Türkiye'de siyasetin yapılış şekli değişti.
Ezberler bozuldu. Yazılı olmayan etik kurallar unutuldu. Geleneksel siyasetin felsefesi değişti.
Değişimin olumlu tarafları olduğu gibi olumsuz tarafları da var.
Bu noktadan hareketle dikkati çekmek istediğim konunun iki ana başlığı var: Geleneksel Medya ve Siyaset.
Bir zamanlar herhangi bir siyasetçinin aleyhinde bir gazete haberi çıktığında, deyim yerindeyse ortalık karışırdı.
Habere konu olan siyasetçi kendisine yöneltilen eleştirilere yanıt verirdi. Gerçeklik payı olmayan haberler derhal tekzip edilirdi. En önemlisi de siyasetle ilgilenen hemen herkes konunun ısrarlı takipçisi olurdu.
Algılarımız mı değişiyor?
Değer yargılarımız mı değişiyor?
Siyasete ve hayata bakış açımız mı değişiyor?
Bazen düşünüyorum da Deniz Baykal’ın maruz kaldığı kaset komplosu şimdilerde olsaydı ve o kişi Deniz Baykal değil de bir başkası olsaydı; acaba istifa mekanizması yine çalışır mıydı?
Bu soruya net bir cevap vermek kolay değil elbet!
Ancak gerçek olan şu ki; günümüz siyaset dünyasında tam bir pişkinlik hali söz konusu…
Misal, günümüzde birtakım haberlere konu olan bazı yerel siyasetçiler, o haberleri görmezden geliyor ve dikkate almıyorlar.
Ayakta kalabilmek için belediyelerden reklam desteği almaktan başka çaresi olmayan bazı yayın organlarının belediye başkanlarını hedef tahtasına oturtmasını ve hedef olan başkanların da o haberleri dikkate almıyor olmalarını yerinde ve takdirle karşılamak gerekir-ki burada tüyü bitmemiş yetimin hakkını ona buna peşkeş çekmemek için sergilenen bir dik duruş söz konusudur-
Bunun içindir ki, işaret etmeye çalıştığım nokta; yuvarlak ifadeler ve kelime oyunlarıyla kaleme alınmış ve en önemlisi de ispat gerektiren haberler üzerine değildir.
Fakat belgeli, somut ve ayan beyan ortada olan konuların içinde olup da bütün bunları görmezden gelmek, nasıl bir siyaset anlayışıdır?
Tabii ‘İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır’ diye boşuna dememiş atalarımız.
Geleneksel medya, karpuz gibi ortadan ikiye ayrılınca etkisini kaybetti.
A Partili hakkında olumsuz bir haber mi çıktı?
Cevap: Yahu zaten o haberi yapan gazete B Partisi yanlısı….
B Partili hakkında olumsuz bir haber mi çıktı?
Cevap: Yahu zaten o haberi yapan gazete B Partisi düşmanı…
Yani… Gazeteler ve gazeteciler de taraf olunca, medya inandırıcılığını ve etkisini kaybetti maalesef!
Günümüz geleneksel medyasında eleştirel haberlere konu olanların en büyük savunma dayanağı oldu haberi kimin ya da hangi gazetenin yaptığı.
Hatta toplumun tamamını ilgilendiren haberlerde bile, konuları sulandırmanın bir yöntemi oldu diyebiliriz.
Yaşadığım yerden, Foça’dan örnek verelim…
Diyelim ki kasabada sular akmıyor ve ahali isyan noktasında! Ee CHP’ye yakın olan medyanın Foça’ya gelip de Belediye'yi zor durumda bırakacak hali yok elbette.
Haliyle haberi yapacak olan da merkezi iktidara yakın olan medya kuruluşu.
Fakat o da ne! Su sıkıntısı çeken vatandaş yine isyanda, ama bu defa suların akmadığına değil, iktidara yakın medyanın Foça’ya gelip haber yapıyor olmasına isyanda!
Haberin konusu doğru mu? Doğru!
Vatandaş gerçekten sıkıntı mı çekiyor? Evet!
Belediye başarısız mı? Şüphesiz!
Peki, asıl mesele nedir?
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, konuların “Sizin veya bizim medya…” üzerinden kategorize edilmesi ve sulandırılmasıdır asıl mesele!
Zaten her şeye atasözleri üzerinden açıklama getirmeye çalışan bir kültüre sahibiz.
Sohbet esnasında adı geçen birinin tesadüfen ortama dahil olmasını; ‘İyi insan lafın üzerine gelirmiş” diye açıklamak da mümkün! “İti an çomağı hazırla” diye açıklamak da…
Atasözleri dağarcığımızda hemen her duruma uygun bir söz var nasıl olsa!
Diyelim ki, siyasetçinin biri birtakım yanlış işlerle anılıyor. X gazeteci de topladığı bilgileri ve gözlemlerini kaleme alıyor.
Siyasetçinin cevabı hazır: ‘Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakaram adam mı diye’
Breh breh breh…
Yahu niye konuyu sulandırıyorsun?
Her şeyi bir kenara bırakalım da Hz. Mevlana’nın sözünü niye kendine alet ediyorsun?
Gazetecinin adam olup olmadığından sana ne?
Gazeteci konuyu saptırmış mı? Tekzip et…
Gazeteci iftira mı atıyor? Mahkemeye ver!
Ama laf cambazlığı yapma be cancağızım.
Madem her şeyi atasözleri üzerinden açıklıyoruz; o vakit benim de atasözlerine atıf yapma hakkım vardır elbet.
Ne diyor eskiler?
‘Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür!’ Yani… İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır ve unutkanlık insanın doğasında vardır.
Hal böyleyken, birtakım olumsuz haberlere konu olanların telaşe kapılmasının da gereği yoktur.
Hakkınızda olumsuz bir haber mi çıktı?
Görmezden ve duymazdan geliniz!
Hatta ve hatta soran olursa da ‘Bilmiyorum, bahsettiğiniz haberi/yazıyı okumadım’ diyebilirsiniz.
Nasıl olsa unutulur!
Nasıl olsa meslek duayenimiz Hıncal Uluç’un da sürekli işaret ettiği gibi; Türkiye’de (ben de dahil olmak üzere) fikri takip gazeteciliğini benimseyen çok fazla kalem yok. Yani haberini yaptığı konuların arkasını takip eden ve ısrarcısı olan bir gazetecilik anlayışı yok Türk medyasında.
Aslında buraya kadar aktarmaya çalıştığım konu; sadece siyasetçi-medya özelinde cereyan eden bir konu değildir.
Siyasi partilerin kendi iç yapılarında, istisnai de olsa benzer sıkıntılar yaşanmaktadır.
Örneklemek gerekirse…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yanılmıyorsam bundan 2 yıl önce belediye başkanlarına şöyle bir çağrıda bulunmuştu: “Babamın oğlu olsa işe almayın”
Medya da Kılıçdaroğlu’nun bu sözünü referans alarak, hangi CHP’li belediye başkanının, hangi akrabasını hangi belediyede istihdam ettiğini bir bir ortaya çıkarmıştı.
Peki, çıkardı da ne oldu, değişen bir şey var mı?
Misal, Yeni Asır gazetesi, kayınbiraderini belediyede işe alan Foça Belediye Başkanı’nı yazdı da ne oldu?
Haberi okuyan Foçalı CHP’lilerin yorumu şöyle oldu: “Yahu bu gazete zaten hükümete yakın…”
Peki, bir gazetenin iktidara yakınlığı veya uzaklığı, gerçeği değiştirir mi?
Konuyu karşıt olduğu kabul edilen bir gazetenin gündeme getirmiş olması, o konuyu temize çekmeye yeterli midir?
Sonuca bakalım…
Foça Belediye Başkanı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatını yerine getirdi mi?
Yeni Asır, sonuna kadar konunun takipçisi oldu mu?
Peki, o dönemde belediyeler üzerinden hararetli bir şekilde yapılan ‘Nepotizme HAYIR!’ tartışmalarına ne oldu?
Ne olduğunu ben size söyleyeyim; Birçok konuda olduğu gibi, nepotizm konusu da saman alevi misali geldi ve geçti. Unutuldu! Zaten unutulunca ortada mesele de kalmıyor.
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük demagoji ustası Süleyman Demirel ne demişti?
“Meseleleri mesele etmezseniz, mesele kalmaz”
Bir de bir zamanlar ‘Yaprak Dökümü’ isimli bir TV dizisi vardı. O dizide Güven Hokna’nın canlandırdığı bir anne karakteri vardı ve hep şöyle diyordu:
Aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey!
MEDYANIN YENİ AMİRAL GEMİSİ
NOT: Tanıdıklarım bana hep şöyle bir soru soruyorlar: Türkiye’de iktidarın ne yanında ne de karşısında olan bir medya kuruluşu var mı? Ben de şöyle yanıt veriyorum kendilerine: Birçok yayın organı var elbet! Ama ben en çok Habertürk.com’u ve Habertürk TV’yi takip ediyorum. Bana göre, ana akım medyanın yeni amiral gemisi Habertürk’tür. Oray Eğin, Kemal Öztürk, Murat Bardakçı, Kübra Par, Nihal Bengisu Karaca, Nagehan Alçı Muharrem Sarıkaya, Serdar Ali Çelikler, Sevilay Yılman ve Fatih Altaylı gibi nitelikli kalemlerden oluşan şahane bir yazar kadrosuna sahip Habertürk.com. Ayrıca Ankara temsilcileri Bülent Aydemir başta olmak üzere, Habertürk.com’un son derece başarılı, deneyimli ve güçlü bir muhabir kadrosu var. Habertürk TV’nin birbirinden başarılı yayınlarını zaten anlatmaya gerek yok. Örneğin, bedeniz her sabah Ebru Baki’nin ‘Para Gündem’ isimli programını elimden geldiğince takip etmeye çalışırım.
Hasan Eser / Mahalli Gündem.com
YORUMLAR