TEVECCÜHLÜ YOLCU
Geçen hafta Washington’dan Kaliforniya’nın San Diego şehrine uçuyorum.
Amerika'daki havalimanlarında iki çeşit güvenlik geçiş hattı var.
Birincisi şöyledir: Harcıâlem, yani ayakkabıları çıkarıyorsun, bilgisayarı açıyorsun, aşırı teknolojik bir tarayıcı tüpten geçiyorsun ve sair.
Diğeri ise daha pratiktir: ‘Ön Kayıtlı Geçiş’
Kolay geçiş için yıllık bir ücret ödüyorsun, adli sicile bakılıyor, biyometrik ölçülerin alınıyor, ters bir durum yoksa üye yapılıyorsun.
Sonuçta hızlı geçiş olduğu için, sık sık seyahat edenlerin de tercihi bu yönde.
Tabii ki bu hak tüm vatandaşlara açık. VİP-CİP gibi bir ayrıcalığı da yok.
Neyse, güvenlikten geçerken iki önümdeki uzun boylu, orta yaşlı yolcu dikkatimi çekiyor.
Kafamdan, bu vatandaşı nereden gözüm ısırıyor diye hızlıca fikir gezdirirken, yüzünü tam göremediğim için emin olamıyorum. Allah’tan arkamdaki üç kişilik neşeli bir grup arkadaş yüksek sesle bağırarak merakımı gideriyor.
Merak ettiğim kişi: Mitt Romney.
Şu an Utah Eyaleti'ni temsilen Senatör olarak görev yapıyor.
Anlayacağınız; Amerikan İmparatorluğu'nun en önemli yüz politikacısından birisi...
Ancak Romney herhangi bir senatör değil. Sizlere aşağıda etraflıca anlatacağım.
Hem Amerikan iç dinamiklerini anlama, hem de demokrasi açısından, Romney’nin davranışı bazı ip uçları içermekte.
Romney’nin teveccühlü duruşuna geçmeden önce benzer ortamlarda Türkiye dinamiklerine bakmakta fayda görüyorum, çünkü konu "it, bit, basit ve bas git..." olarak sürekli gündeme geliyor.
İMPARATORLUK BEKASINDAN KALAN MAKAM AÇMAZI
Eğitim sisteminde ilkokul sıralarından itibaren anlı şanlı tarih öğreniminde Osmanlı'nın cihan devleti özelliği belli özgül ağırlık taşımakta...
O eğitim sisteminin ürünü çocuklar büyüyüp makam sahibi olunca, davranışları da öğrendiklerine göre biçimleniyor haliyle.
Bir şan, bir gösteriş, bir hava, bir orantısız özgüven patlaması...
Çoğu zaman da içi boş suni bir böbürlenme nakaratı.
Bilinen klişedir; hesapta ‘gemilerin yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden’ yapabilen cihan devletinin torunlarıyız ya...
Günümüzden örnek vermek gerekirse, sıradan bir ilçe belediye başkanına bakıyoruz; koruma ordusu, ithal makam arabası, sanki Premier Lig’de takımı olan Rus oligarklar gibi, yerel futbol takımı ve buna benzer bir dizi aksesuarla ortalıkta dolaşıyor. (Afat tafra)
Adil olma adına konuyu makam sahipleri açısından da ele alabiliriz.
Türkiye, örneğin bir Finlandiya değil.
Türkiye’nin bir suikast kültürü var.
Başbakan bisikletle falan makamına gidemez.
Maazallah, siyasetçi suikasta kurban gidebilir.
Ya organize bir grup ya da bir meczup hedef alabilir. Çünkü burası Türkiye...
Kaldı ki o kültürün içinde suikastçıyı kahraman yapan bir medya alt kültürü bile var.
Dahası, birçok ruhsal dengesi bozuk vatandaşa ilham kaynağı olabilecek ortam müsait.
Yeri gelmişken değineyim.
Sosyal medyada küçük Avrupa ülkelerindeki bisikletle işe giden siyasetçilerin promosyonu Türkiye için gerçekçi bir benzetme değil.
GELELİM ROMNEY’E...
Romney, Utah eyaletinden ve Mormon.
Mormon dini 3 Semavi dinin belli özelliklerini entegre ederek, geç dönemde ortaya çıkmış Amerikan ürünü bir Hristiyanlık...
Kaleleri de Utah.
Çok çalışkanlar, Amerika'nın en zengin grupları arasındalar.
Her Mormon gençliğinde gönüllü misyonerlik yaparak Mormonluğu yeryüzüne yaymak göreviyle yükümlü.
Her Amerikan hükümetinin kabinesinde, hem de sağ-sol fark etmeksizin, mutlaka en az bir Mormon bulunuyor.
En zengin ve tanınmış Mormon ailelerinden birisi de dünya otel kıralı Marriott’lardır.
Kurucu babanın oğlu bizim mahallede oturur ve kızını bizim mahallenin lisesine göndermiştir.
Nereden mi biliyorum? Çünkü torun Marriott oğullarımdan birinin lisede sınıf arkadaşıydı.
Türk sağının ve özellikle İslam dinini öne çıkaran siyasi damarın önemli isimlerinden rahmetli Korkut Özal da Mormonluktan çok etkilenmiş.
Enerjik ve çağdaş bir mühendis olarak geldiği Utah eyaletinde Mormonların dinlerini ve Batılı yaşamı bir arada harmanlaması ve başarılı olmaları Korkut Bey'i çok etkilemiş.
Mormonlukla tanışma adeta bir dönüm noktası olmuş ve çözümü İslam’da görmüş Korkut Özal.
Hatta bazı siyasi analistler daha da ileri giderek, Gülen örgütlenmesinin de Mormonlar’dan kopya çektiği iddiasındalar.
ROMNEY’NİN RESUMESİ
Romney kendisini yıllar önce öne çıkarmış ve ispat etmiş birisi.
Mormonların genelde tercih ettiği bir üniversiteden mezun olduktan sonra Harvard’da hukuk okuyor. Ve bir yatırım şirketinin CEO’luğunu yapıyor.
Amerika Kış Olimpiyatlarına talip olur ve kazanır. Utah’ın başkenti Salt Lake City Olimpiyatlara ev sahipliği yapacaktır. Fakat devlet bütçe ayırmamıştır. Kriz ortamında Romney bu işi yüklenir, kaynak yaratır, bağış toplar; Olimpiyatı başarıyla sahneye koyar ve tamamlar. Romney artık ulusal bir figürdür.
Demokratların kalesi Massachusetts eyaletinden Cumhuriyetçi aday olarak Senatörlük seçimini Ted Kennedy’ye kaptırır; fakat yıllar sonra aynı eyaletten vali seçilir.
Massachusetts valisi olarak yaptığı çok önemli bir sosyal katkı var.
Halen ulusal sağlık sigortasında zorluklar yaşayan Amerika gibi bir ülkede büyük başarıya imza atar.
Tüm eyalet yaşayanlarını sağlık sigortası kapsamına alır.
Yıllar sonra Başkan Obama Amerikan tarihinde bir ilki gerçekleştirecek ve Romney’nin modelini prototip olarak kullanacaktır.
Siyaset bu ya, Obama ikinci dönem başkanlık yarışında karşısında Cumhuriyetçilerin adayı olarak Romney’i bulacak, Romney başarılı bir kampanya yönetmiş olmasına rağmen, Obama rüzgarının önünde eğilmek zorunda kalacaktır.
Obama o seçimi yüzde 51 ile kazanırken, Romney ise yüzde 47'de takılır.
Başkanlık seçimini kaybeden Romney, Mormonların kalesi Utah eyaletine yerleşir ve oradan Washington'a Utah senatörü olarak geri döner.
İşte San Diego’ya tarifeli uçakla yolculuk eden ve bir iki koltuk önümde oturan Amerika çapında bir iş insanı ve politikacı olan Mitt Romney'in başarılarından bazıları...
Duruşundan alınacak ders çok, sizce de öyle değil mi?
ENGİN CİVAN / ABD / 19. 06. 2019
YORUMLAR