Uzun yıllar endüstriyel balıkçı gemilerinde çalıştım.
Bilenler bilir, denizcilik keyifli meslektir ama hazırlıksız ve hesapsız davrananın gözünün yaşına bakmaz; mağduriyetin büyüğünü yaşatır.
Özellikle sigara vb. gibi zararlı alışkanlığı olanların, denizin ortasında ya da ıssız bir limanda sigarasız kaldıklarında, nasıl kıvrandıklarına birçok kez şahit olmuşluğum vardır.
Bir paket sigaraya 10 katı fiyat ödemeye razı olanı da gördüm, bağlı olduğumuz limandan kilometrelerce uzaklıkta yerleşim yerine sigara almak için yürüyerek gidip geleni de…
Şaşırmamak gerekir. Çünkü eski meslektaşlarım üzerinden örneklediğim o insanlar, tam anlamıyla müptela olmuş kişilerdir.
Daha net bir ifadeyle, bağımlıdırlar! Bunun içindir ki ‘tiryaki’ diye tanımlanırlar.
Sigara yüzünden 49 yaşında akciğer kanseri olan ve kısa sürede hayata veda eden babamdan da biliyorum.
Tiryakiler, sağlığa zararlı (zehirli) olduğunu ve her içişlerinde ölüme bir adım daha yaklaştıklarını bile bile tüketirler o meredi.
‘Alkol bağımlılığı’ konusuna hiç girmiyorum bile.
Peki, tüm bunları neden anlatıyorum?
Cuma gecesi, sokağa çıkma yasağının 2 saat kala ilan edilmesi sonrası yaşananlar, herkesin malumu-ki tekrara gerek yok-
O gece birçok insan marketlere hücum edince, bir arkadaşım telefonla beni aradı ve şöyle dedi: “Bu insanlar enfekte olmaktan, ölümden hiç mi korkmuyorlar; bir somun ekmek için değer mi sevgili Hasan?”
Yukarıda size naklettiğim anekdotla birlikte meselenin ekmek ihtiyacıyla sınırlı olmadığını anlattım arkadaşıma.
Yanlış anlaşılmak istemem!
Sigara/alkol gibi kötü alışkanlıkları ben de tasvip etmiyorum ve bu satırları tiryakilerin haklarını savunmak için de yazmıyorum.
Aksine! Tiryakilerin (hepsini aynı kefeye koymamakla birlikte) davranış biçimlerini tasavvur etmeye çalışıyorum.
Ve yineliyorum: Cuma gecesi marketlere hücum edilmesinin ‘aç kalma’ korkusuyla sınırlı olduğunu sanmıyorum.
Zira hemen hepimizin evinde, 2 gün yetecek kadar makarna, pirinç, un gibi temel gıda ürünleri yok değildir elbet.
Kaldı ki Allah hepsinden razı olsun! İlk günden bugüne bütün belediyelerimiz, evlere servis hizmeti veriyor.
Bu noktada, ‘Sokağa çıkma yasağı aniden ilan edilince, aç kalmaktan korktum’ edebiyatı yapanlara, sadece ve sadece gülüyorum.
Ekseriyetle, o gece sokağa hücum edenlerin ‘aç kalmak’ gibi bir korkuları yoktu. Aslında vardı! Ama o açlığın temel gıda ihtiyaçlarıyla ilgisi yoktu.
Dahası, ‘ZEHİR/ÖLDÜRÜCÜ’ olduğunu bile bile ısrarla sigara ve/veya alkol tüketen insanların, virüsten korkmamalarına da şaşırmamak gerekir.
Ayrıca “Hedonizm” Türkiye’deki toplumun büyük bir bölümünü de esir almış durumda! (Ayrı bir yazı konusudur)
Evet, sokağa çıkma yasağının 2 saat kala ilan edilmesine yönelik ciddi eleştiriler yapıldı.
İktidarı eleştirmek için aportta bekleyenler de mal bulmuş mağribî gibi konunun üzerine atladı.
Terörle mücadele konusunda, cumhuriyet tarihinin en başarılı İçişleri Bakanı olan Sayın Süleyman Soylu, bir anda eleştiri oklarının hedefi oldu.
Çok sayıda eleştiri okudum/dinledim.
Öncelikle, ‘eleştiri’ adı altında çirkinleşenleri, kin ve nefret kusanları esefle kınadığımı belirtmek istiyorum.
Ancak aklı başında eleştirilere can kurban!
Misal, Milliyetçi Hareket Partisi Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Bakan Soylu'ya sokağa çıkma yasağıyla ilgili olarak yönelttiği sorular…
MHP’li Enginyurt’un Bakan Soylu’ya kişisel sosyal medya hesabı üzerinden yönelttiği sorular şöyleydi:
1- Yasak gündüz açıklansa olmaz mıydı?
2- '24:00'de başlayacaktır' diye ilan edeceğinize, 24:00'de duyursanız daha iyi olmaz mıydı?
3- Milletin sokağa döküleceğini hesaplamadınız mı?
4- Hesapladıysanız niye tedbir almadınız?
İnsanların sokağa döküldüğü gece, fikirlerine itimat ettiğim bir arkadaşım da WhatsApp'tan bana şöyle yazdı: “Bakan Bey ne yapsın, insanlarımız çok düşüncesiz”
Kendisine şu yanıtı verdim: Toplumların kendi kendilerini yönetme yetileri olsaydı, devlet başkanlarına, bakanlara, milletvekillerine, valilere, kaymakamlara, müdürlere, vs. ne gerek vardı?
(Ben bu satırları kaleme alırken, ajanslardan Süleyman Soylu'nun istifa ettiği haberi düştü)
Son olarak...
Mezkûr hadiseyle ilgili en rasyonel analiz de Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamayla, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Psikiyatrist Hakan Türkçapar’dan geldi.
‘Sokağa çıkma yasağı kararı sonrası yaşanan izdihamın psikolojideki karşılığı ne?’ sorusuna yanıt arayan Gazeteci-Yazar Sümeyye Ertekin’in imzasıyla yayınlanan açıklamada, Fransız yazar Michel de Montaigne'in "Her insanın içinde insanlığın bütün halleri mevcuttur" sözüne işaret eden Hakan Türkçapar, belli koşullar altında her insanın hiç beklenmedik davranışlarda bulunabileceğine dikkat çekiyor.
Hadiseyi, “Olayların insan davranışlarındaki etkisi ve bunun değerlendirilme biçimi” şeklinde tanımlayan Türkçapar’ın açıklamasından altını çizdiğim satırlar şöyle:
-“...Sokağa çıkma yasağının ilan edilme biçimi de o belirsizliği artıracak şekilde oldu. Yani önce sokağa çıkma yasağı dendi, arkasından kuralların ne olduğu belirtildi. Oysa tersi olsaydı yani bir belirlilik olsaydı daha az bu görüntüler yaşanıyor olabilirdi"
-"...Yapısal olarak daha sakin insanlar vardır, ama genel olarak böyle bir pandemi ortamında panik tepkileri görülmesi olasıdır"
“...Böyle bir karar duyurulurken insan psikolojisini, toplum davranışlarını dikkate alarak yapmak daha doğru olabilirdi.”
“…Panik olduğunda insanların duyguları aşırı yükseldiğinde mantık kaybolur. Duygu egemen olduğunda mantık azalır. Daha ilkel düşünce biçimine gideriz.”
“…'Biz ne istiyoruz?', 'O isteği en iyi hangi davranış tarzı ile gerçekleştirebiliriz?' Bu kararları alırken sosyolojik ve psikolojik parametreleri düşünerek hareket etmek gerek diye düşünüyorum.”
https://www.independentturkish.com/
###
NOT: Bağımlılıklardan kurtulmak isteyenler, 444 79 75 Yeşilay Danışmanlık Merkezinin Danışma Hattı'nı arayarak bilgi alabilirler. Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde bağımlılıkla ilgili sorunlar yaşayan kişilere ücretsiz psikolojik ve sosyal destek sağlanıyor.
Hasan Eser / Mahalli Gündem.com
YORUMLAR