Uzmanı Uyarıyor: Tedavisi Mümkün Diye Görmezden Gelmeyin!
Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, 5-11 Ocak Veremle Savaş Haftası’na özel açıklamalarda bulundu.
07 Ocak 2025 - 17:06
5-11 Ocak Veremle Savaş Haftası’na özel açıklamalarda bulunan Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, tüberkülozun dünya çapında en bulaşıcı ve ölümle sonuçlanan hastalık olduğunu söyledi.
Kapalı ve kalabalık yerlerde bulunanlarla kronik hastalığı olanların risk altında olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Veremin ilaçla tedavisi mümkün ancak yine de dikkatli olunması gerekiyor. İlaçların düzenli kullanımında 6 ila 9 ayda iyileşme sağlanmaktadır. İlaç kullanımının aksatılması ise verem mikrobunun direnç kazanmasına ve iyileşme sürecinin zorlaşmasına neden olmaktadır” dedi.
Birleşmiş Milletler ve DSÖ’nün 2030 yılına kadar tüberkülozu sona erdirme hedefini hatırlatan Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, “Tüberküloz, zamanında çok ölümcül seyretmiş bir hastalık. Bugün de tedavisi olmasına rağmen bulaşıcı hastalıklar arasında en sık ölüme sebep olan hastalıklardan birisi. En sık akciğerleri tutuyor. Böbrekte, kemikte ya da lenf bezlerinde de görebiliyoruz. Ancak solunum yoluyla çok daha sık bulaşı oluyor. Bu yüzden akciğer tüberkülozu genelde daha sık rastladığımız tüberküloz türüdür” ifadelerini kullandı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayımlanan 2023 Küresel Tüberküloz Raporu’na göre 2022 yılında dünya genelinde 7.5 milyon yeni tüberküloz (verem) vakası kaydedildiğini, bu sayının 2023 yılında 8.2 milyona yükseldiğini ifade eden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “2023, DSÖ’nün 1995’te küresel tüberküloz izleme çalışmalarına başladığından bu yana bildirilen en yüksek vaka sayısının görüldüğü yıl oldu. Tüberküloz, COVID-19’u geride bırakarak yeniden en öldürücü bulaşıcı hastalık haline geldi. Türkiye’deki tüberküloz vakalarında da benzer bir eğilim söz konusu. Verem Savaş Raporu’na göre 2019 yılında 11 bin 401 vaka kaydedilirken, 2020 yılında bu sayı COVID-19 pandemisinin de etkisiyle 8 bin 925’e düştü. DSÖ’nün 2023 raporuna göre, 2022 yılında Türkiye’den bildirilen yeni veya tekrarlayan vaka sayısı 9 bin 723 oldu. Sağlık Bakanlığı, Türkiye’nin de içinde bulunduğu DSÖ Avrupa Bölgesi’nde 2015 yılına kıyasla tüberküloz sıklığının yüzde 80, ölümlerin ise yüzde 90 azaltılmasının hedeflendiğini açıkladı” dedi.
Kapalı ve kalabalık yerlerde çalışan ya da yaşayanların yüksek risk altında olduğunu belirten Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, risk altındaki grupları şöyle sıraladı: “Hastalarla sürekli birarada bulunan sağlık çalışanları da bu noktada büyük bir risk altında. Bunun dışında hapishanelerde yaşayan ya da yaşlı bakımevlerinde ve huzurevlerinde kalanlar, toplu yerlerde yaşayanlar risk altında sayılabilir. Bağışıklığı baskılanmış HIV/AIDS hastaları, organ nakli yapılan hastalar, kanser hastaları, kronik hastalığı olanlar, yetersiz beslenenler ve sosyo ekonomik durumu düşük olanlar, sigara içenler ve madde bağımlılığı olanlar, kortikosteroid veya diğer bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullananlar, tüberkülozlu biriyle yakın temasta bulunanlar ile tüberkülozun yaygın olduğu bölgelerde yaşayanlar veya seyahat edenler riskli grup arasında sayılabilir. Verem riski altında olan kişilerin düzenli sağlık kontrolleri yaptırması ve koruyucu önlemlerin alınması çok önemlidir.”
Akciğer tüberkülozunun en sık görülen belirtisinin öksürük ve kanlı balgam olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, halsizlik ve yorgunluk diğer şikayetler arasında sayılır. Tanıyı koymak için genelde akciğer grafisine bakılmaktadır. Çünkü çok tipik akciğer röntgen bulguları vardır. Balgam kültüründe verem mikrobuna rastlanabilir. Bu mikrobun görülmesiyle de tanı konur. Balgam kültürü veremeyen hastalardan ise örnek alınmaktadır. Akciğerlerin endoskopik olarak görüntülenip, oradan örnekler alınıp o şekilde tanı koymak gerekebilir” diye konuştu. Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, hastaların Verem Savaş dispanserlerine yönlendirildiğini ifade ederek; genelde 6-9 aylık tedaviler sonucunda hastaların sağlıklarına kavuştuklarını, ilaçların düzenli şekilde kullanılmasının önemli olduğunu anlattı. İlaç kullanımını aksatmanın verem mikrobuna direnç kazandırdığını vurgulayan Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Tüberkülozun tek tedavisi ilaç. Direnç geliştirenlerde farklı antibiyotik tedavilerine geçilir” dedi.
Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, tüberkülozdan korunma yöntemlerini ise şöyle anlattı: “Verem aşısı mutlaka önerilmektedir. Zorunlu aşı takviminin içinde verem aşısı da yer almaktadır. Onun dışında risk altında olan kişilerin düzenli kontrol olması gerekiyor. Ajan tedavileri alan hastalar üç ayda bir kontrol edilmektedir. Kalabalık ve kapalı ortamlarda mutlaka maske takıp çok yakın temaslardan korunmak lazım. Aynı zamanda verem hastalığı güneşi sevmez. Bu hastalarının tedavi gördüğü odalarda ultraviyole ışınlar, lambalar kullanılır. ‘Güneş girmeyen eve doktor girer’ sözü de veremden dolayı söylenmiştir.”
Kapalı ve kalabalık yerlerde bulunanlarla kronik hastalığı olanların risk altında olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Veremin ilaçla tedavisi mümkün ancak yine de dikkatli olunması gerekiyor. İlaçların düzenli kullanımında 6 ila 9 ayda iyileşme sağlanmaktadır. İlaç kullanımının aksatılması ise verem mikrobunun direnç kazanmasına ve iyileşme sürecinin zorlaşmasına neden olmaktadır” dedi.
Birleşmiş Milletler ve DSÖ’nün 2030 yılına kadar tüberkülozu sona erdirme hedefini hatırlatan Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, “Tüberküloz, zamanında çok ölümcül seyretmiş bir hastalık. Bugün de tedavisi olmasına rağmen bulaşıcı hastalıklar arasında en sık ölüme sebep olan hastalıklardan birisi. En sık akciğerleri tutuyor. Böbrekte, kemikte ya da lenf bezlerinde de görebiliyoruz. Ancak solunum yoluyla çok daha sık bulaşı oluyor. Bu yüzden akciğer tüberkülozu genelde daha sık rastladığımız tüberküloz türüdür” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR