EROL MARAŞLI

EROL MARAŞLI

Gazeteci -Yazar

Reza Zarrab/ Rıza Sarraf Olayını Okumak /2

14 Aralık 2017 - 00:36

GELİŞMELER:  İran’a ilk ambargo, devrimden önce Muhammed Musaddık'ın başbakanlığı döneminde 1951 yılında yapıldı: "petrolün millileştirilmesi" politikasını güden Musaddık, İngilizlerin İran petrolü üzerindeki kontrolünü sona erdirmişti.

Artık İran, kendi petrolünü dünya pazarına ihraç edecekti. İngiltere ise İran’daki sömürüsünün kalkması karşısında İran’a ambargo uyguladı.

ABD destekli Ajax operasyonu adı verilen askeri darbeyle Musaddık devrilince de ambargolar kaldırıldı.

1980 yılında üniversite öğrencilerinin Tahran'daki ABD Büyükelçiliğini işgal etmesi ve 66 diplomatı rehin almaları üzerine ABD İran’a uzun süre uygulanacak bir ambargo koydu ve Şah Rıza Pehlevi yönetimi ile imzalanan anlaşma gereği İran'a hareket etmek üzere hazırlanmış ve bedeli ödenmiş 300 milyon dolar değerindeki askeri yedek parça yüklü gemiyi durdurdular, gasp ettiler ve parasını ödemediler.  

Carter döneminde; İran'ın ABD bankalarındaki 12 milyar doları bloke edildi.

Aynı yıl ABD'den İran'a gıda ve ilaç dışı ihraç ürünleri durdurulurken, İran'dan ithalat da yasaklandı.  

Rehin tutulan ABD diplomatlarının  on beş ay sonra salıverilmelerinin ardından İran'a uygulanan ambargolar kaldırıldı, fakat ABD bankalarında İran'ın dondurulan 12 milyar dolarlık varlığının üstüne yattılar..

Bu arada ambargoya rağmen ABD gizlice bir yandan da İran’a silah satmaya devam ediyordu...  

1995'de başka ülkelerin İran'a kimyasal veya teknolojik silah ihracatına engel olmak üzere ambargoyu yaymaya başladı.  

İran ve Libya'nın enerji sektörlerinde önemli yatırımlara girişen yabancı şirketlerin cezalandırılmasını öngören bir yasa ile İran’ı yalnızlaştırdılar.

Ahmedinejad döneminde/ (2004-2011) ambargolar arttırıldı.

2005'de İran, nükleer enerjiye sahip olma çalışmaları kapsamında uranyum zenginleştirmeye devam etti.

İran'ın "Sarı kek" olarak bilinen yeni uranyum oksit üretim tesisi kurması ve yeni füze denemeleri üzerine bir kez daha batılılarla -Tahran yönetimi arasındaki ipler iyice koptu ve 2006'da  bu ülkenin nükleer faaliyetlerini içeren dosya ilk olarak BM Güvenlik Konseyi'ne götürüldü ve BM üyesi ülkelerin oylamasıyla da bu ülkeye uygulanan ambargolar BM kararı haline geldi..

BM'de ambargoların süresi 4 kez uzatıldı.

2006 Eylül ayında, "İran Sadırat Bankası" terörizm ve Lübnan'daki Hizbullah örgütünü destekledikleri,  2007 yılı ocak ayında "İran Sepah Bankası" kitle imha silahları satın alma suçlamasıyla ambargo listesine alındı, yaptırım uygulanmaya başladı.

2007 haziranında 27 İranlı iş adamı ve bazı kuruluşa da kitle imha silahı edinmeyle ilgili çalışmaları suçlamasıyla ambargo uygulandı.

"İran Milli Bankası" terörist faaliyetlerde bulunmak suçlamasıyla ambargoya dahil edildi.

Hava taşımacılığı da ambargodan nasibini aldı.

Ama ABD; Ürdün, Lübnan üzerinden bazı şirketler vasıtasıyla İran’dan petrol almaya devam etti.

Bazı AB ülkeleri de… Bazı İranlı iş adamlarının banka hesapları bloke edildi ve ihracatları engellenip, yurt dışı faaliyetleri durduruldu.

İran ekonomisi ambargo sebebiyle büyük bir darbe yiyince,  Ahmedinejad yönetimi haklı olarak yaptırımları delecek yollar bulmaya çalıştılar.

İşte buradan sonra Zarrabın macerası başlıyordu.  

Bir çok ülke değişik yollardan ambargoyu delerken İran’daki bazı iş adamları da tıpkı batılı iş adamları gibi bu işin içine girdiler: Bu kişiler, İran'ın  petrol ve doğalgazını satmak, yine ABD'nin kara listesine aldığı İran Merkez Bankası'nın para hareketlerini devreye sokmak için  milyarlarca dolarlık  kayıt dışı ekonomi yaratıp ülkelerine hayat damarı açtılar…  

Türkiye ve Dubai arasında mekik dokuyan Reza Zarrab ve babası, ilk olarak Dubai finans ve para piyasalarında faaliyet göstermeye başladılar: petrol sattılar… altın ticareti yaptılar… ülkelerine lazım olan parayı getirirken kendileri de karunlaştılar.

Bu işleri yaparken rüşvet ve hediye çarkının içine girmemek mümkün mü?

Onlar da kara para dünyasının raconuna göre hareket ettiler. 

Reza Zarrab nasıl çalıştı: patronu Zencaniden aldığı emirlere göre hareket ediyordu.

Zencani’nin ise Dünyanın en önemli istihbaratı MOİS’in, SAVAK’ın denetim ve yönlendirmesinde olmaması mümkün değil.

Yani işin bir ayağı İran istihbaratı ise diğer ayağı ülkeyi yöneten Mahmud Ahmedinecat idi. Zencani’nin de patronu bunlardı.

OLAYIN TÜRKİYE AYAĞI:  Türkiye’de siyasetçiler, bürokratlar ve bazı iş adamları Rıza Sarrafı  çok iyi tanırken kamuoyumuzun belirli bir kesimi hiç tanımıyor, magazin haberlerini takip edenlerce bir iş adamı ve sanatçı Ebru Gündeşin eşi olarak tanıyorlardı…  

Ama flaş adam olması 17-25 Fetö/PDY sının operasyonu sonucu tanıdı.

Sarraf şirketleriyle Türkiye’de yaptığı işleri normal ticari kurallar çerçevesi içinde görmek mümkün mü derseniz, biraz şüpheli.

İran, Sarraf’ın patronu Babek Zencani ile beraber ambargo döneminde yürüttüğü kayıt dışı para trafiğinde 14 milyar dolarlık bir varlığı yönettiğini, ve bu paranın önemli bir bölümünün de Türkiye'de değişik şekillerde 'saklandığını' öne sürmüştü. Cevabı yok.

Sarraf'ın şoförü ve yardımcısı olduğu söylenen Turgut Happani, Türkiye’den Rusya’ya bavullarla 150 milyon dolar taşırken gözaltına alınmıştı.

Soruşturmada Sarraf, Happani’yi tanıdığını söylemiş, şoförü olduğunu ise yalanlamıştı.

Gizlenen neydi?

Hatırladığım kadarıyla Gümrük müfettişleri bunu raporlarına yazmışlardı, olayla ilgili suç duyurusunda da bulundular; ancak soruşturma takipsizlikle sonuçlandı...

Sarraf'ın bakanlar ve oğullarıyla yakın ilişkilerine vurgu yapan raporda aynı zamanda ticari faaliyetlerine, para ve altın ticaretine dair bilgilere de yer verilmiş ve rapor "İlişkiler ortaya çıkarsa hükümet aleyhinde kullanılabilir"  denilmişti.

Taşıdığı yük 1500 kilo ‘değersiz maden’ olarak beyan edilen uçakta, 30 milyon lira değerinde 320 külçe altın bulunmuştu.

Altınların Rıza Sarraf’ın olduğu ortaya çıktı.

Önce Tahran’a uçacağı beyan edilen uçak, 18 Ocak 2013’te içindeki altınlarla birlikte Dubai’ye gitmişti.

Türkiye’de bazı bakanlara, bakan çocuklarına, devlet memurlarına rüşvet verdiği iddia ediliyordu… netice alınmadı.

Peki sistem nasıl çalışıyordu derseniz; İran’da devletin imtiyaz tanıdığı bazı iş adamları bulunuyordu ki; dış ticaret yapan bu isimlere devlet, daha düşük kurdan döviz sağlıyordu.

Tüm işlemler uluslararası piyasalarda geçerli para birimi olan ‘dolar’ olarak değil ‘euro’ olarak yapılıyordu.

Bunun da sebebi, dolarla yapılan işlemlerin ambargodan dolayı ABD’nin sıkı takibinde olmasındandı.

İşte bu işi yapanlardan ikisi Zencabi ve onun ortağı Rıza Sarraftı.

Rıza elinde  bulunan  parasını 2.150 tümen karşılığı 1 euro hesabından dövize çeviriyor.

Başka birisi İran piyasasında bu işlemi yapmak istediğinde daha yüksek bir kur olan 2.250 tümenden 1 euro’ya alabiliyordu.  

İmtiyazlı işadamı; daha sonra İran’dan euro’ya çevirdiği yüklü miktardaki parayı Türkiye’ye getiriyor ve altın alıyor.

Bunun ardından ise, satın aldığı altınları İran’a ihraç ederek, ülkesinde bunu yüksek kurdan elinden çıkarıyor ve aradaki kur farkından kâr elde ediyor.

İlk başlarda İran altını direkt kendi ülkesine taşırken, daha sonra bu alışverişi Dubai üzerinden de yapmaya başlamış.

YORUMLAR

  • 0 Yorum