2019 Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde…
Belediye Başkan adaylarının açıklandığı günlerde...
Foça siyasetinin önemli figürlerinden biri olan ‘o’ kişi, sosyal medya hesabı üzerinden ‘Fabrika Bacası’ resimleri paylaşmıştı.
O gün bir anlam verememiştim!
Tabii mantıklı bir açıklaması olmaydı.
“Bu bacalar var ya bu bacalar…” kabilinden bir mesaj mı vermek istemişti acaba?
Bilemeyiz!
Neyse, izahatı kendisine bırakalım-ki zamanı geldiğinde o paylaşımın sebebini açıklamak boynunun borcudur-
Gelelim bir diğer konuya…
Aliağa’da sanayi her geçen gün biraz daha gelişiyor.
Deyim yerindeyse, artık kabuğuna sığmıyor.
Aliağa’yı merkezine alan sanayi ve enerji sektörünün kuzeye doğru daha da genişleme ihtimali yok, çünkü kuzeyde turizm ve termal alanı ilan edilen Dikili ilçesi var.
Öyle ki Çandarlı Limanı bahse konu yayılımın gelebileceği son nokta!
Bakırçay bölgesinde sanayi tehdidi altında olan ve dikkati çeken en önemli yer Foça!
Türkiye’de turizmin tırmanışa geçtiği 80’li yıllarda başlayan turizmde gelişim sürecini ıskalayan ve gelinen noktada turizmdeki iddiasını her geçen yıl biraz daha yitiren Foça, sanayinin adeta panzehiri niteliğinde olan turizmin önemini bir türlü kavrayamadı.
Foça’nın her daim bir emekli cenneti olarak kalmasını isteyenler, her seçimde mevcudu koruyacağının sözünü veren siyasi iradeyi desteklemeyi tercih ettiler. Bunu da Foça’nın iyiliği için yaptıklarını savundular.
Tabii kendilerine hak vermemek elde değil!
En son 1984-1989 döneminde Foça’da iktidar olan sağ iradenin kenti müteahhit cennetine dönüştürmesi, hafızlarda yer eden kötü izler ve bu tablonun mimarı olan kişinin Demokrat Parti, AK Parti, MHP gibi sağ partiler tarafından 30 yıldır ısrarla tekrar tekrar aday gösterilmesi…
Evet, Türk halkının on yıllardır CHP’yi veto edip iktidara getirmediği gibi, Foça halkı da ambargo uyguladığı sağ partilere (aslında aday gösterilen kişiye) hiçbir zaman iktidar vizesi vermedi.
Foça’da ANAP’ın tercihiyle başlayan ve diğer merkez sağ partilerin ısrarıyla devam eden hatalar zinciri, Foça’nın ehven-i şer yönetimler tarafından yönetilmesine neden oldu.
Bu noktada…
Büyük Önder Atatürk’ün “Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür!” sözünü anımsatmadan geçemeyeceğim.
Konuyu dağıtmadan esas gündemimize geri dönelim.
Foça ile Aliağa’yı turizm-sanayi denklemi üzerinden değerlendiren iki önemli isim var: Sebahattin Karaca ve Mehmet İşler.
Turizmin duayenlerinden olan bu iki ismin Foça’ya yönelik açıklamalarını önemsiyor ve yıllardır ilgiyle takip ediyorum.
Yukarıda irdelemeye çalıştığım konuda, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Başkanı Mehmet İşler’in uyarı niteliğinde olan birçok açıklaması oldu.
O açıklamalardan birini de 2013 yılında bendenizin tuttuğu mikrofana yapmıştı.
Hatırlamanın ve hatırlatmanın faydalı olacağı düşüncesiyle, Mehmet İşler’in 23. 05. 2013 tarihli röportajından hadi gelin beraber okuyalım:
“Turizmin yoğun olduğu yerlerde özellikle doğa ve çevreyi kirleten sektörler uzak kalmak durumundadır.
Çünkü turizm bu sektörlere karşı kente bir şemsiye görevi görmektedir.
Ancak üzülerek belirtmek isterim ki; tarihi ve doğal zenginlikleri olan Foça gibi bir ilçemizi turizm noktasında geliştiremezsek gelecekte Foça adına anabileceğiz pek bir şey kalmayacaktır elimizde.
Özellikle Aliağa bölgesindeki rafineri ve enerji sektörünün kuzeye doğru büyümesi imkansızdır.
Çünkü İzmir'in kuzeyinde turizm ve termal alanı ilan edilen Dikili ilçesi bulunmaktadır.
Kuzey aksına ilerleyemeyen sanayi Foça'nın turizmde kendini geliştirmemesi halinde önce Yeni Foça'ya sonra da Foça'ya doğru gelişecektir.
Bu nedenle de Foça turizmde marka haline getirilmek zorundadır.
Turizm çevre ile barışık bir sektör olduğu için bugün Bodrum, Didim gibi bir ilçeye termik santral yapmaya kalksanız oranın turizmcileri buna izin vermez.
Biz de sanayinin zamanla Foça'yı işgal etmemesi adına tıpkı bir Didim, bir Bodrum gibi turizm alanında yükselmeliyiz.
Gelecek nesillere miras bırakacağımız bu güzel ilçenin istikbalini ancak turizm şemsiye altına girerek kurtarabiliriz.”
Evet, aradan 7 yıl geçmiş…
Foça’da turizm adına atılmış tek bir somut adım var mı?
Gelişen ya da geliştirilen tek bir proje var mı?
Peki, Sayın Mehmet İşler haklı çıktı mı çıkmadı mı?
Foça’nın Ilıpınar Mahallesi’ndeki cüruf dağlarının son 10 yıldaki durumuna bakınca, Sayın İşler’in aslında ne anlatmaya çalıştığını şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Çok değil, en geç 2030 yılında, daha da iyi anlaşılacaktır Sayın İşler’in Foça’ya yönelik uyarıları.
Ama…
Foça’nın alışılagelmiş tavrıdır!
Söylemin içeriğine bakmak yerine, kimin söylediğine bakılır.
Söyleyen kişi kim olursa olsun, eğer Foça’daki kurulu düzenin bir parçası değilse, o kişinin söyledikleri mutlaka sakıncalı ve tehlikelidir.
Ve konu derhal sulandırılır:
-Kim söylemiş?
-Mehmet İşer
- Yahu o da çok havalı biri…(!)
Tabii Mehmet İşler gibi alanında uzman, kariyer sahibi, mesleğinde kendini kanıtlamış, nice başarılara imza atmış birinin Foça’ya dair söyledikleri dikkate alınırsa, Foça siyasetinde yıldızı parlayabilir!
Yıldızı parladığı takdirde de Foça Belediye Başkanlığına aday gösterilebilir.
Hele ki bir de seçilirse, Foça’daki müesses nizamı yıkabilir.
Oysa, Foça’da mevcut düzen devam etmeli ve kentin tek geçim kapısı belediye olmalı, öyle değil mi?
En önemlisi de Foça’da bir kesim var ki, onlar için önemli olan şey, koltuğa oturtulan kişinin diş geçirilebilir kıvamda olması…
Gelelim asıl konumuza…
Foça’daki mevcut düzenin devamını isteyenler, artık yalnız değiller.
Neden?
Farkında değil misiniz, Aliağa’nın çevre ilçelerinde görev yapan ve çevrecilik konusunda radikal olan tek bir belediye başkanı yok!
Çünkü Nihat Dirim, Osman Özgüven gibi çevreciliğe baş koymuş eski belediye başkanları, zamanında az çektirmediler sermaye dünyasına.
Ayrıca…
2019’da CHP’den Foça Belediye Başkan Aday Adayı olan Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu’nun niçin aday gösterilmediğini hiç düşündünüz mü?
Hakkı Ülkü, Osman Özgüven, Nihat Dirim gibi isimlerle aynı siyasi felsefeye sahip olmakla beraber ekoloji yanlısı olduğu için olabilir mi acaba?
Sözün özü, Foça’da artık sadece turizmin gelişiminden yana olan siyasetçiler değil, çevrenin korumasından yana olanlar da kaybetmeye mahkum. No turizm, no yeşil!
Belediye Başkan adaylarının açıklandığı günlerde...
Foça siyasetinin önemli figürlerinden biri olan ‘o’ kişi, sosyal medya hesabı üzerinden ‘Fabrika Bacası’ resimleri paylaşmıştı.
O gün bir anlam verememiştim!
Tabii mantıklı bir açıklaması olmaydı.
“Bu bacalar var ya bu bacalar…” kabilinden bir mesaj mı vermek istemişti acaba?
Bilemeyiz!
Neyse, izahatı kendisine bırakalım-ki zamanı geldiğinde o paylaşımın sebebini açıklamak boynunun borcudur-
Gelelim bir diğer konuya…
Aliağa’da sanayi her geçen gün biraz daha gelişiyor.
Deyim yerindeyse, artık kabuğuna sığmıyor.
Aliağa’yı merkezine alan sanayi ve enerji sektörünün kuzeye doğru daha da genişleme ihtimali yok, çünkü kuzeyde turizm ve termal alanı ilan edilen Dikili ilçesi var.
Öyle ki Çandarlı Limanı bahse konu yayılımın gelebileceği son nokta!
Bakırçay bölgesinde sanayi tehdidi altında olan ve dikkati çeken en önemli yer Foça!
Türkiye’de turizmin tırmanışa geçtiği 80’li yıllarda başlayan turizmde gelişim sürecini ıskalayan ve gelinen noktada turizmdeki iddiasını her geçen yıl biraz daha yitiren Foça, sanayinin adeta panzehiri niteliğinde olan turizmin önemini bir türlü kavrayamadı.
Foça’nın her daim bir emekli cenneti olarak kalmasını isteyenler, her seçimde mevcudu koruyacağının sözünü veren siyasi iradeyi desteklemeyi tercih ettiler. Bunu da Foça’nın iyiliği için yaptıklarını savundular.
Tabii kendilerine hak vermemek elde değil!
En son 1984-1989 döneminde Foça’da iktidar olan sağ iradenin kenti müteahhit cennetine dönüştürmesi, hafızlarda yer eden kötü izler ve bu tablonun mimarı olan kişinin Demokrat Parti, AK Parti, MHP gibi sağ partiler tarafından 30 yıldır ısrarla tekrar tekrar aday gösterilmesi…
Evet, Türk halkının on yıllardır CHP’yi veto edip iktidara getirmediği gibi, Foça halkı da ambargo uyguladığı sağ partilere (aslında aday gösterilen kişiye) hiçbir zaman iktidar vizesi vermedi.
Foça’da ANAP’ın tercihiyle başlayan ve diğer merkez sağ partilerin ısrarıyla devam eden hatalar zinciri, Foça’nın ehven-i şer yönetimler tarafından yönetilmesine neden oldu.
Bu noktada…
Büyük Önder Atatürk’ün “Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür!” sözünü anımsatmadan geçemeyeceğim.
Konuyu dağıtmadan esas gündemimize geri dönelim.
Foça ile Aliağa’yı turizm-sanayi denklemi üzerinden değerlendiren iki önemli isim var: Sebahattin Karaca ve Mehmet İşler.
Turizmin duayenlerinden olan bu iki ismin Foça’ya yönelik açıklamalarını önemsiyor ve yıllardır ilgiyle takip ediyorum.
Yukarıda irdelemeye çalıştığım konuda, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Başkanı Mehmet İşler’in uyarı niteliğinde olan birçok açıklaması oldu.
O açıklamalardan birini de 2013 yılında bendenizin tuttuğu mikrofana yapmıştı.
Hatırlamanın ve hatırlatmanın faydalı olacağı düşüncesiyle, Mehmet İşler’in 23. 05. 2013 tarihli röportajından hadi gelin beraber okuyalım:
“Turizmin yoğun olduğu yerlerde özellikle doğa ve çevreyi kirleten sektörler uzak kalmak durumundadır.
Çünkü turizm bu sektörlere karşı kente bir şemsiye görevi görmektedir.
Ancak üzülerek belirtmek isterim ki; tarihi ve doğal zenginlikleri olan Foça gibi bir ilçemizi turizm noktasında geliştiremezsek gelecekte Foça adına anabileceğiz pek bir şey kalmayacaktır elimizde.
Özellikle Aliağa bölgesindeki rafineri ve enerji sektörünün kuzeye doğru büyümesi imkansızdır.
Çünkü İzmir'in kuzeyinde turizm ve termal alanı ilan edilen Dikili ilçesi bulunmaktadır.
Kuzey aksına ilerleyemeyen sanayi Foça'nın turizmde kendini geliştirmemesi halinde önce Yeni Foça'ya sonra da Foça'ya doğru gelişecektir.
Bu nedenle de Foça turizmde marka haline getirilmek zorundadır.
Turizm çevre ile barışık bir sektör olduğu için bugün Bodrum, Didim gibi bir ilçeye termik santral yapmaya kalksanız oranın turizmcileri buna izin vermez.
Biz de sanayinin zamanla Foça'yı işgal etmemesi adına tıpkı bir Didim, bir Bodrum gibi turizm alanında yükselmeliyiz.
Gelecek nesillere miras bırakacağımız bu güzel ilçenin istikbalini ancak turizm şemsiye altına girerek kurtarabiliriz.”
Evet, aradan 7 yıl geçmiş…
Foça’da turizm adına atılmış tek bir somut adım var mı?
Gelişen ya da geliştirilen tek bir proje var mı?
Peki, Sayın Mehmet İşler haklı çıktı mı çıkmadı mı?
Foça’nın Ilıpınar Mahallesi’ndeki cüruf dağlarının son 10 yıldaki durumuna bakınca, Sayın İşler’in aslında ne anlatmaya çalıştığını şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Çok değil, en geç 2030 yılında, daha da iyi anlaşılacaktır Sayın İşler’in Foça’ya yönelik uyarıları.
Ama…
Foça’nın alışılagelmiş tavrıdır!
Söylemin içeriğine bakmak yerine, kimin söylediğine bakılır.
Söyleyen kişi kim olursa olsun, eğer Foça’daki kurulu düzenin bir parçası değilse, o kişinin söyledikleri mutlaka sakıncalı ve tehlikelidir.
Ve konu derhal sulandırılır:
-Kim söylemiş?
-Mehmet İşer
- Yahu o da çok havalı biri…(!)
Tabii Mehmet İşler gibi alanında uzman, kariyer sahibi, mesleğinde kendini kanıtlamış, nice başarılara imza atmış birinin Foça’ya dair söyledikleri dikkate alınırsa, Foça siyasetinde yıldızı parlayabilir!
Yıldızı parladığı takdirde de Foça Belediye Başkanlığına aday gösterilebilir.
Hele ki bir de seçilirse, Foça’daki müesses nizamı yıkabilir.
Oysa, Foça’da mevcut düzen devam etmeli ve kentin tek geçim kapısı belediye olmalı, öyle değil mi?
En önemlisi de Foça’da bir kesim var ki, onlar için önemli olan şey, koltuğa oturtulan kişinin diş geçirilebilir kıvamda olması…
Gelelim asıl konumuza…
Foça’daki mevcut düzenin devamını isteyenler, artık yalnız değiller.
Neden?
Farkında değil misiniz, Aliağa’nın çevre ilçelerinde görev yapan ve çevrecilik konusunda radikal olan tek bir belediye başkanı yok!
Çünkü Nihat Dirim, Osman Özgüven gibi çevreciliğe baş koymuş eski belediye başkanları, zamanında az çektirmediler sermaye dünyasına.
Ayrıca…
2019’da CHP’den Foça Belediye Başkan Aday Adayı olan Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu’nun niçin aday gösterilmediğini hiç düşündünüz mü?
Hakkı Ülkü, Osman Özgüven, Nihat Dirim gibi isimlerle aynı siyasi felsefeye sahip olmakla beraber ekoloji yanlısı olduğu için olabilir mi acaba?
Sözün özü, Foça’da artık sadece turizmin gelişiminden yana olan siyasetçiler değil, çevrenin korumasından yana olanlar da kaybetmeye mahkum. No turizm, no yeşil!
YORUMLAR