Foça'da ANAP'ın iktidar olduğu 1984-1989'lu yıllarda, dönemin belediye başkanı otoriter eğilimler gösterince, ANAP için Foça Belediyesi'ni kaybetmek kaçınılmaz olmuştu.
O dönem SHP/CHP'nin Foça belediye başkan adayı olan Nihat Dirim, mevcut yönetime tepkili olan Foçalıların desteğinin yanı sıra koyu ANAP'lıların da desteğini alarak seçilmişti.
Nihat Dirim, o seçimde merkez sağ seçmenin desteğini alamasaydı, kuvvetle muhtemel seçilemezdi.
Çünkü hem yerelde hem genelde iktidar gücü ANAP'ın elindeydi; rakibi de siyasi kariyerinin zirvesindeydi.
Nitekim, Nihat Dirim'in bir sonraki 1994 yerel seçimlerini 14 oy farkla kazanması bu tezi destekliyor.
Ancak asıl gelmek istediğim noktaya gelince...
1989'da dönemin belediye başkanına oy vermeyip, kendilerince ceza kesen Foçalı ANAP'lılar/ sağ seçmenler şunu düşünmüştü: "Başkan'a güzel bir ders vermeliyiz. O'nu bir dönemliğine kızağa almalıyız. Bir sonraki seçimde de geri getiririz. Böylece dersini alır; nefsini terbiye eder..."
Peki ya sonuç?
1989'da iktidarı CHP'ye her ne kadar haklı nedenlerle olsa da kendi elleriyle teslim eden sağ cenah, Foça Belediyesi'ni tam 30 yıldır geri alamıyor.
İktidarı kaybetmek kolay, geri kazanmak olaydır. Çünkü Türkiye'de iktidara gelmek, maalesef kadrolaşmak, yerleşmek, çoğalmak ve kök salmaktır.
Doğası gereği güçlü olmayı seven insan da güçlünün yanında daha güçlü olacağına inanır. Bunun içindir ki, iktidar gücüyle seçime giren her parti, maça 3-0 önde başlar.
Meslek odalarında, merkezi yönetimde, belediyelerde ve sair; her iktidar değişikliği, görece devrim niteliği taşır. Teşbihte hata olmaz, her devrimin de uzun ve kısa vadede sonuçları olur.
Uzatmayalım...
Şunu çok iyi gözlemliyorum ki, Foça'da bazı CHP'liler daha doğrusu CHP'li olduklarını iddia edenler; belediye başkan ve meclis üyeliği adaylığı tercihlerini bahane ederek CHP'nin bu dönem Foça'da kaybetmesini temenni ediyor. (gizliden...)
Aslında tam bir tatlı su kurnazlığı...
Ki, farklı hesaplar içinde olduklarını zannediyorum.
"Bu dönem CHP Foça'da kaybetsin, biz de bir dahaki döneme 'kurtarıcı' olarak sahneye çıkalım..." şeklinde ucuz hesapların peşinde koşanların olduğu da kulağıma gelmiyor değil.
Ama o iç mihrakların hesap edemediği bir nüans var!
Cumhur İttifakı, burada seçimi kazandığı takdirde, Foça Belediyesi'ni CHP'ye bir daha geri vermez!
"Hadi canım sen de.." dediğinizi şimdiden duyar gibiyim.
Peşinen cevap vereyim; Foça'da 4 bin asker oyu olduğu iddia ediliyor.
Kayıtdışı sohbetlerde 4 bin oyun kendilerine kanalize olabileceğini ima eden güç, yarın kazandığını korumak için, yani ihtiyaç hasıl olduğunda, o 4 bin rakamını bir sonraki seçimde daha da yukarı taşır mı, taşıyamaz mı?
(4 bin asker oyu bilgisini Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'nde "İzmir'de ne oluyor?" başlığı altında kaleme aldığı köşe yazısından öğrenmiştik...)
Aliağa Belediyesi MHP'ye geçtikten sonra 3 yıl orada kaldım, bu süre zarfında, CHP döneminden tanıdığım ve koyu solcu olduğunu bildiğim birçok kişinin aslında ülkücü olduğunu öğrendim.
Lafa genelde şöyle başlıyorlardı; "Yahu biz yıllarca CHP'ye koştuk, ama gençliğime dönecek olursanız, ben aslında ülkü ocaklarında yetiştim..." Breh! Breh! Breh!
Daha açık ifade edeyim, Foça Belediyesi yarın Cumhur İttifakı'nın eline geçtiğinde, burada özellikle son 15 yıldır, "ben şöyle Kemalistim, böyle solcuyum, şöyle sosyal demokratım, böyle cumhuriyetçiyim..." diyerek, konuştuğunda mangalda kül bırakmayanların, 180 derecelik bir dönüşle, bir numaralı sağcı olduklarına şahit olabilirsiniz.
Öyle ki dinlediği müzikte, yaşam tarzında ve sakal-bıyık gibi fiziki görünümlerinde marjinal değişimlerine de şahit olursanız eğer hiç şaşırmayın derim.
Önce eşeği kaybettirip sonra buldurma misali, küçük ve ucuz hesaplar peşinde koşanlara selam olsun!
Kusura bakmayın, siyasette bu ve buna benzer bireysel hesaplar peşinde koşanlar her daim kaybetmeye mahkum olmuşlardır.
Yanlış hesabın Bağdat'tan dönecek olması da değişmez bir kaidedir.
Bugün Foça'da CHP'nin kaybetmesini isteyen ve gelecekte kurtarıcılığa soyunan bazı sözde CHP'liler, ancak avuçlarını yalarlar.
Yazının başında verdiğim yaşanmış örnekte olduğu gibi, "iktidar" geçici heveslerle başka güçlere emanet edilemeyecek kadar değerli ve kutsaldır.
Öte yandan siyasetin "Pardon"u yoktur. Zira 1989'da "Pardon" diyen Foçalı sağ seçmen 30 yıldır iktidar bekliyor.
Bazı sözde CHP'liler (amiyane tabirle) kayış kaydırmadığı takdirde, Foça'daki merkez sağ, bir 30 yıl daha iktidar yüzü göremez!
Bu noktada...
Bugün üzerine düşen görevi yerine getirmeyen her CHP'li Foça'nın geleceğinden mesul olur.
Olası bir hezimette kaybeden sadece Fatih Gürbüz olmaz, kaybeden CHP olur, kaybeden Foça olur, kaybeden Foçalılar olur.
İlginçtir! Sağ görüşlü birçok Foçalı ısrarla ve inatla Fatih Gürbüz'ün kazanması için çaba gösterirken, bazı sözde CHP'lilerin kapris üstüne kapris yapmaları analize muhtaçtır.
Peki, Foça yerel siyasetinde tek vücut olma konusunda örnek gösterilen CHP İlçe Örgütü'nde nasıl oluyor da, böylesine siyasi çatlaklar baş gösteriyor?
Anlatayım...
Foça'da bir zamanlar Nihat Dirim'in liderliğini yaptığı CHP yerel siyasetinin örgütlenme şekli çok farklıydı.
Başta Nihat Dirim olmak üzere CHP'nin o dönemki parti büyükleri, sık sık gençlerle bir araya gelerek sohbet toplantıları yaparlardı.
Nihat Dirim ve ekibi Foça gençliğine sol ideolojiyi sevdirmek, benimsetmek adına olağanüstü çaba ve zaman harcardı.
Sol ideolojiyi zamane gençliğine telkin eden o ekip, aslında geleceğin yatırımını yapıyordu.
Nitekim, Nihat Dirim ve arkadaşlarının yetiştirdiği gençlik (Gökhan Demirağ hariç) 2004 yerel seçimlerinde Foça'da CHP'yi ipten aldı.
Sonrasına gelince...
Gökhan Demirağ'ın liderlik koltuğuna oturmasıyla birlikte, CHP'nin Foça'daki örgütlenme şekli de değişti.
Nihat Dirim, sol ideolojiyi sevdirmek suretiyle insanları CHP'ye kazandırırken...
Gökhan Demirağ, insanları kişisel çıkarlar üzerinden CHP'ye kazandırmakla yetindi.
Çünkü kendisinin Nihat Dirim gibi felsefi bir derinliği yoktu.
Bugün gelinen noktada, Gökhan Demirağ'ın kişisel çıkarlar üzerinden CHP'ye kazandırdığı bazı isimlerin keskin dönüşler yapmasına şaşırmamak gerekir.
Altın kuraldır; çıkarlar karşılığında yapılan kazanımlar, başka ve daha büyük çıkarlar söz konusu olduğunda kaybedilebilir.
Eee, daha önce boşuna mı başlık attık, "Sen solcuysan ben Fidel Castro'yum! " diye?
Günün sözü: "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir" (Mustafa Kemal Atatürk)
YORUMLAR