Hasan ESER / 09 Mart 2017 - Başbakan Binali Yıldırım’ın referandum çalışmaları kapsamında yürüttüğü programını yazılı ve görsel medyadan mümkün olduğunca takip ediyorum.
Ancak televizyondan seyretmekle, yerinde takip etmek arasında dünya kadar fark var.
Öyle ki geçtiğimiz akşam Aliağa Enka Salonu’nda yöre halkıyla buluşan Başbakan Yıldırım’ın buradaki programına katılınca…
Yani atmosferi soluyunca, bakış açımızı biraz daha netleştirdik.
Birilerinin iddia ettiği gibi; AK Parti saflarında kafası karışık insan göremedik!
Tersine kafa karıştıranların olduğunu gözlemledik-ki “Evet” de kararlı olan benim bile aklım karıştı-
Salonda Binali Yıldırım’ı beklerken…
Programın sunucusu, “Başbakan Binali Yıldırım” şeklinde bağırın diye katılımcılara tembihledi.
Sayın Yıldırım’ın salona teşrif etmesiyle birlikte; tüm katılımcılar “Başbakan Yıldırım” nidalarıyla salonu inletti.
O kadar içten tezahürat yapılıyordu ki etkilenmemek mümkün değildi.
Ne yalan söyleyeyim, bir ara kendi kendime şöyle sordum: Binali Yıldırım’ın siyasi yaşamına Başbakan olarak devam etmesi acaba daha mı yerinde olur?
Çift başlılığa neden olan, ikilik çıkaran ve sistemin önünü tıkayan Başbakanlık makamını lav etmek için toplanılıyor.
Ama bu toplantıda ‘Başbakan’lık makamı Sayın Binali Yıldırım ile o kadar özdeşleştiriliyor ki, adeta salon Başbakan çığlıklarıyla yankılanıyor.
Bilmiyorum! Benim biraz kafam karıştı, AK Parti’ye naçizane tavsiyem; seçim stratejisindeki bazı ince nüansları yeniden gözden geçirmesi yönündedir.
Bir başka örnekte…
Program boyunca coşkusu hiç dinmeyen ‘AK Gençlik’in misilleme olarak yorumlanan tezahüratları…
Şöyle bağırıyordu tribünleri dolduran AK Gençlik: İzmir’in dağlarında ‘Evet’ler açar.
Bu arada dikkatinizi çekerim, söz konusu toplantı sadece AK Partililere özgü bir toplantı değil.
Adından da anlaşılacağı üzere: ‘Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması’
Yani her görüşten insanın olduğu bir toplantıdan bahsediyoruz.
Fakat sözleri değiştirilmek suretiyle ‘İzmir Marşı’na atıfta bulunulması ve siyasallaştırılması beni bile rahatsız ediyor.
Şimdi siz diyeceksiniz ki, bu kadim marşımızı CHP’de siyasete alet etmiyor mu?
İşte sorun da burada ya…
AK Parti’ye gönül verenler, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e özgü marşları günümüze uyarlayarak CHP’nin tuzağına düşmüş oluyor.
Kurulduğu ilk günden bugüne İzmir’de hatalı politikalar uygulayan AK Parti, içinde bulunduğumuz bu süreçte de hata yapmakta ısrar ediyor.
Özellikle de söylemler noktasında…
15 Temmuz kanlı darbe girişiminde Atatürk ve silah arkadaşlarının kurup gelecek nesillere armağan ettiği Cumhuriyet rejimi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmadı mı?
O zaman AK Parti, İzmir’de, İzmirlileri tahrik eden söylemler yerine niçin “Cumhuriyet için Evet” diye haykırmıyor?
İzmir’de halka antipatik gelen bazı il ve ilçe yöneticilerinden doğan iticilik, söylem yanlışlıklarıyla birleşince…
AK Parti, İzmir’de karşıt safları sıklaştırmaktan öteye gidemiyor.
TEŞEKKÜRLER MUSTAFA BALBAY
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay, Aliağa’da çevre kirliliğine neden olan hacizli gemileri TBMM gündemine taşımış.
Hassasiyetinden dolayı Sayın Balbay’a teşekkür ederiz.
Fakat hatırlatmak istediğimiz küçük bir anekdotu da eklemek isteriz.
O gemilerden biri, çok uzun bir süre İzmir’in turistik ilçesi Foça’da kaldı.
Foça’nın en nadide koylarından birinde demirli kalan o gemi, Yeni Vizyon Gazetesi’nin konuyu “Bu Ayıp Foça’ya Yeter” başlığıyla manşetine taşıması ve ısrarlı takibi sonucunda yerinden kaldırıldı.
Sayın Balbay, acaba Foça Belediyesi CHP’li diye mi buradaki çevre felaketine göz yumdu?
Keşke Aliağa’da gösterdiği hassasiyeti Foça’da da gösterebilseydi, bence çok daha şık olurdu.
Neyse, gene de Sayın Vekilimize İzmir halkı olarak teşekkürü bir borç biliriz.
YORUMLAR