1960’lı yılların ortası: Orhan Tuncer/ öğrenci/, Turgut Gürsel/ziraat teknisyeni, Mesude Palamutlu/öğretmen/ ve Hasan bey isminde bir din dersleri öğretmeni ile Manisa’da TÜRK OCAĞI’nı kurduk.
Açılış için bir konferans düzenledik ve konferansa Türk Ocağı reisi Prof. Osman Turan/Adalet partisi genel başkan yard./ ile Ord. Prof. Şevket Ratip Hatipoğlu’nu davet etmiştik. Konferansa başta Manisa valisi, Tümen ve Tugay komutanları olmak üzere çok sayıda dinleyici gelmişti.
Konferans sonrası hocalarımızın kaldığı otelde sohbet ederken konu Atatürk’e geldiğinde Osman Turan hocamız; /Selçuklular dönemi Türk tarihi konusunda dünyaca ünlü bir bilim adamıdır/ “Çocuklar! Atatürk’e düşman olmayın. Ben Osmanlı hanedanın damadıyım,/ Osmanlı hakanı ikinci Abdülhamid’in torunu Satia hanım ile evlenmiştir./ Tarihte ikinci Türk adlı devleti kuran O’dur. Cumhuriyete gelince, Ankara yakınlarında ‘Bayramiye’ tarikatı mensupları, cumhuriyete benzeyen bir site devleti kurmuşlardı.” dedikten sonra, “Bakın size ilk kez duyacağınız bir vak’ayı/olayı anlatacağım. Cumhuriyet ilan edilmeden kısa bir süre önce, M.Kemal Paşa bir gece yanına bir yaverini alarak Ankara’daki Bayramiye’ye/Hacı Bayram Dergâhını ziyarete gider. Cumhuriyeti kuracağını söyleyerek infial/tepki bekler. Tepki yerine destek gelir, memnun olarak oradan ayrılır. Bunu neden yaptı bilir misiniz? Osmanlı devleti de kurulurken; Osman Gazi’de Şeyh Edebali’ye gitmişti. Paşanın gidişi de böyle bir gidiş”
Böylece Türklerin kurduğu ikinci cumhur devleti de kurulmuş olur.
***
Yıl 1919 Erzurum Kongresi yapılmış, Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye üyeleri Erzurum’dan Sivas’a gidecekler. Mustafa Kemal Paşa’ya tahsis edilen paralar tükenmiş, otomobillerine benzin, yol boyunca yiyecekleri azıkları alacak ve yolda harcanacak paraları yoktur: Mustafa Kemal Paşa kara kara düşünmekte … Kurtuluş Savaşı’nın ilk önderlerinden, Kolordu kumandanı Kazım Karabekir Paşa yardım edememenin çaresizliği altında ezilmekte. Şehrin eşrafı da garibanı ile birlikte, uzun harp yıllarında gördükleri yıkımla, yoksulluk da eşitlenmişler…
Mustafa Kemal Paşa; Kazım Karabekir Paşadan yardım ister: “Paşam! kolordunun imkânları ile Sivas’a gidebilir miyiz?” diye sorduğunda, Kazım Karabekir Paşa çaresizlik içinde “Paşam askerimin erzakını bile zor temin ediyorum. Süvariler hayvanların dışkılarından arpa arıyorlar… vasıtalarımız benzinsizlikten atıl halde… benzin; Ermenilerin elinde, bizden saklıyorlar… Erzurum halkını sorarsan onlarında durumları çok kötü.”
Mustafa Kemal Paşa biraz daha bunalır: bir, bin lira bulabilseler; Sivas’a kadar gidebilecekler… Kurtuluşa giden yolun kapısı Sivas da açılacak…Birkaç gün para aramayla geçirilir ama dişe dokunur bir şey bulamazlar…
Bir gün Kazım Karabekir Paşa’nın yaveri, emekli bir Albay’ın, Paşa ile görüşmek istediğini söyler: Albay; “Paşam duydum ki; Kemal Paşa ve heyet-i temsiliye parasızlıktan Sivas’a gidemiyormuş… benim tekaütlükten/emeklilikten biriktirdiğim bin lira param var. Alın bunu Kemal Paşaya verin de Sivas’a gidebilsin.” der.
Kazım Karabekir Paşa çok duygulanmıştır. “Albayım! Bu sizin yıllar boyu yaptığınız birikiminiz: çoluk çocuğunuzun hakkı” deyince, Albay, Paşanın sözünü keser: “Paşam! Yarın bu topraklar Ermeni, Rus işgali ile kaybedilirse; bu paranın bir kıymeti olur mu? Şimdi, bir var olma savaşı vereceğiz. Bu savaşta varlığımızla hizmet etmek zorundayız. Memleket bizden fedakârlık bekliyor. Vatan gittikten sonra bu paranın ne kıymeti var? Yarın rabbimin huzurunda nasıl hesap veririm?... Vatan kurutulunca benim paramı ödersiniz!..” der ve adını dahi bırakmadan çekip gider.
Kazım Karabekir Paşa elindeki bin lira ile doğru Mustafa Kemal Paşanın yanında soluğu alır.
“Paşam, buyur bin lirayı, artık gönül rahatlığı ile Sivas’a gidebilirsiniz…” der.
Mustafa Kemal Paşa’nın gözleri yaşarır “Kazım Paşa, sen Hızırmısın ?” der. Ve kucaklaşırlar.
Kazım Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya bin liranın hikâyesini anlatır.
Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye, Kurtuluş Savaşı için yola revan olurlar
O gün, emekli bir subayın, verdiği bin liranın, bir milletin kaderini çizdiğine tarih şahittir. O günlerde kurulacak olan cumhuriyete; dağdaki çobandan, en yüksek mevkidekilere kadar, canları dahil, yapılan fedakârlık ile kuruldu cumhuriyet. Bugünkü vatanımız; o günkü fedakârlıkların eseridir.
Önemli olan cumhuriyeti demokrasi ile yaşatabilmektir ki; bu da başka bir yazı konusu olacaktır.
EROL MARAŞLI
YORUMLAR