri daha eşitlikçi yaklaşımlar bekliyor, kendi gerçekliğini yakalayamayan ürünleri satın almıyor. Diğer taraftan toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir pazarlama anlayışı markaların tüketici ile kurduğu bağın etkisini yüzde 25 artırıyor. Ancak tabi ki bu bir süreç, bir anda gerçekleşmesi mümkün değil. 2016 yılında pek çok markamızın başladığı bu dönüşüme 2019 yılında daha net bir şekilde tanık olacaksınız” dedi.
2016’da Unilever olarak bir söz verdiklerini söyleyen Unilever Türkiye, Ev ve Kişisel Bakım Kategorileri Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi Kamuran Uçarise bu dönüşümün ajans seçiminden hedef kitle tanımlamaya, oyuncu seçiminden reklamların test aşamasına kadar pazarlama çalışmalarının her adımına yayıldığını belirtti: “Dove, Cif, Elidor, Axe, Lipton, UFS gibi markalarımızın öncülük ettiği bu yolculukta tüm kategori ve markalarımızla kararlılıkla ilerliyoruz. Ayrıca fikir aşamasından başlayarak içinde yer aldığımız Reklamverenler Derneği’nin Reklamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu’nu da destekleyerek sektörün de bu dönüşüme katılması için çalışıyoruz” dedi ve eşitlik beklentisi olan tüketicileri görmezden gelmenin artık mümkün olmadığının altını çizdi.
*Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Araştırması Mayıs-Haziran 2018 tarihleri arasında IPSOS tarafından CAWI ve Implicit Reaction Time Module (IRT) ile CAPI (f2f) yöntemleriyle Türkiye temsili 15 yaş ve üzeri 1374 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların yüzde 51’i erkek, yüzde 49’u kadındır.