Her seçim öncesi aynı terane...
-"Bu seçim varoluş ve yok oluş mücadelesi için dönüm noktasıdır"
- "Bu bir ölüm kalım seçimi..."
- "Bu seçim hayati derecede önemli"
- "Bu seçim İkinci Kurtuluş Savaşı'dır"
(Bu yöndeki söylemlere verilecek örnekler çoğaltılabilir.)
Fakat "nasıl yani?" diye sormadan edemiyor insan.
Yahu yerel seçime değil de, savaşa mı giriyoruz?
Seçime taraf olan parti ya da vatandaşlarımızın tamamı bu ülkenin evladı değil mi?
Türkiye'de etnik milliyetçilik yapan ve tehdit unsuru olduğu iddia edilen marjinal bir siyasi partinin tek başına iktidara gelebilme ihtimali mi var?
(Tehdit unsuru olarak tanımlanan bir siyasi partinin yasal çerçevede faaliyet gösteriyor olması da nasıl bir çelişkidir?)
Hem bazı belediyelerin yanlış partilerin eline geçmesi halinde, daha önce olduğu gibi, kayyum seçeneği ne güne duruyor?
Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisi CHP'nin bir gün iktidar olma ihtimali mi tehlike arz ediyor ülkemiz için?
Ya da mevcut iktidar partisinin iktidarını devam ettirmesi mi?
Ülkemizin mihenk taşları niteliğinde olan her iki parti de tıpkı bir elmanın iki yarısı gibi Türkiye'nin birer parçası değil midir?
Her iki partiye de mensup olan milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımız, gerektiğinde bir an olsun bile gözünü kırpmada bu ülke için canını feda etmezler mi?
AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, hatta HDP'ye mensup olan vatandaşlarımızın ataları, dedeleri Çanakkale'de, Sakarya'da, Kurtuluş Savaşı'nda sırt sırta, omuz omuza savaşıp vatanımızı hep birlikte kurtarmadılar mı?
Aslında uzağa gitmeye de gerek yok!
15 Temmuz hain darbe girişiminin olduğu gece, vatanın tehlikede olduğunun hissedildiği anda, necip Türk halkı, sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde akın akın sokağa çıkıp, darbeyi hem de çıplak elleriyle geri püskürtmedi mi?
Diyeceğim o ki, Türkiye Cumhuriyetinin bekası, sanki pamuk ipliğine bağlıymış gibi, herhangi bir siyasi partinin başarı ya da başarısızlığına indirgenemez!
Olası bir saldırıda, Türk istiklal ve cumhuriyetimizi kurtarmak için muhtaç olduğumuz kudret, siyasi partilerin yerel seçim başarısında değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi; damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur!
***
Geçen akşam Ahmet Hakan'ın tartışma programını izliyorum!
Konuşulan/tartışılan konu: Mansur Yavaş'ın soy ağacı kütüğü...
Yok efendim Mansur Yavaş'ın dedesi bilmem nereliymiş, Mehmet Özhaseki Ankaralı değilmiş vesaire, vesaire..
Amiyane tabirle: goygoy.
Yani dünya markası olan bir haber kanalında, hem de Ahmet Hakan gibi duayen bir gazetecinin sunduğu bir tartışma programında bunların mı konuşulması gerekiyor?
'Gündeme dair konuşuyorlar; başka neyi tartışacaklar ki?' diyecek olanlar için peşinen cevap vereyim.
Mansur Yavaş'ın dedesinin nereli olduğu ya da Binali Yıldırım'ın TBMM Başkanlığından istifa edip-etmeyeceği kimin umurunda?
Bu noktada...
Ankara ve İstanbul özelinde asıl tartışılmaya muhtaç olan konular için birer örnek vermek gerekirse...
Türkiye'nin başkenti olan Ankara, şehircilik düzeyinde, diğer Avrupa ülkelerinin başkentleriyle mukayese edilebilir.
Misal, metro hattı uzunlukları üzerinden karşılaştırmalar yapılabilir.
Diğer taraftan, daha önce İstanbul'a ihanet ettiklerini, kendisinin de bundan sorumlu olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu özeleştirisi ışığında ve neden-sonuç düzleminde "İstanbul nasıl kurtulur?" sorusuna yanıt aramak daha faydalı olmaz mı?
Zira... İstanbul'un muhtelif sorunlarından yaka silken milyonlarca insanın, daha yaşanılabilir bir İstanbul için nasıl bir reçete uygulanması gerektiğini, Binali Yıldırım'ın istifa meselesinden daha çok merak ettiğine inanıyorum.
Neyse, geri dönelim asıl konumuza.
Yine bir seçim arifesindeyiz ve yine hamasi söylemler havada uçuşuyor.
Proje, modernizasyon, veyahut belediyecilik anlayışını değiştirecek/iyileştirecek konularda konuşan/ tartışan yok!
En azından benim yaşadığım yörede yok!
Türkiye'de yıllarca birileri "Şeriat geliyor, Türkiye İran olacak!" söylemini kullanırken, diğerleri de komünizm tehdidi olduğunu savundu.
Bir zamanlar, yönetimsel hatalarını "Ülkemiz 80 öncesine mi dönsün istiyorsunuz?" sorusuyla cevaplayanlar oldu.
Şimdilerde de "Atatürk" gibi milletin ortak değerlerinin tehdit altında olduğu korkusunu yayarak oy devşirmeye çalışanlar var.
Öte yandan...
Biri: 'ZİLLET' diyor.
Diğeri: 'İLLET' diyor.
Biri: 'YA BEKA, YA BELA' diyor.
Diğeri: "DAVA" diyor.
Yaşadığım kasabada, Foça'da...
Biri: CHP'nin Atatürk'ün partisi olduğuna işaret ediyor...
Diğeri: Masaya yumruğunu vura vura "Hesap sormazsam namerdim" edebiyatı yapıyor.
Şimdi mi aklınıza geldi hesap sormak?
Mimar Metin Öngünşen, Foça Belediye Meclis Üyesi olduğu dönemde, hem de belgeleriyle, "Foça Belediyesi'nde yanlış işler oluyor" diye haykırdı yıllarca, hanginiz arkasında durdunuz?
16 yıldır soramadığınız hesabı, mührü teslim alınca mı soracaksınız?
Uzatmayayım...
İllet, zillet, beka, bela, dava...
Ne yalan söyleyeyim, aslında yeni sistemde, özellikle cumhurbaşkanı seçiminde, bir kişinin seçilip-seçilmemesini ülkenin bekasıyla ilişkilendirmek, doğru bir yaklaşım olabilir.
Ama...
Ne zaman çarşıya çıksam birileri önüme geçip şöyle diyor: "Sevgili Hasan, mesele Serdar-Serkan, Ahmet-Mehmet meselesi değil, asıl mesele ülkemizin bekası..."
Bu sözler bana 2014 yerel seçim öncesini hatırlatıyor. Foça'da CHP'li dostlarım da "Vatanı kurtarmak istiyorsanız; Gökhan Demirağ'a oy vermek zorundasınız" diyorlardı.
(İlginçtir! Şimdi bakıyorum da aynı kişiler; "Acaba ne yaparız da Gökhan Demirağ'dan kurtuluruz!" diye çırpınıyor adeta.)
Hülasa, Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü bir devletin bekası, Ahmet'in ya da Mehmet'in Foça belediye başkanı olup-olmamasına kaldıysa, vay bizim halimize.
Ayrıca...
Bir seçmen olarak söylüyorum!
Bu tür söylemler; ben de hiç mi hiç heyecan uyandırmıyor.
Bunun içindir ki...
Yaşadığım şehirde, Foça'da...
Her kim çıkıp derse ki “Ben gelmedim DAVA için, benim işim SEVGİ için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.” (Yunus Emre)
Söz veriyorum! Annemin sütü bana nasıl helal ise, bu seçimde, benim oyum da o adaya helal olsun.
SEVGİYLE KALIN EFENDİM...
NOT: TBMM'de partisinin dünkü grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Önümüzdeki seçim bir beka meselesi değildir. Muhtarlarımız, belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz hepsi bu. Herkes güzel gönlüne yatan adaya destek versin." sözleriyle, mezkûr konuda en doğru tespiti yapmıştır.
YORUMLAR