Her seçim sonrası; siyasi partilerimiz ve liderleri yaptıkları açıklamalarla seçimin galibi olarak kendilerini ve partilerini işaret ederler.
Haklıdırlar! Neden mi?
Baraj altında kalanlar bile “cüzî” bir miktar oylarını artırmışlardır, barajı geçenler “seçilen” sayısını artırmışlardır da ondan.
31 Mart seçimlerinden sonrasına bakalım; kim kazandı, kim kaybetti?
En başta kazanan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır: çünkü, partisinin “metal yorgunluğuna”, isteksizliğine, il ve ilçe başkanlarının “nasıl olsa bu halk bize oy verecek” rehaveti içinde olmalarına rağmen Cumhurbaşkanlığı sisteminin avantajlarını kullanarak, kendisine şartsız destek veren kitlelerin ve yeni genç seçmenlerin desteğini arkasına alarak bıkmadan, usanmadan, yorulmadan yürüttüğü seçim çalışmalarının neticesinde, partisi kaybetmesine rağmen, kendisi kazandı. Teşkilatları ise ancak meydanlarda, salonlarda onu dinleyip alkışladılar. Hepsi bu!
Kaybedeni ise Ak Partisi’dir. Adayların seçimindeki isabetsizlik…metal yorgunluğu…oy bitiminden sonraki vurdumduymazlık… halk tabakaları ile iletişimsizlik ve onları ötekileştirmek… seçilmişlerin halk ile “hemhâl” olmaması…
Bölgemdeki seçim çalışmalarında; önceki dönem milletvekili olan ve şimdiki İzmir il başkanı Sayın Kerem Ali Sürekli, milletvekillerinden Sayın Mahmut Atilla Kaya ve Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı’nın dışında ne il başkanı Aydın Şengül ne de seçilmiş parti mensupları pek görünmediler…
***
Kazanan bir diğer parti liderleri ise CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli’dir.
Kemal bey seçimden önce partisinin milletvekilleri, il başkanları ve diğer seçilmişler ile büyük sorunlar yaşadı: istifa eden mi ararsın, küsüp başka partiden aday olan mı, adayları beğenmeyip menfi propaganda yapanlar mı ve özellikle sayın Mansur Yavaş’ı bir türlü hazmedemeyenler ile Sayın Ekrem İmamoğlu’nun “İslami” söylemlerinden rahatsız olan bir kesimin varlığına rağmen, Kemal bey’in dik durarak gösterdiği adaylardaki isabetli kararı sonucu, özellikle önemli belediyeleri iktidar partisinden koparıp alması… Eğer gayrimemnunların itirazlarına boyun eğerek başka adaylar ile seçimlere girip kaybetseydi; koltuk da giderdi, siyasi hayatı da son bulurdu.
Kemal bey’in İYİ parti ile ittifak kurması, seçim sürecinde ve sonrası sandık başlarında müştereken, uyumadan günlerce verilen oylara sahip çıkmaları da demek ki; doğru bir strateji imiş.
CHP’de kazandı: seçim sathı mahallindeki teşkilatların diriliği, seçilmişlerin olağanüstü çalışmaları ve oy verme sürecinden sonra da günlerce, sandık başından ayrılmayıp verilen oylara sahip çıkmaları ve en önemlisi seçimi suhuletle, kavga etmeden, ötekileştirmeden çalışmaları sonucunda kazandılar…
Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun akıllı bir seçim stratejisi geliştirerek İstanbullularla kucaklaşması onu zafere götürürken, Mansur Yavaş’ın ezici çoğunlukla Ankara’yı 25 yıl sonra alması da bir zaferdi. Ha keza, Adana Mersin, Antalya gibi büyük şehirlerinde CHP’ye geçmesi, Ak Parti için bir kırılma anı mı? Bunu Tayyip bey’in alacağı kararlar ile, gerek parti içinde gerekse ülke çapındaki stratejisi belirleyecek.
***
Devlet bey ise ittifak kurarak, partisinin en fazla yararlanacak parti olacağını önceden görmesi ve stratejisi sonucu ittifak ortağından bazı belediyeleri alarak büyük hamle yaptı. Belki oyları yeni kurulmuş İYİ Partinin gerisinde kaldı ama o oylara rağmen seçim sisteminin azizliğinden dolayı İYİ Partiden fazla belediye başkanı ve meclis üyesi çıkardı. MHP de kazananlar arasında.
***
İYİ Parti de kazandı İki yıllık bir parti olmasına rağmen gerek Sayın Meral Akşener hanımefendinin performansı, gerekse teşkilatlarının azimli ve yorulmadan çalışması sonucunda iki seçimden de kazançlı çıktı.
***
Sayın R. Tayyip Erdoğan strateji ve siyaset ustasıdır: partisin, yukarıda anlattığım eksikliklerinin müsebbiplerini affedeceğini sanmıyorum. Mutlaka bunu masaya yatırıp, hesap sorması kaçınılmaz olacak. İlk icraatı İzmir il başkanı Aydın Şengül’ün istifasının istenmesidir. Bunun arkası gelecektir. Partisinin kuruluşundaki ayarlara dönmesi kuvvetle muhtemel… çalışmadan makam bekleyenlerle, çıkar peşinde koşanlarla yollarını ayırması mukadder. Yoksa Anavatan Partisinin 1988’den sonraki gerileme süreci Ak Partiyi de bekliyor. Aynı gelenekten geldiği Saadet partisi mevzii almış fırsat kolluyor… Ak Parti tabanını kazanmaya çalışan İYİ partide oy pastasına ortak olacak gibi.
Cumhuriyet Halk Partisi/CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan menfur tecavüzü şiddetle kınıyorum. Bu tecavüz; demokrasimize yapılan en aşağılık bir tecavüz olduğu kadar milletimize yapılmış bir harekettir.
EROL MARAŞLI
YORUMLAR