Foça, belediye başkanı, meclis üyelerini ve muhtarlarını belirlemek için 31 Mart pazar günü sandık başına gidecek.
“Nefesler tutuldu, heyecan dorukta…” demiyorum; çünkü kimsenin heyecanlandığı filan yok.
Foça, bundan daha renksiz ve sönük bir seçim kampanyası yaşamamıştır herhalde.
Bu tespitimi daha önce de paylaşmıştım ve bir arkadaşım bana seçim bürosunda göbek atan hanımların videosunu göndermişti.
Bendeniz, lisanı münasiple de olsa nitelik yoksunluğundan yakınıyorum. Ancak “renk ve heyecan” gibi kavramları “curcuna” olarak algılayanlara neyi nasıl anlatabiliriz ki?
Kadim dostum Serkan Tiyanşan’ın sanırım biraz uyku problemi var, gecenin bir yarısı arıyor ve insanı ters köşeye yatıran sorular soruyor.
Dün gece yine aradı ve şöyle bir soru sordu: “Bu seçimde, aklında kalan bir vaat var mı?”
Düşündüm, taşındım, kaşındım ama Saniye Hanım’ın “Foça’yı çiçek gibi yapacağız” vaadi ile Ceyhan Çetin’in “Foça'da tuvalet sorun olmaktan çıkacak” açıklamasından daha başka bir vaadin aklımda yer etmediğinin farkına vardım.
Çünkü seçenlerin de seçilecek olanların da gündeminde “proje” yok.
Adayların veya partilerin geçmişi üzerinden gelecek adına çıkarımlar yapan da yok!
- İktidara yeniden talip olan partinin başarı karnesi nedir, ne değildir?
- Yönetmeye talip olanların liyakati yeterli midir, değil midir?
Kasaba siyasetinin cilvesi olsa gerek, yarenlik ve duygusallık diz boyu…
Kimi insan oy vermek için (benim gibi) çocukluk arkadaşlığını yeterli referans olarak görebiliyor. Kimi insan aynı köyden olmayı, kimi insan da belli bir partinin mensubu olmayı “yeter şart” olarak kabul edebiliyor.
Halbuki iş yerimizde istihdam etmek üzere birini işe alırken, o kişiyi adeta check-up’tan geçiriyoruz, öyle değil mi?
Peki, memleketin anahtarını teslim edeceğimiz kişileri acaba yeterince inceliyor muyuz?
Ünlü İrlandalı yazar Oscar Wilde "Evlilik hayal gücünün zekayı yenmesidir. İkinci evlilik ise ümidin tecrübeyi yenmesi…" demiş
Foça’daki durum da tam olarak olmasa da Oscar Wilde’ın “hayal gücü ve zeka” ile “ümit ve tecrübe” çerçevesine oturttuğu tespitiyle benzerlik göstermiyor mu?
Örneklemek gerekirse…
“Evet, Ali İlçan zayıf kaldı ama genç, dinamik ve yakışıklı başkan adayımız Gökhan Demirağ ile her şey çok güzel olacak” deniliyordu.
Daha sonra “Evet, Gökhan Demirağ ile olmadı ama naif, sevecen ve beyefendi başkan adayımız Fatih Gürbüz ile her şey çok güzel olacak” denildi.
Şimdi de “Evet, Fatih Gürbüz ile büyük bir hayal kırıklığı yaşadık, ama Saniye Bora Fıçı’ya oy verirseniz, Foça’ya kadın eli değecek ve her şey çok daha güzel olacak” diyorlar.
“Gökhan Demirağ, Foça’yı hak ettiği yere taşıyacak” diye hayal ediyoruz. Fakat o da ne! Hayalimiz zekamızı mağlup etmiş.
“Fatih Gürbüz, Foça’yı bir Avrupa kenti yapar” diye ümit ediyoruz. Ama bu defa da Gökhan Demirağ döneminden edindiğimiz tecrübenin ümide mağlup olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Kimseyi etkilemek veya yönlendirmek gibi bir derdim yok!
Oylun Ercan, Derya Kaleli Erdemli, Saniye Bora Fıçı veya Taner Acar…
Foça’mız için en hayırlısı hangisi olacaksa inşallah yeni belediye başkanımız o olur!
İnşallah o makamı en çok hak eden aday seçilir.
Evet, bendeniz ve birçok Foçalı bu yönde dua ederken…
Birileri de “Foça Belediyesinin mali açıdan battığını söylüyorlar. Değil Belediye, isterse Foça batsın ama yeter ki Atatürk’ümüzün partisi kazansın” diye dua ediyor olabilir mi acaba?
Tabii ki “Allah’ım sen bize Foça Belediyesi gibi muhteşem bir kapı açtın. Gül gibi yaşayıp gidiyoruz, hiç olmazsa bir dönemcik daha…” şeklinde dua edecek değiller elbet.
HASAN ESER
YORUMLAR