Hasan ESER / 07 Mart 2017 - Hani "Delinin biri kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış" diye bir atasözümüz var ya.
İşte o misal…
Son dönemde internette dolaşan ilginç bir video var.
Bu video Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından çekilmiş.
Tıklanma rekorları kıran ve içeriğiyle tartışmaları da beraberinde getiren bu videoda…
Tom Walker isimli İngiliz komedyen, canlandırdığı sinirli ve açık sözlü muhabir 'Jonathan Pie' karakteri üzerinden sol ideolojiye mensup insanlara sesleniyor.
Hem de hararetli bir şekilde, deyim yerindeyse kitabın ortasından konuşuyor.
Birkaç dakikalık konuşmasında; Donald Trump’ın nasıl kazandığını yorumlayan ve ‘Brexit Yasa Tasarısı’na atıfta bulunan Tom amca, bir başka deyişle “sol ideoloji neden sürekli kaybediyor?” sorusuna da yanıt arıyor.
Dünya genelinde sağ siyasetin yükselişine adeta isyan eden Tom amcanın sol ideolojinin hataları üzerinden yaptığı tespitler, öfkeyle sarf edilmiş deli saçması söylemler olarak kabul edilebilir(!)
Sol ideolojinin küresel başarısızlığı üzerine oturtulan özeleştiri niteliğindeki bu konuşma; acziyet ya da hassasiyet olarak da yorumlanabilir.
Ha! Benim fikrimi soracak olursanız, dünyada iki yüz yıllık bir geçmişe sahip olan sol ideoloji olmasaydı, sağ ideolojinin kıymeti bu kadar öne çıkmayabilirdi.
Dolayısıyla hangi milletten ve hangi dilde olursa olsun birilerinin ‘Kral Çıplak’ diye bağırır misali, kendi cenahına ayna tutması sevindiricidir, umut vericidir.
Şimdi isterseniz lafı daha da uzatmadan, Tom amcanın o çok konuşulan videoda neler söylediğini birlikte okuyalım:
“Milleti yaftalayıp aşağılayarak kazanamayacağımızı anlamak için daha kaç kere kaybetmemiz gerekiyor?
İngiltere’de Muhafazakar Parti İktidarı, Brexit, Trump…
Sırada ne var?
Çözümün tartışmak olduğunu ne zaman anlayacağız?
Bu sonucun sorumlusu soldur!
Çünkü sol artık başka dünya görüşlerinin kabul edilemez olduğuna karar verdi.
Artık münazara etmiyoruz. Çünkü kültür savaşını sol kazandı.
Sağcıysanız sapıksınız! Kötüsünüz! Irkçısınız! Aptalsınız! Bir sürü rezilsiniz!
Böyle konuştuğunuz insanlar size nasıl oy verecek sanıyorsunuz?
Hakaretle, yaftayla kimin fikri değişmiş bugüne kadar?
Artık sağcı ya da hakim görüşün dışındaysanız görüşünüzü söyleyince saldırıya uğruyorsunuz.
Onun için de millet sandığa kadar bekliyor.
Orada izleyen yok. Suçlama yok. Utanç yok.
Aklındakini nihayet söyleyebiliyorsun ve bu çok kudretli bir şey.
Muhafazakâr Parti İktidarı! Brexit! Şimdi de Trump! Ve bütün anketler yanıldı!
Hepsi!
Çünkü sorulunca kimse ne düşündüğünü söyleyemiyor. Söyleyemiyor çünkü izin verilmiyor. Sol izin vermiyor.
Milleti susturulma korkusundan konuşamaz hale getirdik.
Utanıyorlar! “Böyle konuşamazsın!” diyen her solcu bu kültürü besliyor.
Sızlanmayı bırakın. Brexit’e ağlamayı bırakın.
Rakiplerinizi görmezden gelmeyi veya daha da beteri susturmaya çalışmayı bırakın.
Üniversite konuşmacılarını engellemeyi bırakın!
Facebook paylaşımlarını siyasi eylem sanmayı bırakın!
The Guardian okuyarak solcu olduğunuzu sanmayı bırakın!
Greenpeace retweet’leyerek karbon ayak izinizi azalttığınızı sanmayı bırakın!
Ve eğer yaptığım “mansplaining” sizi “tetikliyorsa” ya “güvenli alan”ınıza defolup gidin ya da gelin benimle konuşun!
Neden yanıldığımı anlatın!
Çünkü Trump Beyaz Saray’ı aldı! Alınganlık artık işe yaramıyor!
Hakaret artık işe ya-ra-mı-yor. İşe yarayan tek şey zahmet etmek. Bir şey yapmak.
Tek yapmanız gereken de tartışmaya katılmak.
Farklı düşünenlerle konuyu, derdini anlatıp, ikna edeceksin
Çok da kolay. Ama sol bunları bıraktı.
Size katılmayan herkesi kötü, ırkçı, cinsiyetçi ya da aptal sanmayı bırakın ve konuşun onlarla! İkna edin!”
Evet, biliyorum!
Tom amcanın isyanı üzerinden kaleme aldığım bu yazıyı ortanın solu olduğunu iddia eden CHP’ye ithafen kaleme aldığımı düşünüyorsunuz.
Yanılıyorsunuz-ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin sol ideoloji ile uzaktan yakından alakası olmadığını cümle alem biliyor-
Zira CHP tandansında siyaset yapan partiler, dünya genelinde -sol parti- olarak tanımlanmıyor.
Öyle ki CHP tarzındaki partiler, dünya genelinde düşük gelirli vatandaş tarafından desteklenirken, ülkemizde ise söz konusu bu kesim aksine AK Parti’yi destekliyor.
Global arenadaki karşılığı zenginlerin partisi olan AK Parti, Türkiye’de varoşların partisi olurken, yine siyasi yelpazedeki karşılığı gariban partisi olan CHP, Türkiye’de sosyete partisi olarak karşımıza çıkıyor.
Yani siyasi tablo Türkiye’de tersine işliyor. Bunda karpuz misali dışı yeşil, ama içi kırmızı olan AK Parti’nin başarı ile yürüttüğü sosyal politikaların rolü tartışılmaz elbet.
Öte yanda CHP’nin statükonun ve vesayetin temsilcisi gibi davranması; CHP’yi ileri demokrasiyi savunanlardan soyutluyor.
Bir zamanlar gerçek sosyal demokratların getirmek istediği düzene yönelik adımlar AK Parti tarafından atılınca algılar altüst oluyor.
Hal böyle olunca…
AK Parti’nin bu adımları bu kesim üzerinde ‘yetmez ama evet’ kararıyla karşılık buluyor.
Uzun lafın kısası, CHP’nin gerçekte bir sol parti olmadığını idrak etmek için alim olmaya gerek yok!
Özetle…
Tom amcanın söylediklerini öyle düşündüğünüz gibi CHP’ye gönderme yapmak için köşeme taşımadığımı umarım anlatabilmişimdir.
Kaldı ki, sol ideolojiye mensup birçok vatandaşımızın başka tutunacak bir dalı olmadığı için CHP’ye (kerhen) oy verdiği de zaman zaman gündeme getiriliyor?
Bu tespitin en büyük kanıtı da, 2015 genel seçimlerinde hakiki solcu kılığına sokulan Selahattin Demirtaş’a gösterilen büyük teveccüh değil midir? (Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış! Ayrı konudur)
Peki soruyu tersten sormamız gerekirse…
AK Parti gerçek bir merkez sağ partisi midir?
Bu sorunun yanıtı, kişisel kütüphanemde de bulunan, Bergamalı merhum gazeteci Şakir Süter’in ‘Merkez Sağ’da Tapu Kavgası’ isimli kitabında bulmak mümkündür.
Şimdi konuyu dağıtmamak adına bu konuda daha sonra ayrı bir yazı kaleme alacağımın altını çizerek, bir önceki satırda sorduğumuz sorunun cevabını şöyle vermek isterim:
AK Parti, bir zamanlar MHP lideri Devlet Bahçeli’nin hilal bıyığı ve beyaz çorabı yasakladığı gibi sembol siyasetine (badem bıyık) bir son vermediği takdirde hiçbir zaman merkez sağ partisi olamayacaktır.
Eleştirinizi kabul ediyorum! Biraz karışık bir yazı oldu ve o zaman AK Parti’yi siyasi yelpazenin neresinde tanımlamalıyız? diye sorduğunuzu da şimdiden duyar gibiyim.
Bu öyle geçiştirilecek bir soru değildir. Öyle ki bu soruya sağlıklı bir cevap vermek adına, yazımızı merhum Cumhurbaşkanlarımızdan Celal Bayar'ın "Başvekilim Adnan Menderes" adlı kitabından küçük bir alıntıyla noktalamak yerinde olacaktır.
Evet, Celal Bayar’ın ağzından aktarıyorum:
"...7 Ocak 1946 pazartesi günü akşamı bir basın toplantısı ile partinin (Demokrat Parti) kurulduğunu açıkladım. Bu sırada basın toplantısındaki bir gazeteci bana:
-Partiniz sağ mıdır, sol mudur? diye bir soru yöneltti.
-Demokrattır, dedim. Programımızı inceleyiniz, orada yerimizi bulacaksınız!
Adnan Menderes benim yanımda oturuyordu. Hemen beni teyiden ekledi:
-Siz Halk Partisinin (CHP) yerini bulun, biz Demokrat Partinin, onun neresinde olduğunu gösterelim."
Sözün özü: Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!
YORUMLAR