Tarihsel bir ufuk turunun zamanı geldi de geçiyor.
Benim için öyle bir ihtiyacı tetikleyen Amerikan Temsilciler Meclisi'nden geçen kanun teklifinin 10'uncu maddesi. Bu madde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin mal varlığı konusunda bir rapor hazırlanmasını istiyor.
İlginçtir! ABD vatandaşı olmayan, ABD’yle herhangi hukuki bağlantısı olmayan bir devlet başkanını “Suriye’ye girdi” diye cezalandırmak isteyen başka bir ülke, bir sürü yaptırım maddesi arasına bir de böyle bir rapor talebinde bulunuyor.
Türkiye’ deki muhalefet de adeta sazan gibi bunun üzerine atlayıp bütün olayı bu madde üzerinden değerlendiriyor.
BATI’NIN TÜRKİYE KORKUSU BİTTİ Mİ?
İspanya’ya giden Emeviler burada yüzyıllarca hüküm süren bir devlet kurdu.
Ancak Yahudi ve Müslümanların İspanya Kraliçesi'nin emriyle Engizisyon mahkemesine çıkarılmasıyla birlikte devreye Osmanlı Devleti girdi ve topraklarına davet ettiği o insanlara adeta kol kanat gerdi.
Aynı Osmanlı yüzyıllarca Balkanlar'ı kontrol altında tuttu. Kapısına dayandığı Viyana’nın fethi direkten döndü.
Batı'nın nezdinde İstanbul ve Ayasofya sadece küllenmiş bir kor ateş ki o da henüz sönmedi.
Avrupa'nın birçok ülkesinde ‘Türk, Türk korkusu ve Türkleri dışlama’ yaklaşımı halen gündelik popüler kültürün bir parçası.
Ninnilerde, masallarda ve folklorde, Türkler hep menfi çağrışım yaptırıyor onlara.
ANEKDOT ANEKDOT ÜSTÜNE
Tam 12 ay önce ortağımın evinde Noel partisine davetliyim. Evde sohbet ettiğim bir Amerikalı, bana Türkiye’yi ziyaret ettiğini ve masraflarının Amerika’daki bir kuruluş tarafından karşılandığını anlatıyor.
Nerelere gittiğini soruyorum, Said’i Nursi’nin izlerini bulmaya gittiğini söylüyor. Ne iş yaptığını sorduğumda ise, emekli matematik öğretmeni olduğunu, Gülen cemaatinin davetiyle Türkiye’ye gittiğini ve kendisinin de Evanjelist olduğunu söylüyor.
Buyurun buradan yakın! Emekli öğretmenin o basit cevabında neredeyse bütün tarih saklı. Tabii ki arayıp bulmak isteyene…
Bizim matematik hocası biraz da alaycı bir üslupla “Türkiye demokratik bir ülke olmadığı için AB üyeliğine kabul edilmiyor” yorumunu da sözlerine ekleyince…
Ben de kendisine çıkıştım ve ekledim: Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi olsa bile bir Hristiyan Kulübü olan AB, Türkiye’yi asla üye yapmaz. AB önce bu konuda samimi olsun!
Batı yüz yıllarca Türk-İslam korkusunu besledi ve kesin çözüm olarak Sevr Antlaşması'nı dayattı.
GENÇ SUBAYLARIN GÖZÜ ÖNÜNDE
Düşünün! Osmanlı’nın genç subayları 35 yaşına geldiklerinde, İmparatorluk 7 milyon kilometre kareden İç Anadolu’ya indirgenmiş. Mustafa Kemal Paşa ve tüm silah arkadaşlarının yılgınlığı, moral bozukluğu, yorgunluğu kim bilir ne safhada…
Tüm olumsuzluklara rağmen İstiklal Savaşı’nı kazanıyorlar ve kaybedilen toprakların ancak 8’de birini kurtarabiliyorlar.
BATI’YI TANIYAN BİR LİDER: ATATÜRK
1923’de Cumhuriyet ilan ediliyor. 1924’de Hilafet iptal ediliyor; İptal Kanunun ikinci maddesi Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin Halife’nin yerine görev yapacağı doğrultusunda…
Atatürk, şiddete başvurmadan Halife ve ailesini trenle Avrupa’ya yolcu ediyor. O günkü kudretliyle kendisini Halife ilan etse kim önünü kesebilir ki? Ama ilginçtir o yöne gitmiyor!
Başka bir ilginç nokta da TBMM’de Hilafeti kaldıran kanunun ardından aynı gün Diyanet Reisliği’nin kurulması kanununun kabul edilmesi...
Bir sene sonra da Tekke ve Zaviyeleri kapatan kanun yürürlüğe giriyor.
Atatürk Türklüğü öne çıkaran dil reformunu yaparken Çanakkale’de ve İstiklal Savaşı’nda dini değerleriyle çarpışan Mehmetçik’ten vazgeçmiyor.
Batının ürktüğü ve istemediği Türk’ü ve o günkü koşullarda kurulan genç cumhuriyeti sanırım biraz da dikkatlerden uzak tutmak adına olsa gerek ‘llımlı İslam’ çizgisine çekiyor.
Politikasını da şu sloganla pekiştiriyor: ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’
Yani üstü kapalı şu mesajı veriyor: Yeni Türkiye saldırgan ve cihatçı mantaliteye sahip bir ülke değildir. Batı için endişeye mahal yoktur.
Aslında dinin devletin güdümünde olduğu laik Cumhuriyet yapılanmasında, bir nevi ‘ılımlı İslam’ formasyonu yaratılıyor.
ŞİMDİ NE OLDU!
Dünya iki kutuplu olmaktan çıktı. Orta Doğu’da İsrail Devleti kuruldu. Mısır’da İslam Devleti yıkıldı.
Şu an bir general görevde ve Arap Baharı rezil rüsva oldu.
Türkiye, Amerika ve Avrupa'nın güdümünden çıktı; kendi çıkarlarına göre davranmaya başladı.
Ama Türkiye'nin (Atatürk’ün başından beri farkında olduğu gibi) Batı’ya karşı gücünün sınırları da belli…
SON ANEKDOT VE SONUÇ
Yıllar önce çocuklar ilkokulda…
Uluslararası bir gece etkinliği var.
Biz de stant kuruyoruz; Türk lokumu, Türk çayı, Bayrağımız, kilimler, bakırlar, resimler, haritalar ve milli kıyafetler…
Amerikalı Rumlar ne dese beğenirsiniz.
“Biz Yunanistan standının yanında Türk standını istemiyoruz!..”
Bu Amerika’da bir ilkokulda yaşanıyor!
Okul müdürüne yazılı başvuru yapıyorlar. Amerika’da Türkiye’ye sıcak bakmayan diaspora da çok. Son olarak bunlara bir de Fetö diasporası eklendi.
Ömründe profesyonel politikacılık dışında hiçbir iş yapmamış olmakla birlikte mal varlığı 28 milyon dolar olan Meclis Sözcüsü ve Kaliforniya Vekili Nancy Pelosi, Türkiye hakkında yaptırım önergesini oy çokluğuyla kabul ettiriyor.
Tarihi takip edenler bilir. Tarihi kendi senatolarında yeniden yazmaya kalkışanlar, imparatorluğun esas meselelerinden uzaklaşıp, oy hesabı yapan politikacılar, Roma’dan bu yana, kendi egemenliklerinin sonunu kendi elleriyle hazırlamaktan kaçamadılar/kaçamazlar.
Engin Civan
YORUMLAR