HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Facebook Başkanı

27 Ağustos 2019 - 16:00

Aslında bu yazının başlığını -İmamoğlu, Erdoğan'ın Halefi Olabilir mi?- diye atmıştım, ancak son anda karar değiştirdim.

Şimdi, revize ettiğim başlıktaki soruyu cevaplamadan önce buraya bir not düşelim:

24 Haziran'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine seçilen Ekrem İmamoğlu'nun 'enkaz' devraldığını,  İBB'nin borç batağında olduğunu ve bu nedenle de İmamoğlu'ndan  derhal harikalar/mucizeler yaratmasını beklememek gerektiğini savunanlar var.

Belediyeyi kendisiyle aynı partiye (CHP'ye) mensup olan başkanlardan teslim alan bazı başkanların bile 'enkaz devraldık' edebiyatı yaptığı bir düzende, İBB'yi AK Parti'den devralan CHP'li İmamoğlu'nun geçmiş dönemden kalan borçları işaret etmesi, benim pek garibime gitmiyor.

Ayrıca... 

Bayılıyorum şu CHP'lilerin 'Polyannacılık' anlayışına.

Olumsuzluklara bahaneler bulmakta üzerlerine yok.

Gelin haklarını teslim edelim; slogan bulmakta da pek bir mahirler.

Ancak...

Temeli olmayan ve sadece sloganlar üzerine kurulu bir siyaset anlayışı belki kısa vadede olumlu sonuçlar getirebilir, ama uzun vadede yok oluşu da kaçınılmazdır.

Ekrem İmamoğlu da 'Her şey çok güzel olacak' sloganıyla parladı.

Fakat ben kendisini tek şarkıyla çıkış yapan popçulara benzetiyorum. 

Nitekim tek şarkıyla ünlü olan sanatçıların da akıbeti ortada. 

Önemli olan Zeki Müren gibi sanat güneşi olabilmektir. Yoksa herkes sakız çiğner ama...

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İzmir'de yaptığı hatalı İl-ilçe başkanları ve belediye başkan adayı tercihleri yüzünden, CHP'li belediye başkanları tarafından yönetilmeye mahkum bırakılmış bir vatandaş olarak söylüyorum:

CHP'li belediyelerin 'neden başarısız oldukları' sorusu,  AK Parti'nin merkezi iktidarda olmasıyla açıklanıyor.

İzmir halkı yaklaşık 20 yıldır, 'Merkezi iktidar bize destek olmuyor' bahanesini/masalını dinlemekten bıktı, usandı artık.

Halbuki bir belediye başkanının alametifarikası olmalı. İlerleyen satırlarda örneğini de vereceğim.

Belediye başkanlığındaki başarı ölçüsü halkla ilişkilerle sınırlı değildir.

Belediye başkanlığındaki performansınızı sosyal medyada topladığınız like/beğeni sayısı üzerinden değerlendirirseniz, yanılırsınız!

Maalesef belediye başkanlığında somut ve kalıcı icraatlar gösteremeyen bazı belediye başkanları,  sevgi pıtırcığı gibi etrafa sürekli gülücükler saçmayı, yaşlı teyzelerle ve çocuklarla bol bol fotoğraflar çektirip sosyal medyada paylaşmayı ve her Allah'ın günü önemli/önemsiz fark etmeksizin hemen her konuda kutlama mesajları yayınlamayı yeterli görebiliyor.

Maksat beğeni ve yorum almak, zaten kadrolu beğenici ve yorumcular da her daim alestadalar.

Misal, başkan 'Kanarya sevenlerin günü kutlu olsun' diye bir paylaşım yapıyor. Hazırda bekleyenler de hemen yapıştırıyor yorumu: "Siz ne iyi, ne güzel bir başkansınız, iyi ki sizi seçmişiz"

Hal böyleyken, şaşırmamak lazım-ki insanlar her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler-

Neyse konuyu dağıtmayalım, bugünkü odak noktamız: Ekrem İmamoğlu.

Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevinde bulunan Mustafa Açıkalın anlatıyor:

"Tayyip Bey'le birlikte Başbakan Tansu Çiller'den randevu almıştık. Amacımız, İstanbul'un sorunlarını, çözüme ilişkin çalışmalarımızı, sürekli kesintilerle gittikçe azalan merkezi bütçe payımızın arttırılmasını talep etmekti.

Bizi kabul edeceği odaya geçip beklemeye başladık. Sayın Başbakan, bir hışımla odaya girdi. Yarım ağız bir hoş geldiniz dedikten sonra duvardaki saate baktı.

Sanki, "size ayıracak vaktim yok aslında, ama madem gelmişsiniz fazla uzatmayın" demek istiyordu.

Tayyip Bey, üzerine notlar aldığı kartı cebine koydu. Doğru dürüst bir şey konuşmadan çıktık."

(Bk. Hüseyin Besli -  Ömer Özbay / Meydan Yayıncılık / Bir Liderin Doğuşu / sayfa:150)

Aynı sayfada anlatım şöyle devam ediyor: "Hükümet ortağı SHP'nin Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın'ın tavrı da Çiller'den farklı değildi. Hükümet ortakları fevkalade kararlıydılar; İstanbul'da hızla yükselmeye başlayan 'Tayyip Erdoğan Efsanesi'ni  durdurmanın  bir yolunu mutlaka bulacaklardı(...)"

(Tesadüfe bakar mısınız, ben bu satırları yazarken, televizyonda konuşan Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine randevu vermediğinden yakınıyor.

Halbuki Ekrem İmamoğlu'nun sağ kolu olan basın danışmanı Murat Ongun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın otobiyografi kitabını  lütfedip okumuş olsaydı, yukarıda kitaptan alıntıladığım kısmı  İmamoğlu'na okutur ve şu yorumu yaptırırdı: "Sayın Cumhurbaşkanım,  sizinle aynı kaderi paylaşıyorum, ama  Sayın Çiller hiç olmazsa size randevu verme nezaketini göstermiş, siz bana onu da çok görüyorsunuz"

(Tıpkı İzmir'deki bazı meslektaşlarım gibi, son dönemde birçok anekdotu atlayan Murat Ongun da sosyal medyada beğeni sayısı peşine mi düştü acaba?)

Konumuza dönelim...

Demek ki neymiş, merkezi iktidardan yeterli desteği almadan hizmet üretmek zorunda olan tek parti CHP ve CHP'nin belediye başkanları değilmiş.

İlk defa 1994'te yerelde iktidar olan Refah Partisi'nin Türk belediyecilik tarihinde yeni bir çağ açtığını kim inkar edebilir ki?

Öyle ki 18 yıldır bileği bükülemeyen AK Parti'nin doğuşu ve yükselişinin temelinde yine o Refah Partili belediyelerin başarısı vardır.

Velhasılıkelam...

Ekrem İmamoğlu'nun oturduğu koltukta, Recep Tayyip Erdoğan da oturdu.

Erdoğan da İmamoğlu gibi muhalefet partisinin belediye başkanıydı.

Refah Partisi de CHP gibi Belediye Meclisi'nde azınlıktı...

Tıpkı bu dönem olduğu gibi, o yıllarda da İstanbul Büyükşehir Belediyesi medyanın kıskacı/markajı altındaydı.

Ne var ki, bütün bu olumsuzluklara rağmen Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinde çok başarılı oldu ve o başarı kendisini bugünlere taşıdı.

Haliç'in temizlenmesi, çöp dağlarının ortadan kaldırılması, ulaşımın geliştirilmesi,  halkın suya kavuşması ve skandallarla gündeme gelen İSKİ'nin rehabilite edilmesi, toplumu memnun hizmetlerden sadece birkaçıydı.

Peki, göreve geldiği günden bugüne Bodrum'da tatil yapmaktan başka bir icraatını duymadığımız Sayın İmamoğlu, şu ana kadar ne yapabildi?

Başarıyı sorgulama noktasında aceleci davrandığımı,  İmamoğlu'na biraz daha zaman tanımam gerektiğini söyleyebilirsiniz.

İtirazınızda haklısınız! Ama rahmetli ninem, "başarılı olacak olan çocuk  kendini belli eder" derdi.

Ninem hayatta olmadığı için de, teşhisi el mecbur kendim yapmaya çalışıyorum.

İşin latifesi bir yana...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, her ne kadar 1989-1994 sürecindeki hataların yapılmasına izin vermeyeceğinin altını çizmiş olsa da, son yerel seçimde büyük bir çıkış yakalayan CHP belediyeciliği şimdiden irtifa kaybetmeye başladı bile. 

Sayın Kılıçdaroğlu nezdinde CHP'li başkanlara buradan sesleniyorum:  Başarısızlığa bahaneler bulacağınıza, başarıya giden yolu bulun .

Şu "Çav Bella" işlerini de bırakın...

Yoksa iş bahane üretmeye kalırsa,  çeyrek asır sonra kazandığınız o belediyeleri ilk seçimde geri iade etmekle kalmaz, üzerine bir de her daim garanti gördüğünüz İzmir'i de kaybedebilirsiniz. 

Günü sözü: Oynamasını bilmeyen gelin 'yerim dar' demiş, yerini genişletmişler bu sefer de 'yenim dar' demiş.

YORUMLAR

  • 0 Yorum