Hasan Eser / 19 Ağustos 2017 - Nasrettin Hoca, bir gün varlıklı bir adamın cenazesinde hem tabutun yanında duruyor hem de hüngür hüngür ağlıyormuş.
Cenazeye katılanlardan biri Hoca'yı teselli etmek için yaklaşmış yanına...
- Merhum akraban mıydı?
Hoca yanıt vermiş: Yok akrabam değildi, ben de ondan ağlıyorum ya!
Kıssadan hisse...
İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu da, iktidara mensup milletvekilleriyle aynı partiden olmadığına üzülüyor mudur acaba?
CHP’Lİ VEKİLLER…
Ne güzel demiş Mevlana: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir." diye.
Aziz Kocaoğlu da kendisiyle aynı siyasi görüşe sahip olanlarla değil, aynı mefkûreyi paylaşanlarla daha mı iyi anlaşıyor dersiniz?
Kocaoğlu, seçilmesi garanti olan İzmir'den aday gösterilmek suretiyle milletvekili olanlara öyle ahım şahım bir ayrıcalık tanımıyor.
Gücünü Kılıçdaroğlu'ndan alan bazı vekiller de bu durumu pek kabullenemiyor.
Bunun için olsa gerek, kıdem olarak Belediye Başkanı'nın üzerinde olduklarını düşünen vekiller ile (mesele 'İzmir' olunca) her daim bildiğini okuyan Kocaoğlu arasında zaman zaman sürtüşmeler, polemikler yaşanabiliyor
KOCAOĞLU'NUN SULHÇU SİYASETİ
CHP'li Aziz Kocaoğlu'nun merkezi iktidar ile olan ilişkisi, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları'nın mensubu oldukları AK Parti Hükümeti ile olan ilişkilerinden daha iyi düzeyde olduğuna inanıyorum.
İşte… "Aynı mefkûreyi paylaşmak" ifadesiyle anlatmak istediğim de tam olarak budur.
Aziz Kocaoğlu, tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım gibi "ne yaparız da memlekete bir çivi daha fazla çakarız"ın idealini benimsiyor.
Evet, taş üstüne bir taş daha fazla koyabilmek adına siyasi kimliğini bir kenara bırakan Kocaoğlu, uzun bir süredir, AK Parti ile kısır çekişmelere girmek yerine, daha çok işbirliğinden yana görünüyor.
Yani sorunların değil, çözümlerin parçası olmayı tercih ediyor.
Tabii, Kocaoğlu'nun bu sulhçu siyaseti, CHP saflarında büyük rahatsızlığa neden oluyor.
Kutuplaştırma siyasetini benimseyerek polemiklerden beslenen ve iş üretmek yerine bol-bol laf üreten bir siyaset anlayışına sahip olanlar, iki farklı görüşün ortak bir noktada (mesela İzmir gibi) birleşmesine tahammül edemiyorlar.(HDP hariç)
Onlara göre CHP'li bir belediye başkanı, sabah-akşam AK Parti'ye demediğini bırakmamalı, öyle değil mi?
İşin gerçeği...
İzmir'in Türkiye'den ayrılması ve Avrupa Birliği'ne tek başına girmesi gerektiğini savunan bir zihniyetten daha başka ne beklenir ki...
KOCAOĞLU KOLAY LOKMA MI?
Bilindiği üzere, İzmir Enternasyonal Fuarı'nın açılışında CHP'li milletvekilleri protokol düzenlemesine itiraz ederek salonu terk etmişler.
Bu hadisenin akabinde, birileri Aziz Kocaoğlu'nu sosyal medya marifetiyle hedef tahtasına oturttu.
Aslında bu gelişmenin altında yatan temel mesele oldukça basit...
Nitekim bir bardak suda fırtına koparanların derdi çok başka...
Aziz Kocaoğlu'nu AK Parti'yle aynı çerçeveye koyarak eleştirenlerin tek derdi: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna 2019’da kimin oturtulacağı!
Haliyle naçiz vücudunu dev aynasında görenler, kendini Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na yakıştırıyor.
Siyasetle ilgilenen hemen herkes kendine yakın gördüğü isimi de, ikbalde İBB Başkanı olarak görmek istiyor.
O zaman öncelikle yapılması gereken, Aziz Kocaoğlu'ndan kurtulmak!
Bunun içindir ki, vurun abalıya...
Ha bu arada…
“Kocaoğlu’nun yerine kimin geçeceğini medya belirleyecektir” diye düşünürseniz yanılırsınız!
Çünkü her geçen yıl biraz daha irtifa kaybeden İzmir medyasının usul ve yöntemlerini CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun da öğrenmemiş olması imkansız. Zira yazılıp çizilenleri dikkate aldığını hiç sanmıyorum.
Demem o ki, İzmir medyasıyla iyi ilişkiler kuran bazı ilçe belediye başkanları, medya algısıyla İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olabileceklerini düşünüyorlarsa, daha çok beklerler!
Çünkü İzmir'de bu işler medya yönlendirmesi, kamuoyu yoklaması ve parti içi demokrasi gibi kavramlar üzerinden olsaydı...
2014 yerel seçimlerinde, başta Gökhan Demirağ olmak üzere; birçok isim CHP'den belediye başkan adayı olamazdı.
Bu noktada...
Gizli namzetlere naçizane tavsiyemdir: 'medya üzerinden reklam yapacağım, genel merkezin gözüne gireceğim' diye tüyü bitmemiş yetimin hakkını sinekten yağ çıkaranlara kanalize etmeyiniz!
Daha açık ifade etmemiz gerekirse…
Oturduğunuz koltuğun kıymetini bilin, sakın zıplamayın!
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın!
Öyle ki İzmir'de hiçbir ilçe belediye başkanının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterilme şansı ve ihtimali yoktur!
Velhasıl büyükşehir hayali kuranlar yine avucunu öpecektir.
Hem doğmamış çocuğa don biçilir mi?
Ki Aziz Kocaoğlu da istediği sürece aday olabilme gücüne sahiptir.
“Ama genel başkanımız uygun görmez ise, Kocaoğlu aday olamaz” diyebilecek olanlara da peşinen yanıtlayım: “Genel başkanınız önce kendi koltuğunu korusun”
Ayrıca…
Aziz Kocaoğlu, kendi isteğiyle bırakması halinde bile, Kocaoğlu’nun rızası alınmadan aday gösterilecek olası bir isim İzmir’de zorlanır.
Kerameti CHP’den menkul bilenlere tavsiyem: beğenmediğimiz Aziz Kocaoğlu’nun İzmir kırsalında nasıl bir destek bulduğunu araştırmaları yönündedir.
Netice olarak…
Kocaoğlu, öyle sanıldığı gibi kolay lokma değildir.
Öte yandan…
Kocaoğlu, 2019'da Foça gibi ekonomisi zayıf ilçelerin adaylarını belirleme noktasında yine etkisini gösterir.
Yani Kocaoğlu'nu karşısına alan kaybeder. Yanında duran da kazanır.
Son olarak…
“CHP’nin Müstakbel Genel Başkanı Aziz Kocaoğlu mu?” başlığı altında kısa bir süre önce kaleme aldığım yazımın arkasında olduğumun altını çizerek...
Tablonun bu yönde şekillenmesi halinde, İzmir’in ciğerini bilen bir genel başkan olarak, Kocaoğlu’nun kent siyasetini A’dan Z’ye sil baştan, yeniden dizayn etmesinin kaçınılmaz olacağını da eklemek isterim.
YORUMLAR