HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Kılıçdaroğlu, Gandi ve Yeltsin

13 Ağustos 2016 - 01:17

Hasan Eser / 13 Ağustos 2016 - Geçenlerde kaleme aldığım bir yazımda, ‘Kemal Kılıçdaroğlu ikinci Yeltsin olmayı kaçırdı’ demiştim.

Bu tespitim merak uyandırmış olacak ki, bana telefon ve e-posta yoluyla ulaşan bazı okurlarım konuyu biraz açmamı istediler.

Rusya’da siyasete bir dönem damga vuran Boris Yeltsin hakkında internette epeyce bilgiye ulaşmak mümkün!

Kanaatimce de benden istenilen Yeltsin’in biyografi bilgileri değil, yapılan ve yapılamayanı çerçevesine oturtarak verdiğim örneği güçlendirecek detaylar.

Ancak her ne kadar Boris Yeltis’in siyasi yaşam öyküsü herkesçe bilinse de konuyu iyice kavramak adına O’nun biyografik bilgilerini hatırlatma mahiyetinde özetlemeliyiz.

Bu noktada sözü, darbe ve darbe girişimleriyle ilgili çok sayıda kitabı bulunan duayen gazeteci & yazar Erol Maraşlı’ya bırakmanın daha yerinde olacağını düşünüyor ve kendisinin 2010 yılında kaleme aldığı  ‘Tankın Üstüne Çıkmak’ başlıklı yazısından bir bölümü arz ediyorum:

“1991 yılına girildiğinde Gorbaçov, Sovyetler Birliği'nin devlet başkanıydı.12 Haziran 1991'de Sovyetler Birliği'nin on beş cumhuriyetinden en büyüğü olan Rusya'da başkanlık seçimleri yapıldı.

Oyların yüzde 57'sini alan Boris Yeltsin, Rusya tarihinde halkın oylarıyla seçilmiş ilk başkan oldu. 18 Ağustos1991'de Gorbaçov, bir askeri darbeyle devrilmek istendi.

Darbecilerin tankları Moskova'ya girdi. Boris Yeltsin darbecileri hain ilan edip hızla Rus Parlamentosuna koştu.

Parlamentonun önünde konuşlanmış tanklardan birinin üzerine çıkarak, tüm dünya televizyonlarının canlı yayınladığı tarihi konuşmasını yaptı.

Rus halkı adına darbecilere karşı direneceğini söyledi. O ana kadar olup bitenleri evlerinde, televizyonlarının başında korkuyla izlemekte olan Rus halkının büyük bir bölümü Yeltsin'in karşı çıkışından cesaretlenerek yollara döküldü.

Kısa bir sürede on binlerce Moskovalı, tankın üstündeki Yeltsin'in etrafını büyük bir coşkuyla sarmıştı.

21 Ağustos 1991 günü darbeciler Moskova'dan kaçtı. Gorbaçov tutsak bulunduğu Kırım'dan Moskova'ya getirildi.

Yeltsin’in, darbecilere karşı başarılı direnişi ve tavrı demokrasinin bir zaferi olarak görüldü, halk Yeltsin'i çılgınca alkışladı ve ona sahip çıktı. Sonra tüm dünyada bu hareket sembol oldu.”

Şimdi hafızamızı tazeledikten sonra birlikte sesli düşünelim ve zihnimizde şekillenen sorulara beraberce yanıt arayalım.

15 Temmuz kanlı darbe girişiminin vuku bulduğu gece, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kalkışmaya katılan her hangi bir hangi tankın üzerine çıkabilseydi ne olurdu?

Kaldı ki kendisi geçmişte yaptığı konuşmalarında; “Darbe olursa tankların üzerine ilk ben çıkarım” şeklinde net ifadeler kullanmıştı. 

Kılıçdaroğlu, bu sözünü yerine getirme cesaretini gösterebilseydi; Gandi Kemal unvanına bir de Yeltsin Kemal’i ekleyebilirdi.

Kılıçdaroğlu tarihi bir fırsatı kaçırdı.

15 Temmuz gecesi CNN Türk ekranlarına bağlanarak yapmış olduğu Facetime görüşmesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli direnişin önderi oldu.

Darbe girişimine ilk tepkiyi gösteren MHP lideri Devlet Bahçeli, hükümetin yanında olduğunu açıklamasıyla 79 milyon insanın gönlünde taht kurdu.

Kılıçdaroğlu’nun ise o gece biraz geçte olsa yaptığı yuvarlak açıklama toplumda heyecan uyandırmadı.

Kendisinin bu açıklamasını sosyal medya üzerinden “Açıklama yapmadı, yapmak zorunda kaldı(!)” şeklinde yorumlayan vatandaşlarda oldu.

Kılıçdaroğlu’nun daha sonra sergilediği  ‘ben demiştim’ tutumu ise toplumda karşılık bulmadı.

Yineliyorum! Kılıçdaroğlu o gece her hangi bir tankın üzerine çıkma cesaretini gösterebilseydi; 15 Temmuz'daki demokrasi destanının başkahramanı olurdu.

Kılıçdaroğlu’nun tank üzerinde objektiflere yansıyacak tek bir fotoğrafı, O’nu ertesi günü dünyanın tüm gazetelerinin manşetine taşırdı. Yıllarca dergilere kapak, kitaplara konu olabilirdi. Bugün dünya Erdoğan’ı değil, Kılıçdaroğlu’nu konuşuyor ve takdir ediyor olacaktı.

15 Temmuz Kılıçdaroğlu’nun kaçırdığı ilk fırsat değil.

Yiğit lakabıyla anılırmış ama…

Kılıçdaroğlu,  kendisine yapılan Gandi benzetmesiyle çelişen politikalara imza attı. Benzerliğini fiziki benzerlikten öteye taşıyamadı.

Hindistan’ın efsanevi lideri Gandi, pasif direnişin yani şiddete dayanmayan mücadeleyi savunan bir lider olarak tarihte yerini alırken, Kılıçdaroğlu ise sokakları yakıp yıkan, talan eden, ülkeye zarar veren Gezi Parkı Protestocularına destek veren lider olarak tarihe geçti.

Yine son dönemde liselileri sokağa davet eder nitelikteki açıklamaları ise adeta sözün bittiği yerdi.

Bu bağlamda Gazeteci Yazar Ali Çimen’in Mahatma Gandhi’yi tanımlayan, “Gandhi Hint ulusunun babası olarak zihinlere kazındı. Politik kariyeri boyunca onu zirveye çıkaran, politik ve sosyal ilerleme adına şiddeti reddeden politikaları benimsemesi oldu” ifadesi, ne anlatmaya çalıştığımı daha anlaşılır kılmaktadır.  

Şimdi yine asıl konumuz olan Boris Yeltsin’e dönmemiz gerekirse;

Boris Yeltsin Rusya Devlet Başkanı olduğu dönemde yönetimsel başarısızlığı kabul gören bir liderdi.

Bunun içindir ki 1999 yılında seçimlere 6 ay varken ‘istifa ederek’ ülkesinin önünü açan lider olarak bir kez daha tarihe geçti.

Haklısınız! Kılıçdaroğlu’nu dünya tarihinin unutulmaz siyasetçileri arasında yer alan Boris Yeltsin’e benzetme gayretim pek mantıklı değil.

Zira ülkesinin önünü açmak adına Devlet Başkanlığı görevinden vazgeçen bir lideri,  yedi seçim kaybetmesine rağmen Partisi’nin önünü tıkamaya devam eden Kemal Kılıçdaroğlu ile özdeşleştirmek eşyanın tabiatına aykırıdır.

Günün Sözü: Lider olunmaz, lider doğulur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum