Yıl 1919 Erzurum Kongresi yapılmış, Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye üyeleri Erzurum’dan Sivas’a gidecekler. Mustafa Kemal Paşa’ya tahsis edilen paraları tükenmiş, otomobillerine benzin, yol boyunca yiyecekleri azıkları alacak ve yolda harcanacak paraları yoktur.
Mustafa Kemal Paşa kara kara düşünmekte … Kurtuluş Savaşı’nın ilk önderlerinden Kolordu kumandanı Kazım Karabekir Paşa yardım edememenin çaresizliği altında ezilmekte.
Şehrin eşrafı da garibanı ile birlikte uzun harp yılları dolayısıyla gördükleri yıkımla yoksulluk da eşitlenmişler…
Mustafa Kemal Paşa; Kazım Karabekir Paşadan yardım ister: “Paşam kolordunun imkânları ile Sivas’a gidebilir miyiz?” diye sorduğunda, Kazım Karabekir Paşa çaresizlik içinde “ Paşam askerimin erzakını bile zor temin ediyorum. Süvariler hayvanların dışkılarından arpa arıyorlar… araçlarımız benzinsizlikten atıl halde… benzin, Ermenilerin elinde, bizden saklıyorlar… Erzurum halkını sorarsan durumları çok kötü.”
Mustafa Kemal Paşa biraz daha bunalır. Bir, bin lira bulabilseler; Sivas’a kadar gidebilecekler… Kurtuluşa giden yolun kapısı Sivas da açılacak…
Birkaç gün para aramayla geçirilir ama dişe dokunur bir şey bulamazlar..
Bir gün Kazım Karabekir Paşa’nın yaveri, emekli bir Albay’ın, Paşa ile görüşmek istediğini söyler.
Albay; “Paşam duydum ki; Kemal Paşa ve heyeti temsiliye parasızlıktan Sivas’a gidemiyormuş… benim tekaütlükten/emeklilikten biriktirdiğim bin lira param var. Alın bunu Kemal Paşaya verin de Sivas’a gidebilsin.” der.
Kazım Karabekir Paşa çok duygulanmıştır. “Albayım... bu sizin yıllar boyu yaptığınız birikiminiz: çoluk çocuğunuzun hakkı” deyince, Albay,Paşanın sözünü keser. “ Paşam! yarın bu topraklar Ermeni, Rus işgali ile kaybedilirse; bu paranın bir kıymeti olur mu? Şimdi bir var olma savaşı vereceğiz. Bu savaşta varlığımızla hizmet etmek zorundayız. Memleket bizden fedakârlık bekliyor. Vatan gittikten sonra bu paranın ne kıymeti var? Yarın rabbimin huzurunda nasıl hesap veririm?... vatan kurutulunca benim paramı ödersiniz” der ve adını dahi bırakmadan çekip gider.
Kazım Karabekir Paşa elindeki bin lira ile doğru Mustafa Kemal Paşanın yanında soluğu alır.
“ Paşam buyur bin lirayı, artık gönül rahatlığı ile Sivas’a gidebilirsiniz…” der.
Mustafa Kemal Paşa’nın gözleri yaşarır “Kazım Paşa sen Hızır mısın ?” der.
Kucaklaşırlar. Kazım Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya bin liranın hikâyesini anlatır.
Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye, Kurtuluş Savaşı için yola revan olurlar
O gün, emekli bir subayın, verdiği bin liranın bir milletin kaderini çizdiğine tarih şahittir. O günlerde genç cumhuriyete; dağdaki çobandan en yüksek mevkidekilere kadar, canları dahil yapılan fedakârlık ile kuruldu. Bu vatan o günkü fedakârlıkların eseridir. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Havuz-Yavuz” davasından başka kara bir leke yoktur: Bahriyeli İhsan beyin yolsuzluk iddiası ile mahkûm olmasından başka bir yolsuzluk davası hatırlamıyorum.
Ancak son altmış yıla dönüp baktığımızda “beytülmala” el uzatıp da Yüce divanda yargılanan başbakan, bakanlar görmedik mi?
Orduda yolsuzluk yapan paşalar ve subaylar mahkûm olmadı mı ?
Bankaları hortumlayan genel müdürler, kurumlarında devlet malını çalan yöneticiler, devlet ihaleleri ile köşeyi dönen siyasetçiler; odacısından genel müdürüne kadar rüşvet batağına batan bürokratlar..
Sizler; soygun ve vurgun yapmanız için mi bu canlar feda edildi? Hâlâ can veriyorlar…
Bilmiyorum! Bunlar; benim tarihteki atalarımın çocukları olabilirler mi?
Kararı siz verin!
Erol Maraşlı / 24.10.2016
YORUMLAR