HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Nihayet Demokrasi Geliyor

14 Ekim 2016 - 02:36

Hasan Eser / 14 Ekim 2016 - MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Yeni anayasa teklifini Meclis’e getirin” çağrısına Başbakan Binali Yıldırım olumlu yanıt verdi.
 
Bu diyalog başkanlık sistemi tartışmalarını da yeniden alevlendirdi.
 
Birileri yine hop oturup hop kalkmaya başladı.
 
Bunlar sanırım yapılan açıklamaları başka bir tarafıyla dinliyor.
 
Yahu adam (Başbakan) diyor ki; “Meclis kabul etse de son onayı millete götüreceğiz”
 
Yani, “referandum yapacağız, halka soracağız, millet karar verecek” diyor.
 
Durumdan haberdar edilen ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu bile, “Teklif Meclise hele bir gelsin görelim” derken, damarlarında yeniçeri kanı dolaştığından şüphe ettiğim bazı istemezükçüler konuyu daha kafadan kestirip atıyor.
 
İş lafa söze geldiğinde demokrasi havarisi kesilirken bu zevat, diğer taraftan da demokrasinin getirilerine karşı çıkmayı kendilerine her daim görev addediyor.
 
Saygı çerçevesinde tartışmak,  kamuoyuna fikir beyan etmek en doğal demokratik haktır elbet.
 
Ama…
 
Duruma sosyal medya üzerinden küfürler yağdırmak suretiyle ‘diktatörlüğü getirecekler’ şeklinde kehanetlerde bulunmak en hafif tabirle seviyesizliktir.
 
-Efendim karşı mısınız?
 
-Referandumda oyunuzu olumsuz yönde kullanmak en doğal hakkınızdır. Hatta sistem değişikliğine neden karşı çıkılması gerektiğini anlatarak, halkı da kendiniz gibi düşünmeye ikna edebilirsiniz.
 
“Ha yok,  ben kargadan başka kuş tanımam” diyerek, bildiğinizi okumaya da devam edebilirsiniz.
 
Zira sizin bu demokrasi anlayışınız, halk nezdinde Vaka-i Adiyedir.

Kendiniz çalar, yine kendiniz oynarsınız. Sizler bildiğinizi okumaya devam ettiğiniz gibi, bu kervanda yürümeye devam eder.
 
Haa ben ‘başkanlık sistemi’ önerisini destekliyor muyum?
 
İnanın bu soruya henüz verebileceğim net bir cevabım yok!
 
Çünkü ülkem adına önem arz eden böylesine ciddi bir konu için anlamadan, dinlemeden ve araştırmadan karar vermek doğru olmaz-ki olası yanlış bir kararın vebali altında kalmak istemem-
 
Bu noktada şu hususun altını çizmek istiyorum.
 
Ülkemizin mevcut sistemi içinde, benimde rahatsızlık duyduğum konular yok değil.
 
Özellikle de seçim sistemimizde.
 
Örneklemek gerekirse…
 
Yüzde 10 barajının antidemokratik olduğuna inanıyorum.
 
Türkiye’de vatandaş,  ‘Nasıl olsa benim partim yüzde 10 barajını geçemez. Ben oyumu en iyisi mi,  görüşüme yakın bulduğum dört partiden birine vereyim’ düşüncesine sevk edilerek, iki kutuplu siyasete mecbur bırakılıyor.
 
Türkiye’de yüzde 10 barajının kırılması noktası yüzde 40 civarında bir oyun çöp sepetine atıldığı 2002 seçimleridir.
 
Hatırlarsanız Doğruyol Partisi seçimde yüzde 9,8 oy alarak baraj altında kalmış ve yaşadığı baraj mağduriyeti bu Parti’nin çöküşüne neden olmuştu.
 
Evet, ilk bakışta,  ülkeye zarar veren olası koalisyon hükümetlerine yol açmamak ve istikrar düşüncesiyle partileri tek başına iktidara getirerek güçlü hükümetlerin kurulmasını sağlamak adına yüzde 10 barajı mantıklı gibi görünüyor.
 
Ancak, demokrasi açısından da bu uygulama en azından demokrasiye inanan insanların vicdanlarını rahatsız ediyor.
 
… Ve görünen o ki, zaten seçme ve seçilme noktasında; iki tercihli seçim sistemini biz fiilen uygulayan bir ülkeyiz.
 
Öte yandan…
 
Biz seçimlerde adil seçim yapamıyoruz.  
 
Genel başkanların tek başına belirledikleri ve her seçimde önümüze koydukları listeleri onaylıyoruz. Ki bunun adına da demokrasi diyoruz.
 
Yine yaptığımız mahalli idareler seçimlerinde, seçim sistemimizin iki turlu olmamasından dolayı siyasi oyunlara, manipülasyonlara maruz kalıyoruz.  
 
Mesela İzmir / Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, 2014 yerel seçimlerinde; oy kullanan 18 bin seçmenden 6 bin küsur oy alarak seçildi. Eğer sistem iki turlu olmuş olsaydı, sizce seçilebilir miydi?
 
Bunun içindir ki,  iki turlu ve dar bölge seçim sisteminin getirilmesi halinde bir vatandaş olarak anayasa değişikliğine ‘evet’ diyebilirim.
 
GÜNÜN SÖZÜ: Demokrasinin bütün hastalıkları daha fazla demokrasi ile tedavi edilir. (A. Edim Smith)
 
GÜNÜN FIKRASI:

Seçmenlerde gelenektir. Yolları Ankara’ya düştüğünde Milletvekillerini ziyaret ederler. Bu ziyaretler bazen mecliste, bazen de çat kapı vekillerin evlerinde yapılır. Amaç, ilettikleri sorunlara çözüm aramaktır.  
 
Yine kontenjandan seçilmiş bir vekilin kapısı çalınır. Vakit erken olduğu için vekil  gelenlerle görüşmek istemez, bu nedenle de kapıyı hanımı açar.
 
-Buyurun ne istiyorsunuz?

-Vekilimizi görmek istiyoruz.

- Vekiliniz yorgun, istirahate çekildi.  

-Biz o kadar uzak yoldan geldik, uyandırın.

-İmkânı yok, uyandıramam!

-Öyle mi biz de bir daha oy vermeyiz, o da milletvekili olamaz.
 
Kapı ardında bu sözleri duyan milletvekilinin tepesi atar ve şöyle der:
 
-Defolun şuradan, ben sizin değil İsmet Paşa'nın milletvekiliyim.

YORUMLAR

  • 0 Yorum