Yedi düvel karşımıza çıkmış, bize saldırıyor.
Türkiye'ye döviz kuru üzerinden ekonomik operasyon çekiliyor.
Hükümet, kamu idarelerinin harcamalarında tasarrufu azami düzeye çıkartacak tedbirler alıyor.
Başkan Erdoğan, başkomutan sıfatıyla şöyle diyor: "Ülkemize ekonomik savaş açtılar"
Hani genelde hep şöyle yorumlanır: "Tarihte tankla-tüfekle yapılan savaşlar; yeni dünya düzeninde yerini artık ticaret/ekonomi savaşlarına bıraktı/bırakıyor!"
Evet, bu gerçek şimdilerde Türkiye ile ABD arasında vuku buldu.
Peki, savaş halindeki bir ülkenin vatandaşı olmanın gerekliliğini ne kadar yerine getiriyoruz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "yastık altındaki dövizi bozdurun" çağrısına duyarsız kalmayan necip milletimiz her şeyden önce liderine sahip çıkarak, arkasında durarak ve işaret ettiği yoldan yürüyerek görevini eksiksiz yerine getiriyor.
Başta Anadolu halkı olmak üzere iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarımız yerli ve milli bir duruş sergiliyor.
Zira söz konusu vatan olduğunda seferberlik halinde olmak, bizim atalarımızdan miras aldığımız inanç, şiar ve geleneklerdendir.
Ancak...
Bazı belediye başkanlarımız, sanırım ülkemizin ekonomik savaş halinde olduğunun farkında değiller.
Hükümet tasarruf adına tedbir üzerine tedbir alırken...
Bazı belediyelerimiz "Vur patlasın, çal oynasın!.." zihniyetinden ne yazık ki vazgeçemiyor.
Belediyelerde eskiden sürekli kaldırımları yenilemek revaçtaydı; şimdilerde konser ve şenlikler düzenlemek moda oldu. (Bilmem anlatabildim mi?)
Neyse, devam edelim.
AK Parti İzmir Yerel Yönetimlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı sayın Fikret Mısırlı'nın yaptığı açıklama sayesinde öğrendik.
İzmir Büyükşehir Belediyesi 9 Eylül kutlamaları sırasında yapılacak havai fişek gösterisi ve ses düzeni için (sadece 1 gece yapılacak) 3 milyon 600 bin TL harcayacakmış.
Rahmetli ninem ailemizin ekonomisi iyi olmadığı dönemde, eğer israfa yönelik bir harcama yaptıysak şöyle derdi: "Ayranımız yok içmeye, tahtırevan ile gideriz ....!”
Bu arada...
Sayın Mısırlı, yapılan ihalenin şeffaf olmadığını da iddia ediyor! Fakat söz konusu iddia ayrı bir yazı konusudur.
Şimdi gelelim başka bir konuya.
Daha önce de defalarca yazdım!
Sorumsuzca yönetilen belediyeler bu ülkenin sırtında kamburdur.
Sırayla gidelim!..
Bazı belediyeler var ki, o belediyelerde bir yumurtayı beş kişi taşıyor.
Misal, ortalama 500 personeli olan bir ilçe belediyesini gözlemlerseniz, rutin işleri yapan, yani gerçekten aldığı parayı hak eden personel sayısının 100 kişiden fazla olmadığına şahit olursunuz.
Bu örneği neden verdim?
Anlatayım!
Son dönemde önüne gelen üretimin önemine işaret ederken...
Türkiye'de belediyeler kolay yoldan para kazanmanın tek adresi olarak görülüyor.
Diğer taraftan, benim yaşadığım kasabayı 3 dönemdir yöneten CHP'li Foça Belediye Başkanı herkesi belediyede işe alarak kentin işsizlik sorununa çözüm bulacağına inanıyor?
Hal böyleyken...
Hiç kimse balıkçılık, hayvancılık veya çiftçilik yapmak istemiyor.
Hele hele komşu ilçemiz Aliağa'da faaliyet gösteren endüstriyel işletmelerde çalışmayı hiç kimse tercih etmiyor.
Çünkü üretmek ya da emek yoğun işlerde çalışmak yorucu ve zor!
Ee siyaset aracılığıyla belediyede işe girip, yine siyaset kalkanıyla burada çalışıyormuş gibi yapıp para kazanmak varken, kim ne eylesin balıkçılığı-tavukçuluğu?
Ayrıca bazı belediyelere personel ve hizmet alımında adalet ve liyakat hak getire...
Demem o ki belediyeler toplumu tembelleştiriyor; yorulmadan para kazanmaya teşvik ediyor.
Öte yandan gereğinden fazla çalışanı olduğu için gelir-gider dengesini kuramayan belediyeler borç batağından da kurtulamıyor.
Buraya kadar anlattıklarımı boş verin!
Ve işsizlik rakamlarının aşağıya düşmesine katkıda bulunduğu için mezkur konuyu mazur görün!
Şimdi gelin başka bir örnek üzerinden gidelim.
Bazı ilçe belediye başkanları, büyükşehir yasasının uygulamaya alınmasından sonra ilçe belediyelerinin yetkisizliğinden şikayet eder oldu.
Hatta dost meclislerinde "Bizim çöp toplamaktan başka yapacağımız bir iş kalmadı" diye yakınanlar da var!
İlginç değil mi?
Belediye olarak borç batağından kurtulamayacaksın, işletmelerin sürekli zarar edecek, kalıcı eserler yapamayacaksın, belediye eliyle topladığın gelirleri ve devletten aldığın yardımı lay lay lom etkinliklerle heba edeceksin...
Yetmedi!
Emrine lüks makam aracı, şoförü, odacısı, çaycısı, sekreteri, danışmanları, bir de bol sıfırlı temsil ve ağırlama gideri...
O zaman adama "Ne yani bunca fuzuli masraf başkan bey çöpleri toplatıyor diye mi yapılıyor!" diye sormazlar mı?
Demem o ki, bir yaraya merhem olamadıktan sonra ne gerek var belediyeye, ne gerek var krallar gibi yaşamaktan imtina etmeyen belediye başkanlarına?
Çöp deyince aklıma geldi!
Bazı belediye başkanlarımız da "Daha temiz bir .... için" başlığı altında "filanca belediye çöpleri topluyor" diye boy boy haber(!) yaptırıyor gazetelere...
Bazı gazeteler de reklam aşkına büyük puntolarla veriyor haberi(!)
Başkan dedi ki: "Kentimizi pırıl pırıl yapıyoruz"
Breh breh breh ...
Sanki inanılmazı ve imkansızı başarıyor muhterem!
Yahu temizlik senin asli görevin be kardeşim, niye lütuf gibi anlatıyorsun ki?
Biliyorum! "Gazetedeki çöp haberiyle israfın ne alakası var?" diye soracaksınız.
Çok alakası var!
Çünkü normal şartlarda hiçbir gazete belediyenin çöp haberine sayfalarında yer vermez! Verse de sayfa doldurmak adına kıyısından, köşesinden verir.
Lakin ucunda reklam olunca işin rengi değişiyor tabii.
Yani bazı belediyelerin (sadece susturmak adına) bazı medya organlarına çeşitli yasal kılıflar altında ödediği rakamları bilseniz!..
"Yahu ben artık bu ülkede yaşamak istemiyorum!" diye isyan edebilirsiniz.
Neyse şimdilik burada bitirelim! Ki yazı gereğinden fazla uzadı.
İlaveten...
İnancım odur ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yerel yönetim tecrübesine sahip olan sayın Cumhurbaşkanımız her şeyin ama her şeyin farkında.
Ve yine inanıyorum ki, 2019 mahalli idareler seçimlerinden sonra, Türkiye'de 1970'li yılların anlayışıyla yönetilen belediyeler yeniden mercek altına alınacak ve özlemle ihtiyaç duyulan yerel yönetimler reformu er ya da geç gerçekleşecek. Yani bir gün olacak Yağma Hasan'ın böreğini andıran belediyecilik anlayışı ülkemizin tarihinde sadece kötü bir hatıra olarak kalacak.
YORUMLAR