Türkiye'nin "öfke" haritası açıklandı

Türkiye’yi ayağa kaldıran Emine Bulut cinayeti ile bir kez daha gündeme gelen şiddet ve şiddete neden olan etmenler, akademik bir çalışmanın konusu oldu. Davranışı ifade eden ve “Öfke-Düşmanlık-Saldırganlık” şeklinde açıklanan hostiliteye ilişkin analizin çarpıcı sonuçları dikkat çekti.

Türkiye'nin "öfke" haritası açıklandı
28 Ağustos 2019 - 17:21

Türkiye genelinde 81 ilde 24 bin 494 kişiyle gerçekleştirilen ve kendi alanında ülkemizdeki “en geniş çalışma” olan araştırmaya göre, hostilite puanı en yüksek yaş grubu 18-23 yaş oldu. Bu yaş grubunda erkeklerin hostilite puanı 9.08; kadınların puanı ise 8.94 oldu. Alkol ve madde kullanımında da puanlar yükseliyor.

Türkiye’nin ruh sağlığı haritasına bakıldığında hostilite ortalaması 14.4 puan. Hostilitesi en yüksek bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olurken; en düşük bölge ise Trakya ve Orta Karadeniz bölgesi oldu.

Aile ve şiddet suçunun önlenmesi için üniversite olarak bugüne kadar birçok çalışma yürüttüklerini belirten Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadınlar Ölmesin Anneler Ağlamasın” sosyal sorumluluk projesi kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile konuyla ilgili işbirliği protokolü imzaladıklarını, şiddet vakalarıyla ilgili veri tabanı oluşturacaklarını söyledi.

Kuruluşundan bugüne şiddet olaylarının önlenmesine yönelik önemli faaliyetler yürüten Üsküdar Üniversitesi, lisansüstü öğrencileri tarafından gerçekleştirilen çalışmayla 2018 yılında 25 bin kişinin katılımıyla Türkiye Bağımlılık Risk Profili ve Ruh Sağlığı Haritasını çıkardı. Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar ve Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Ünübol’un öncülüğünde yürütülen çalışma kapsamında Hostilite (Öfke-Düşmanlık-Saldırganlık) Analizi, çarpıcı veriler içeriyor.

Üsküdar Üniversitesinde düzenlenen basın toplantısında Hostilite Analizi’nin detayları basın mensuplarıyla paylaşıldı. Toplantının açılışında konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi (ŞİDAM) Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy şiddet konusunda değerlendirmelerde bulundu.

İstanbul Emniyeti ile iş birliği protokolü

Prof. Dr. Tarhan aile ve şiddet suçunun önlenmesine yönelik bugüne kadar pek çok önemli çalışma yürüttüklerini belirterek, “Bu konudaki tecrübelerimiz ve bilgi birikimimiz ile kamu kurumlarına desteğe hazırız” dedi. Prof. Dr. Tarhan, bu bağlamda İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile ‘Sosyal ve Bilimsel İşbirliği Protokolü’ imzaladıklarını, protokolün Emniyet Müdürlüğü ile eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme alanlarında iş birliğini kapsadığını söyledi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Şiddet vakalarıyla ilgili veri tabanı oluşturacağız”

Her şeyi devletten beklemenin yeterli olmadığını belirterek üniversite olarak STK’ların da içinde olacağı bir dizi çalışma yapılacağını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir veri tabanı oluşturulması için hareket geçtiklerini kaydetti. Tarhan şu ifadeleri kullandı: “Pazartesi günü Sayın Mustafa Çalışkan ile temas kurduk. Hemen protokol imzaladık. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile protokolümüz bugün imzadan çıkmak üzere, Valilik de onay verdi. İstanbul Emniyeti'ne başvuran şiddet vakaları, şiddet kurbanları ya da şiddeti uygulayanlar yani şiddetle ilgili sanık durumunda olacak kişiler üzerinde ciddi bir veri tabanı oluşturacağız. ”

“Emniyetle iş birliği yapan psikologlar yetiştirmeyi hedefliyoruz”

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün bütün ilçelere aile içi şiddet ile ilgili bürolar açtığını dile getiren Tarhan, "Başlarına birer görevlendirilmiş polis memurları var ama tabii bu yeterli değil. Onlar sadece mevcut durumun istatistiklerini yapıyorlar, yönlendiriyorlar ama bu insanların çoğunun tedavi olması gerekiyor. Bunun için biz onlara hızlı müdahale etme ve tıbbi tedavi gerekiyorsa tıbbi tedaviye alınması gibi konularda klinik çalışma da planlıyoruz ve bunun hazırlıklarını yapıyoruz. Bunu daha da genele yayıp, emniyetle iş birliği yapan psikologlar yetiştirmeyi hedefliyoruz."

Şiddetle mücadelede toplumun bilgilendirilmesinin önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bilimsel bilginin topluma aktarılmasının üniversitelerin önemli bir görevi olduğunu belirterek bu konuda medyaya da önemli sorumluluk düştüğünün de altını çizdi.

“Aman kızım idare et yaklaşımı terk edilmeli”

Aile içi şiddetin birçoğunda gizli depresyon olduğunu belirten Tarhan annelere uyarıda bulundu.Annelerin kız çocuklarını kurban olarak yetiştirmemesi, ‘Aman kızım idare et’ yaklaşımını terk etmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunun annelik pratiğine yansıtılmasının önemini vurguladı.

Konuşmasında İstanbul Sözleşmesine de değinen Tarhan sözleşmenin yeterince tartışılmadan hayata geçirildiğini, uygulamaya ilişkin bazı eksik yanlarının olduğunu belirtti. Ailede arabuluculuk kavramından da uzaklaşılmaması gerektiğini hatırlatan Tarhan, “Yeterince tartışılmadan çıktığı için bizim kültürümüze uymayan yönleri var. Orada arabuluculuk sistemi ile ilgili şöyle bir madde var; Toplumsal uzlaşı ve adaleti sağlamaya yönelik önemli eylemlerden biri olan arabuluculuk sistemi uzlaştırma girişimlerinin hepsinin ortadan kaldırılması ve yasaklanması şeklinde bir madde var. Aile içi problemlerde bizim kültürümüzde komşular, akrabalar, anne babalar birer hakem gibi çalışır. Birçok problemi çözüyor. Bunlar bizim artılarımız. Ailedeki arabuluculuk sistemi kaldırılırsa bu durum aile içi şiddet olaylarını daha da artırıcı etki yapar. Bu da revizyon gereken bir durum olarak gözüküyor” dedi.

Tarhan: “Pozitif psikoloji eğitimi verilmeli”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddetin önlenmesinde özellikle ergenlik dönemindeki gençlere stres yönetimi, sorunla başa çıkma, öfke kontrolü gibi kavramları içeren pozitif psikoloji eğitiminin verilmesi gerektiğini vurguladı.

Ölen 4 kadından 3’ünü kocası öldürüyor!

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı,ŞİDAM Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy ise kadın cinayetlerinin hayata karşı suçlar içinde farklı bir yeri olduğunu belirterek “Çünkü kadınlar genellikle tanıdığı biri, aile ferdi, eşi ya da boşandığı eşi tarafından öldürülüyor. Kendisini en güvende hissettiği mekânda, evinde şiddet görüyor, can veriyor. Erkekler 2019’un ilk 7 ayında en az 184 kadın öldürdü. Kadınları öldüren her 4 erkekten 3’ü kocasıydı. Kadınların %58’i ev içinde öldürüldü. Erkekler kadınları ayrılmak istediği ya da barışmak istemediği, çocuğuyla görüşmek istediği, aldığı ayakkabıyı beğenmediği hatta takı yüzünden çıkan tartışma nedeniyle kıskançlık yüzünden ve kendisine kötü davrandığı bahanesiyle öldürdü” dedi.

Prof. Dr. Sevil Atasoy: “Uygulamada sorunlar var”

Türkiye’nin kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi konusunda 90’ların başından buyana yol aldığını, reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapıldığını belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy, “2012’de yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınla Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun bunların en önemlisidir ancak uygulamada ciddi sorunlar var. Çünkü toplumda kadın hakları kadın-erkek eşitliğine karşı çıkan bir zihniyet hala mevcut. Şiddet önleme merkezlerinin sayısı yetmiyor. Uygulamalar standart değil. Verilen hizmet ilden ile farklılaşıyor. Kadınlar bilgilendirilmiyor ve eve dönmeye ya da şiddet uygulayan kocalarıyla barışmaya zorlanıyor. Barolar tarafından atanan avukatlar kadınların yararlanacağı hakları konusunda yeterli bilgiye sahip değil” dedi. Prof. Dr. Sevil Atasoy, toplumsal duyarsızlık olduğu sürece bu tür şiddet olaylarının engellenemeyeceğini belirterek toplumsal duyarlılığı da artırmak gerektiğini vurguladı.

Körler filleri sınıflandırıyor

Atasoy, kadın cinayetleri de dahil olmak üzere suçla ilgili her konuda körlerin filleri sınıflandırdığını belirterek “Kimimiz bacağını ölçüyoruz, kimimiz kulağını ölçüyoruz. Hiçbir zaman büyük problemi ve problemin gerçek boyutlarını göremiyoruz. İşte bu nedenle Üsküdar Üniversitesi’nin İstanbul Emniyeti ile başlatmış olduğu ve bir pilot uygulama olarak gördüğüm bu adımın çok büyük önemi olduğuna inanıyorum” dedi.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, hostiliteyi “Kaynağı kontrol edilemeyen öfke patlamaları, kızgınlık ve saldırganlık duygularından alan zorlanma” olarak açıkladı.

Hostilite, davranışı ifade ediyor

Doç. Dr. Sayar, “Hostilite, önem verdiğimiz birisinin beklentimiz doğrultusunda davranmaması ya da hakkımız olanı alamadığımızı düşündüğümüz durumlarda ortaya çıkan duygudur. Hostilite ve öfke arasında keskin bir ayrım yapmak oldukça güçtür. Öfkenin duyguyu, hostilitenin ise daha çok bir davranışı ifade ettiği söylenebilir” dedi.

Hostilite puanı en yüksek yaş aralığı; 18-23

Türkiye genelinde 81 ilde 12 bin 191 kadın ve 12 bin 303 erkek olmak üzere toplam 24 bin 494 kişiyle gerçekleştirilen araştırma, ülkemizde hostilite konusunda gerçekleştirilen en geniş çalışma olarak dikkat çekti. Yapılan çalışmada yaş ve cinsiyete göre yapılan analizlerde hostilite puanı en yüksek yaş grubu 18-23 yaş oldu. Bu yaş grubunda erkeklerin hostilite puanı 9.08; kadınların puanı ise 8.94 oldu.

Eğitim düzeyine bakıldığında hostilite oranlarında eğitim düzeyi düştükçe hostilite puanlarının arttığı görüldü. Buna göre ortaokul mezunu erkeklerin hostilite oranı 7.98 iken; kadınlarda en yüksek hostilite puanı 7.70 ile lise mezunu kadınlarda ölçüldü.

Bekâr erkeklerde puan yükseliyor

Hostilite puanında medeni durumun etkisi de ölçüldü. Araştırma bekâr erkeklerin hostilite oranının 8.29, bekâr kadınlarda ise bu puanın 8.15 olduğu görüldü.

Alkol ve madde kullanımı da etkiliyor!

Alkol ve madde kullanımının hostiliteyi etkilediğinin anlaşıldığı araştırmaya göre, alkol kullanmayı bırakan erkeklerde hostilite puanı 8.38; kadınlarda ise bu oran 8.43 olarak belirlendi. Alkol kullanan erkeklerde de hostilite oranının 8.23, kadınlarda ise bu puanın 7.98 olduğu anlaşıldı.

Trakya ve Orta Karadeniz’in puanı en düşük

Türkiye’nin ruh sağlığı haritasına bakıldığında hostilite puanları ortalamasının 14.4 puan olduğu anlaşıldı. Hostilitesi en yüksek <15 puan ile Güneydoğu Anadolu bölgesi olurken; en düşük bölge, > 14 puan ile Trakya ve Orta Karadeniz bölgesi oldu.

Tanımlanamayan duygularımız öfkeye dönüşüyor

Hostilitenin, değerlendirilen tüm davranışsal bağımlılıklar (kumar, alışveriş, sosyal medya, dijital oyun, yeme, cinsellik – pornografi) ile güçlü bir bağıntı içinde bulunduğunu belirten Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Hostilitenin erkeklerde ve kadınlarda duygularını tanıma güçlüğü ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Duygularını ifade etme güçlüğü olanlarda oldukça yüksek ve ciddi bir korelasyon göstermektedir. Tanımlanamayan duygularımızın öfkeye dönüştüğünü söyleyebiliriz” dedi.

Hostilite şiddete nasıl dönüşür?

Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, hostilitenin şiddete nasıl dönüştüğünü de şöyle açıkladı:

  • Hostilite dışa vuruma yönelik bir duygu ve bir kişinin öfkesini yapıcı veya kendisini düzeltici bir güce dönüştüremiyorsa, bu öfke davranışlara yansıyor.
  • Bu bazen davranışsal bir bağımlılığa, bazen sigara gibi kimyasal bağımlılığa dönüşürken, bazen şiddet içerikli davranışlara dönüşebiliyor.
  • Bağımlılıklar gibi öfke ve düşmanlığın kaynağına yönelik olmayan ama kısa süreliğine kişiyi rahatlatan davranışlar, bir süre sonra yeniden kişinin öfkeyi hissetmesine ve bu sefer daha güçlü şekilde hissetmesine neden olur.
  • Bu sebeple de kişi kontrolsüz bir öfkeyle, adeta saatli bir bomba gibi dolaşmaya başlar.

Doç. Dr. Sayar, hostiliteye etki eden faktörlerin genç yaş, duyguları tanıma güçlüğü, duygu ifade güçlüğü, negatif duyguların çokluğu, kişisel iyi oluş düşüklüğü, sigara kullanımı, alkol kullanımı ve madde kullanımı olduğuna dikkat çekti.

Neler yapılabilir?

Araştırma sonucunda çıkan sonuçlara göre öneriler şöyle sıralandı:

  • Öfke kişinin kendisine, sorunun kaynağına, ya da herhangi yapıcı bir davranışa yönelmediği takdirde saatli bir bomba gibi kişiden çıkmaya çalışacaktır.
  • Öfkenin fark edilmesi ve kişinin duygusunu tanıyabilmesi önemlidir.
  • Öfkenin çözülmesi kişinin bireysel olarak yapabileceği bir şey gibi gözükse de, toplumsal olaylar, bireylerin kontrol edemeyeceği sorunlar, toplumda başa çıkılmada zorlanılacak öfkenin artmasına neden olabilir.
  • Bu nedenle bireysel sorunların yanında, toplum içerisindeki negatif olayların, en yapıcı şekilde çözülmeye çalışılması, toplumun öfkesini azaltabilecektir.
  • Öfke koruyucu ruh sağlığı açısından ilk ele alınması gereken duygulardan birisidir.
  • Genç yaştan itibaren uygun duygu ifade biçimi eğitimlerinin verilmesi
  • Toplumun bilinçlendirilmesi,
  • Toplum liderlerinde kutuplaştırmadan ve öfkeden uzak bir dilin hâkim olması gerekmektedir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Bergama Ziraat Odası Başkanı: "2024 Tarım İçin Kara Bir Yıl Oldu"
Bergama Ziraat Odası Başkanı: "2024 Tarım İçin Kara Bir Yıl...
'Türkiye'nin Balığı Dünya Sofralarında, Biz Neden Tüketimde Gerideyiz?'
'Türkiye'nin Balığı Dünya Sofralarında, Biz Neden Tüketimde...