Meslek örgütleri niçin vardır?
Birileri makam mevki sahibi olsun, maaş alsın, lüks odalarda otursun, kısaca saltanat sürsün diye mi?
Yoksa aynı amaca hizmet insanların haklarını aramak, menfaatlerini korumak, mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak, ilgili kurumlarla olan koordinasyonlarını sağlamak ve mesleki sorunlarını çözüme ulaştırmak için mi var?
Türkiye genelinde durum nedir ne değildir bilemem!
Fakat yaşadığım yerde, Foça’da, kentin en önemli sivil toplum örgütü konumunda olan Foça Esnaf ve Sanatkârlar Odası’nın bir önceki satırda tanımladığım misyonla ne kadar örtüştüğü tam bir muamma…
Malumunuz kara kış kapıda…
Turizm sezonu 60 günle sınırlı olan Foça’da esnafı yine zor günler bekliyor.
Çünkü birçok esnaf 2019 yaz sezonundan umduğunu bulamadı.
Her geçen yıl bir önceki yılını arayan ve giderek irtifa kaybeden Foça’nın turizmde geldiği, getirildiği nokta ortada.
‘Turizm 12 ay olacak’, ‘Foça marka kent olacak’, ‘Butik şehir olacak’, ‘Mart’ın sonu bahar olacak’, ‘Her şey çok güzel olacak’ derken…
Bir de dönüp bakıyoruz ki bir arpa boyu yol gidememiş Foça.
Hayatını temmuz-ağustos ayında kazandığıyla idame etmeye çalışan Foça esnafı adeta günü kurtarma politikası güdüyor. Kurtaramayan da çok geçmeden iflas bayrağını çekiyor.
Foça’da birçok mekân yılda üç defa el değiştiriyor; en iyi ihtimalle de iş değişikliğine gitmek zorunda kalıyor.
Özellikle de mülkiyeti belediyeye ait olan dükkanlarda, kılıfına uydurmakla birlikte kiracının kiracısı olan bazı işletmeciler rant değirmenine su taşımanın zorluğuyla savaşıyor.
Foça esnafının dibe vurmasındaki nedenselliklere ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik buhranı da eklemeliyiz.
Ama… Foça, Anadolu’da tipik bir taşra kasabası değil.
Foça, tam anlamıyla bir zenginlikler kenti. Ne ki sahip olduğu zenginlikleri ekonomiye çeviremeyen bir kent Foça.
Klişe tabirle ifade edersek, un-yağ-şeker var ama helvayı karacak usta yok Foça’da.
Çünkü Foça’da yetki makamında olanlar da tıpkı işletmecilerimizi gibi günü kurtarma politikasını benimsemişler bir kere…
‘Planlama’ kavramı lugatlarında yok!
Düşünün! Foça, enflasyon canavarının ülkenin iliğini kemiğini sömürdüğü yıllarda bile bu kadar dibi görmemişti.
Nitekim dünyada eşi benzerine ender rastlanan nitelikte olmakla birlikte nadide bir coğrafyaya sahip olan Foça gibi muhteşem bir kentin neredeyse tek geçim kaynağı belediye olduysa ve kent ekonomisi kendi kendini çeviremiyorsa, ortada sorgulanması gereken ciddi bir sorun var demektir. (Ayrı bir yazı konusudur.)
Gelelim asıl konumuza…
Bir mekân nasıl işletmeci ve personelinin aynasıysa, bir kent de o kentti yönetenlerin aynasıdır.
Bir nevi ‘vizyon yansıması’ diyebiliriz buna.
Neden-sonuç ilişkilerini kuramayan ya da yanlış kuran yöneticilerin elinde heder olan Foça’da en ciddi sorunlardan bir tanesi de, bazı yöneticilerin normal şartlarda (başka şehirlerde) çok zor gelinen makamlara çok kolay bir şekilde yükselebilmesi...
Halbuki birçok kentte belediye başkanı, oda başkanı, parti başkanı ya da meclis üyesi seçilebilmek için büyük marifet ister.
Fakat bu realite Foça için geçerli değildir.
Misal, Foça esnafı, oda başkanını sadece ‘iyi insan’ yeterliliği üzerinden belirliyor.
Foça Esnaf Odası Başkanı Ahmet Koldaş’ı ben de çok severim, gerçekten iyi insandır ama iyi insan olmak başka bir şey iyi yönetici olmak ise bambaşka bir şeydir.
Yukarıda bahsettiğim gibi Foça esnafı zor zamanlar geçiriyor.
Çünkü yaz sezonu boyunca bir ilköğretim okulunun bahçesinde ‘festival’ adı altında aklınıza ne geliyorsa satışa sunuldu.
Esnaf vergi veriyormuş, kira ödüyormuş, kışın sinek avlıyormuş kimin umurunda?
Satıcılara okulun bahçesini tahsis eden Foça Belediyesi ya da Esnaf Odası değil. Ama ortaya tepki koyması gereken makam esnaf odasıydı.
Dirayetli bir oda yönetimi, tabiri caizse kıyameti koparır yine de esnafına zarar veren o sözde festivalin kurulmasına izin vermezdi.
Okul bahçesinin Foça İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından kiralandığı sosyal medyada gündeme gelmişti.
CHP’li ve CHP’ye yakın olmanın avantajıyla seçilenleri anlayışla karşılayabiliyorum.
Ancak Foça’da Recep Tayyip Erdoğan gibi bir siyasi dehayı temsil eden AK Parti İlçe Başkanı İrfan Çalışkan’ı anlamakta zorlanıyorum.
Ortalama bir siyasi deneyime sahip olan bir ilçe başkanı, nasıl olur da ilçe esnafının zararına olan (partisine oy kaybettiren) bir faaliyete göz yumar? Anladıysam harap olayım!
Son olarak…
Foça’nın en büyük sorunu suskunluktur.
Siyasi partilerin ilçe başkanları konuşmuyor.
Eski belediye başkanları konuşmuyor.
Esnaf Odası Başkanı konuşmuyor.
Su Ürünleri Kooperatif Başkanı konuşmuyor.
Dernek başkanları konuşmuyor.
STK temsilcileri konuşmuyor.
Kanaat önderleri konuşmuyor.
Konuşanlar da ‘aman ayranım dökülmesin…’ kabilinden konuşuyor.
“Ağlamayan çocuğa emzik vermezler” misali…
Hiç kimse konuşmayınca sanki her şey yolundaymış gibi görünüyor.
Hal böyle olunca da, Foça’nın kaderini tayin eden makamlara seçilebilmek için ‘iyi insan’ olmak yeterli kabul ediliyor.
Günün sözü: Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.
YORUMLAR