2022 FIFA Dünya Kupası. Futbol adına unutulmaz anılarla bezendi. Suudi Arabistan’ın Arjantin'i yenmesi. Japonların Almanları yenmesi. Fas'ın olağanüstü başarısı. ABD İran'ı eleyince İran’da muhaliflerin sokak kutlamaları. Ve sonunda turnuvaya yakışır heyecan bombası bir final.
Sonuç olarak, yeryüzü küresine benzeyen futbol topu; dünyevi meselelerde “futbolun asla sadece futbol olmadığı”nı bir kez daha kanıtladı.
Futbol izleyicisi olarak keyif aldığım bir turnuva oldu. Fakat bugün dikkatinizi bu dünya kupasını ilgilendiren daha farklı bir alana çekmek istiyorum. Bir nevi büyük resim, olayın arka planı gibi bir şey.
Konumuz: Katar’ın rüştünü ispatı konusu.
Öyle sanıyorum ki kupayı az biraz takip eden herkes Katar’ın böyle bir arayış içinde olduğunu zaten hissetmiştir. Katar’ın gayreti gözden kaçmış olamaz.
Benim işaret etmek istediğim husus ise, Katar’ın uyguladığı yöntemle sizi tanıştırmak.
Tabii ki yöntem İngilizce medya tarafından isimlendirildi: Sportswashing! (Tam çevirisi yok ama belki “Spor üzerinden aklama” diyebiliriz.)
Katar, Türkiye ile özel ilişkisi olan bir ülke. Daha doğrusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Katar Emiri arasında yakın bir ilişki var.
Katar, doğal gaz kaynakları ve yaratılan finansal güçle etraftaki ülkelerin iştahını kabartan bir ülke.
Donald Trump, ABD’ye Başkan olur olmaz, Saddam Hüseyin'in Kuveyt’i yutmaya çalışması gibi, Suudi Arabistan da Katar’ı yutmaya çalıştı. Tek fark, Suudlar bunu ABD’yle bir araya gelerek yapmak istedi. Birkaç yıl önce yaşanan bu olayda Türkiye’nin nasıl Katar adına devreye girdiğini “Bir Söğüşleme Vakası Olarak Katar” başlığı altında ve detaylı bir şekilde yazmıştım. (O yazıma buraya bıraktığım link üzerinden ulaşabilirsiniz: TIKLA)
Ee ne de olsa Türkiye siyaseten ortadan ikiye bölünmüş bir ülke olarak Katar’dan hazzetmeyen insanlarla dolu.
Öyle ki Dünya Kupası başlamadan önce, sosyal medya çöplüğünde yayınlar çoktan devreye girmişti.
Darbukalı-dansözlü havalar eşliğinde açılış merasimi ile boş tribünlü görüntüler ilgisizlik olarak çoktan servis edilmişti bile. (FIFA’nın sitesinden takip ettim. Maçlarda seyirci oranı 95+)
KATAR’IN KUMARI
FIFA, 2010 senesinde Katar'a Dünya Kupası 2022’yi tahsis ettiği zaman, Katar'da belki balıkçı sığınağı vardı ama doğru dürüst stadyum yoktu.
Katar, 220 milyar dolar para harcadı. Stadyum, Olimpiyat Köyü gibi yapılanmaları bir kenara bırakın resmen sıfırdan bir şehir inşaa edildi.
Son derece başarılı bir Kupa organizasyonu yapıldı ve böylelikle Katar bütün dünyaya tanıtıldı. 7’den 70’e herkes Katar diye bir ülke olduğunu öğrendi. Dünya uluslar ailesinde yeri olan ve bayrağını dalgalandıran Katar, varlığını bundan daha iyi bir şekilde gösteremezdi.
Evet, “Sportswashing” spor üzerinden kendini aklamanın/ispat etmenin/göstermenin en son başarılı örneğini Katar’da gördük.
Hazır konusu açılmışken altını çizmekte fayda var.
“Sportswashing” öyle sanıldığı gibi yeni bir kavram değildir.
Nazi Almanyası da 36. Berlin Olimpiyatları’nı Aryan ırkının üstünlüğünü, yani kendi ideolojisini ispat için kullanmıştır.
1978 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapan Arjantin Cuntası da aynı yöntemi denemiş ama organizasyon sonradan ellerinde patlamıştır.
Ukrayna Savaşı sayesinde çevre hassasiyetiyle önü açılan doğal gazın nasıl bir stratejik enerji kaynağı olduğunu öğrenen dünya, küçük ama doğal gazı bol bir ülke olan Katar’ı da kabullenmek zorunda kaldı. Futbol acı ilacın üzerindeki kaplama şeker oldu.
Tabii sosyal medya çöplüğü evrensel kuralları da çaktırmadan içten içe işledi.
Lionel Messi’ye Katar abası giydirilmesi, Francofil Türk medyası üyeleri tarafından aşağılandı.
Sosyal medya üzerinden ünlenmiş ‘Salt Bey’ aynen belediye çöplüğüne gitti.
Nihayetinde “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” özdeyişinin Arapça kökenli olup olmadığını bilmiyorum ama şunu çok iyi biliyorum ki Katar, mezkur kaz’ı 220 milyar dolarlık bir fiyat etiketiyle bütün dünyaya pazarlamış oldu.
ENGİN CİVAN / ABD
YORUMLAR