İlk defa 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye'nin başkanlık sistemiyle yönetimine geçişi için yapılan halk oylamasında vücut buldu.
Evet, 'Cumhur İttifakı' adıyla kurulan AK Parti-MHP birlikteliğinden bahsediyorum.
AK Parti-MHP iş birliği hem 16 Nisan Referandumunda, hem 24 Haziran genel seçimlerinde olumlu sonuçlar verdi.
'Cumhur İttifakı' olmasaydı referandum geçmeyebilirdi. Dolayısıyla genel seçimler de farklı sonuçlar doğurabilirdi.
Peki, Türk siyasetinde başlatılan ittifaklar akımı sadece AK Parti ve MHP'ye mi yaradı?
Tabii ki hayır!
Millet İttifakı, Cumhur İttifakı'nın etkileşimi olarak doğdu.
Öyle ki o etkileşim sayesinde, CHP'nin başını çektiği 'hayır' bloğu 16 Nisan Referandumunda yüzde 48,5 gibi ciddi bir sonuca ulaştı. Bu sonuç Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığını konsolide ettiği gibi, muhalefet cephesini de umutlandırdı.
Ne var ki Millet İttifakı yüzde 48,5'e ulaşan hayır bloğunu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek bir aday/isim altında toplayamadı.
İYİ Parti lideri Meral Akşener: "Çatı matı anlamam, ben adayım..." diyerek gemileri yakan taraf oldu.
Partilerinin yüzde 25'lik oy potansiyeliyle, 2002'den bugüne sürekli aynı şeyleri deneyip farklı sonuçlar (iktidar) bekleyen CHP'liler de 'Aday içimizden çıksın' sarmalına girdi.
Ve kuantumcu Muharrem İnce paradoksu sayesinde, Türkiye'nin 70'e 30 olan klasik sağ-sol denklemi bir kez daha tecelli etti.
Yani tam da AK Parti'nin istediği oldu. Bu sayede önü bir kez daha açılan sayın Recep Tayyip Erdoğan da iktidarını bir güzel perçinledi.
Halbuki Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, engin tecrübesiyle başına geleceğini biliyor ve ısrarla tüm muhalefetin Abdullah Gül gibi birleştirici bir isim altında toplanması gerektiğini savunuyordu.
Evet, olmuşla ölmüşe çare yok! Önemli olan ders ya da dersler çıkarabilmek-ki önceki yazımda da belirttiğim gibi- Ankara ve İstanbul'da sağ tandaslı adayları tercih eden Kılıçdaroğlu'nun doğru bir hamle yaptığına inanıyorum.
Bu bağlamda, biraz uzun bir girizgah yaptığımın farkındayım ama bu kronolojiyi yapmak zorundaydım.
Şimdi gelelim asıl konumuza...
Referandum ve genel seçimlerde taraflara büyük ölçüde olumlu sonuçlar getiren İttifak siyasetinin yerel siyasete olan yansıması, son günlerin en çok konuşulan ve tartışılan konusu.
Ben de bu yöndeki naçizane birkaç tespitimi ve fikrimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Peşinen şunu söylemeliyim ki; ittifak siyaseti, yerelde tüm partilere faydadan çok zarar getirecekmiş gibi görünüyor.
Son dönemde, ittifak siyasetinin bir yansıması olsa gerek, farklı görüşteki insanların sıra dışı yorumlarına şahit oluyorum.
Yerel seçimler üzerine yapılan yorumlar bende şu kanaati oluşturuyor:
Seçmen, ilk defa bir yerel seçimde oy vereceği adayı değil, oy vermeyeceği partiyi düşünerek oy kullanacak.
En basit örneğiyle ve en azından benim yaşadığım kasabada, normalde AK Parti'ye oy veren Kürt seçmenler, MHP'ye oy vermekte zorlanabileceklerini söylüyor. Bunun içindir ki, AK Parti'nin aday çıkarmıyor olması, bazı yerlerde CHP'nin lehine olabilir.
Diğer taraftan, MHP ve AK Parti'nin küskünleriyle birlikte ulusalcı (eski) CHP'lilerin ve DYP/ANAP geleneğinden gelen seçmenlerin oluşturduğu İYİ Parti'nin yerel siyaseti ne yönde etkileyeceği de tam bir muamma!
Türkiye'de neredeyse herkesin ikinci partisi konumunda olan İYİ Parti'ye oy veren tanıdıklarım da CHP'ye oy vermekte zorlanacaklarını söylüyor. Demem o ki, İYİ Parti'nin CHP'ye bıraktığı yerlerde aday çıkarmıyor olması da Cumhur İttifakı'nın lehine olabilir.
Ayrıca...
Cumhur İttifakı (misal) İzmir'in Aliağa, Dikili, Foça, Çeşme ve Narlıdere ilçelerinde belediye başkan adaylarını MHP'den çıkarmayı tercih etti.
Fakat 24 Haziran seçim sonuçlarına bakıldığında, MHP'nin bu ilçelerde HDP'nin bile altında oy alması kafaları karıştırmıyor değil.
Başka bir örnek de verecek olursak, MHP'li Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün'ün Manisa'da son iki dönemdir "AK Parti geleceğine MHP gelsin..." düşüncesiyle hareket eden CHP'li seçmenlerin de desteğiyle seçildiği öne sürülüyor.
Siyasi partilerin Manisa'da genel ve yerel seçimlerde aldığı sonuçlar; CHP'lilerin önceki seçimlerde MHP'nin adayı Cengiz Ergün'e destek verdiği iddiasını güçlendiriyor.
Söz konusu iddia özelinde, bu şu demek oluyor; 31 Mart yerel seçimleri için AK Parti ve MHP'nin ortak adayı olan Cengiz Ergün, daha önce CHP'li seçmenden aldığı iddia edilen desteği büyük ölçüde kaybedebilir. Ama... AK Parti'nin Cengiz Ergün'ü destekleyecek olması da, olası kaybı bir şekilde bertaraf edecektir. Hem amaç seçim kazanmaksa, hangi cenahın desteğiyle kazanıldığının ne önemi var ki, öyle değil mi?
Tabii bu arada, ülkücü camianın efsane isimlerinden olan AK Parti Manisa eski Milletvekili Selçuk Özdağ'ın Twitter hesabından Manisa siyaseti üzerine yaptığı paylaşımları da dikkate almak gerekir diye düşünüyorum.
Velhasıl, Manisa için evde yapılan hesabın çarşıya ne kadar uyup-uymayacağını da 31 Mart akşamı sandıklar açıldığında göreceğiz.
Sözün özü niteliğindeki şahsi kanaatim, İttifak gömleği yerel siyasete birkaç beden büyük gelebilir.
YORUMLAR