İlhan Selçuk, 9 Eylül 1966 tarihli Yön dergisinde "Gardırop Atatürkçülüğü” başlığı altında kaleme aldığı yazıda; Atatürk devrimlerini yalnızca kılık kıyafete ilişkin bir şekil değişikliği olarak algılayanları eleştirir.
Doğup büyüdüğüm yer olan Foça’da da “Seçim Atatürkçülüğü” gibi bir eğilim söz konusudur. (Tabii ki yerel seçimlerde!)
Seçim öncesinde söyleyecek sözü, anlatacak hikayesi kalmayanlar, yine son çare olarak; Türk milletinin ortak değeri, onur simgesi ve cumhuriyetimizin ilelebet banisi olan Atatürk’ün gölgesine sığınmaya çalışıyorlar.
Ha! CHP Foça Belediye Başkan Adayı Saniye Bora Fıçı'nın şu ana kadar gayet makul bir tanıtım videosu dışında Atatürk üzerinden siyaset yaptığına şahit olmadım.
Sezar’ın hakkı Sezar’a… “Atatürk’ün kızıyım” veya “Cumhuriyet Kadınıyım” şeklinde sloganlar üzerinden de konuşmuyor. Sadece yapacaklarını söylüyor!
Fakat CHP’ye gönül veren bazı vatandaşlar için aynı şeyleri söyleyemem. Nihayetinde Foça’da 35 yıldır iktidarda kalmanın yorgunluğunu ve yıpranmışlığını yaşayan bir partiden bahsediyoruz.
Yani Foça'da CHP’nin savunulacak hiçbir yanı kalmadı ve bunun gayet iyi bilincinde olanlar da politika geliştirmekte zorlanıyor.
Öyle ki artık bir sıçrama tahtası da yok, tutunacak bir dal da…
Önceki seçimlerde politika üretmek kolaydı. Türlü türlü çirkin yakıştırmalar üzerinden karalanan ve sürekli seçim kaybetmenin yıpranmışlığını yaşayan Serdar Mersin’i kötülemek suretiyle seçim kazanmak gerçekten kolaydı.
Önce bir korku iklimi yaratılıyor, sonra da “Eğer biz gelemezsek, Serdar Mersin gelir” seçeneği sunuluyordu seçmenlere. Deyim yerindeyse “Ölümü göster, sıtmaya razı et” taktiği…
Çocukluğumdan beri Foça’nın yerel siyaseti yakinen takip ederim. Düşünüyorum ve hafızamı zorluyorum, ancak ne Nihat Dirim ne de Ali İlcan döneminde SHP/CHP’nin altını çize çize Atatürk üzerinden siyaset yaptıklarını hatırlamıyorum. Dahası 90’lı yıllarda SHP cenahından bazı isimlerin, tıpkı "Atatürk'ün askerleriyiz" sözünü militarist bulan Canan Kaftancıoğlu gibi Kemalizm’e mesafeli olduklarını hatırlar gibiyim.
Foça yerel siyasetinde Atatürk üzerinden siyaset yapma dönemi, 2004 seçimlerinde Gökhan Demirağ ile başladı. 2004’te ilk defa aday olan Demirağ, Atatürk’ün “Gençlik kimdeyse gelecek ondadır” sözünü adeta seçim sloganı gibi kullanmış ve olumlu sonuç almıştı.
2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesi ve o dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın parti siyasetini “laiklik” ve “Atatürkçülük” üzerinden kurgulamasıyla oluşan kutuplaşma iklimi, Foça’da uzun bir süre Gökhan Demirağ’ın işine yaradı. Böylelikle daha önceden yaratılan Serdar Mersin öcüsüne(!) bir de AK Parti karşıtlığı eklenmiş oldu.
O vakit ne gerek vardı “vatandaşa hizmet edeceğim” diye yorulmaya veya risk almaya…
Hem ne demişler: Hiç iş yapmayan hiç hata yapmaz!
İktidarını konsolide etmenin yolunu böyle bulan Demirağ, Foça tarihinde en çok eleştiriye maruz kalan ve sistematik bir şekilde yıpratılan bir belediye başkanı olmasına rağmen, sürekli Atatürk’ün sözlerine atıfta bulunarak her seferinde seçim kazanmasını iyi bildi.
Zaman içinde HDP’ye yakınlaşan CHP’de şartlar değişti. Misal, 2019 Yerel Seçimlerinde Millet İttifakı’nın bileşeni olan İYİ Parti’nin Foça İlçe Teşkilatı, CHP’nin final mitinginde hep bir ağızdan Andımızı söyletmeyi teklif etmişti, ama CHP bu teklife sıcak bakmamıştı. Acaba neden?
Evet, Fatih Gürbüz’ün döneminde, öyle Demirağ döneminde olduğu gibi, sürekli vurgu yapılan bir Atatürkçülük söylemine şahit olmadık. Kaldı ki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlaması için ilçedeki billboardları Atatürk ve silah arkadaşları yerine kendi fotoğrafı ile donatması da çok büyük tepkilere neden olmuştu.
Zaten ben de bu yazıda, Foça’da yapılan her yerel seçim öncesinde, CHP’nin Atatürk’ün partisi olduğuna vurgu yapanların Atatürk’ü birkaç oy uğruna araçsallaştırmaya çalıştıklarını da iddia etmiyorum!
Ancak irdelemeye çalıştığım konunun ışığında, izninizle eklemek istediğim birkaç tespitim var:
Atatürk öncülüğünde Türk kadınına seçme-seçilme hakkı tanınmasının üzerinden tam tamına 90 yıl geçmiş ve yüz yaşını deviren CHP’nin Foça’da Belediye Başkanlığı için “kadın aday” fikri neredeyse bir asır sonra gerçekleşmiş.
Foça’da sosyalist başkandan emanetçi başkana, emanetçi başkandan genç yakışıklı ve dinamik başkana, genç başkandan da “iyi çocuk” diye tanımlanan sevimli başkana evrilen CHP’nin artık hikâye edebileceği tek bir seçenek kalmıştı: “Cumhuriyet’in yüzüncü yılında kadın aday”.
Büyük Atatürk: “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir” diyor.
Peki, Foça’da bugüne kadar “Atatürkçülük” referansıyla seçilen belediye yöneticileri, o fikirlere ne kadar bağlı kalabildiler?
Misal, Atatürk sağ olmuş olsaydı ve İzmir’in bir sokağı kadar nüfusa sahip olan Foça’da, belediyenin bu kadar borç batağına saplanmasını acaba nasıl değerlendirirdi?
Cumhuriyeti kurduktan sonra Osmanlı’dan kalan dış borçları da ödeyen Büyük Atatürk, mesela şöyle mi derdi: “Aferin Foça’daki evlatlarıma, borç yiğidin kamçısıdır nihayetinde…” (Hiç sanmıyorum!)
Yeri gelmişken… Allah aşkına “ama” ile başlayan ve “AKP de şöyle yönetiyor böyle yapıyor” ile devam eden söylemlerinizi bırakın artık bir kenara. Osmanlı'nın medeni hukuku Mecelle der ki: "Sui misal emsal olmaz." Yani kötü örnek, örnek olarak alınmamalıdır. Kapiş?
Büyük Atatürk’ün sözleri üzerinden Foça’ya yönelik çıkarımlar yapabileceğimiz çok sayıda anekdot var!
O sözlerden biri de Gökhan Demirağ’ın kendi döneminde sıkça atıfta bulunduğu bir sözdür: "Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır.”
41 kere maşallah… Gelecek nesiller için çalışanlara(!) şöyle bir bakar mısınız!
Tutumlu babaların hovarda çocukları gibiler.
Belediyeye ait taşınmazları sata sata bitiremeyen bir yerel yönetim, borç batağına saplanıp enkaza dönüşen bir belediye, sorunlar yumağına dönüştürülen bir kent ve gelecekten artık hiçbir umudu kalmayan bir gençlik…
Ve günün sonunda “Eğer biz gelmezsek şöyle olur böyle olur” masalı üzerinden yaratılmaya çalışılan bir korku iklimi…
Ne diyebiliriz ki, sadece Foça değil, ülkemiz de ne çektiyse o söylemleriyle eylemleri hiçbir zaman bağdaşmayan siyasetçilerden çekmedi mi?
Günün sözü: Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. (Mustafa Kemal Atatürk)
HASAN ESER
YORUMLAR