Eğitim, ekonomi, teknoloji, ekoloji ve sosyoloji gibi toplumu doğrudan ilgilendiren öncelikli konuların geleceğine yönelik pek bir öngörümüz yok!
Geleceğimize dair öngörü ve beklentilerimiz ‘Her şey çok güzel olacak’ ve/veya ‘Hedef 2071’ sarmalıyla sınırlı.
Fakat konu siyasete geldiğinde, hemen hepimiz uzmanlaşıyoruz, kahinler gibi gelecekten haber vermeye başlıyoruz.
Malumunuz, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu istifa etti ama istifası Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmedi.
Ve neredeyse bütün yazar-çizerler, istifasının kabul edilmemesiyle birlikte Bakan Soylu’nun siyasetteki özgül ağırlığının arttığı fikrinde birleşti.
Nitekim, Bakan Soylu'nun bu süreçten güçlenerek çıktığı/çıkacağı şeklinde bir tespitte bulunmak için alim olmaya da gerek yok.
Diğer taraftan, sosyal medyada Bakan Soylu'ya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halefliğini yakıştıranlar da oldu.
Aslında bu yakıştırma epeydir yapılıyor ve bu olasılığa (ben hariç) inanan çok insan var.
Parantez içine aldığım ifademe takılı kaldığınız değil mi?
Öncelikle...
Yazımın başında betimlediğim cenahın yaptığı gibi, size gelecekten haber verecek değilim. En fazla tahminlerim olur.
Öyle ki bu konudaki tahminlerim gelecekten değil, geçmişimizdendir.
Evet, 2 bin 200 yıllık devlet geleneği olan bir toplumuz. Ve tarihimizde hiçbir zaman iktidar gölge kabul etmemiştir.
Örneklemek gerekirse, Osmanlı dönemindeki padişahların, iktidara karşı tehdit olarak gördükleri kişileri nasıl mukabele ettikleri de hepimizin malumudur. (O kişi öz oğulları olsa bile!)
Tabii her dönemi kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Deyim yerindeyse, o dönemin güneşiyle bugünün çamaşırlarını kurutma yaklaşımı, biraz fazla ütopik olabilir.
Nihayetinde o dönemde monarşiyle yönetilen ülkemiz, bugün ileri demokrasiyle yönetiliyor.
Gelelim asıl konumuza…
Başta belirttiğim gibi, siyasetin geleceğinden haber verme konusunda çok mahir insanlarımız var.
Bu cenah, defaatle birilerinin siyasi geleceği hakkında iddia etmeyi çok seviyor:
-“Bu sözümü unutmayın, Mustafa Sarıgül gelecekte solun lideri olacak”
-“Şuraya yazıyorum; Meral Akşener MHP’nin Genel Başkanı olacak”
-“Göreceksiniz; Muharrem İnce CHP’nin başına geçecek”
- “İster inanın ister inanmayın! Ekrem İmamoğlu (kimine göre Mansur Yavaş) Türkiye’nin müstakbel Cumhurbaşkanıdır”
Kendilerine cevabım: Cart kaba kâğıt…
Örnekleri çoğaltmak mümkün!
Dahası, geleceğin liderini tayin etme uzmanları, iddialarına bir yenisini daha eklediler.
Dün geceden beri, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın halefi olacağı yüksek sesle söyleniyor.
Keşke olsa! Ne yalan söyleyeyim, Süleyman Soylu gibi merkez sağ kökenli ve milliyetçi bir ismin, gelecekte AK Parti’nin başına geçme ihtimali/düşüncesi bile beni şimdiden heyecanlandırmaya yetiyor.
Kaldı ki, İstanbul’u kaybetmesiyle birlikte Binali Yıldırım halk nezdinde 2’nci adam misyonunu çoktan kaybetti.
Gelecekte liderliğe yakıştıranlardan biri de Berat Albayrak’tı ama muhalefetin ‘damat’ tanımlaması üzerinden aşırı yıpratıldı.
Süleyman Soylu ile aynı zamanda AK Parti saflarına katılan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da liderlik kumaşı olan bir isim. Saadet Partisi ve daha sonra HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde, Türk siyasetinin yükselen yıldızıydı ama AK Parti’ye dahil olduktan Süleyman Soylu’nun yakaladığı çıkışı bir türlü yakalayamadı, gölgede kaldı, adeta yıldızı söndü.
Öte yandan, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi başat aktörler de trenden çoktan indi.
Gelecekten haber verenler belki de haklı olabilirler! Nitekim, gelecek için Süleyman Soylu’dan daha güçlü bir isim görünmüyor AK Parti saflarında.
Ancak gelecekten haber verenlerin atladığı bir konu var: Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin ve iktidarın başındayken bile partisi içinden kaç tane parti/lider çıktı!
Bir de görev süresini tamamlayıp emekli olduğunu, kenara çekildiğini düşünebiliyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan, siyasi bir dehadır. Türkiye’nin merkez sağında adeta tutkal vazifesi gören ve birleştirici gücü olan Erdoğan’ın (gelecekte) boşluğunu doldurmak, öyle düşünüldüğü kadar kolay olmayabilir.
Dahası, adeta bir Türkiye mozaiği olan AK Parti, tek tip bir ideolojiye sahip değil. AK Parti çatısı altında toplumun her kesiminden ve her ideolojiden insan var.
Bunun içindir ki, gelecekte milliyetçiliği veya başka bir eğilimi uçlarda yaşayan birinin AK Parti’nin başına geçmesiyle, AK Parti çatısı altında olan herkesin o kişiye (Erdoğan’a olduğu gibi) tam biat etmesini beklemek, son derece yüksek bir beklenti olabilir.
Aslında bunları konuşmak için henüz çok erken ve gereksiz!
Ayrıca, sadece AK Parti’nin değil, bütün Türkiye’nin en az 2 dönem daha Recep Tayyip Erdoğan’a şiddetle ihtiyacı var.
Sadece AK Parti’de değil, diğer partilerde de Erdoğan’a alternatif olabilecek, O’nun yerini doldurabilecek bir lider yok.
Sözün özü: Cenab-ı Allah, Sayın Cumhurbaşkanımıza sağlık, sıhhat ve uzun ömürler versin.
Hasan Eser / Mahalli Gündem.com
YORUMLAR