"(...) Akşam meyhanelere gidiyoruz, açıyoruz rakıları, mezeler geliyor, başlıyoruz genel başkandan, öbür taraftan il başkanı... Ülkeyi kurtarıyoruz, kafalar çok iyi, eve gidiyoruz, kafayı vurup yatıp sabah bir şey yok."
Bu sözler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na ait.
Evet, 2016 yılının Aralık ayında, partisinin İl başkanlarıyla bir araya gelen Kılıçdaroğlu, CHP'yi "rakı sofralarında Türkiye'yi kurtaranlardan" temizleyeceğini söylemişti.
Ve sözünü de tuttu.
Tabii başka şehirleri bilemem! Ama benim yaşadığım yerde, Foça'da, rakı sofralarında siyaset tarih oldu.
Hatırlayınız, bir zamanlar CHP Foça İlçe Örgütü rakının su gibi aktığı yemekli toplantılarla başlatırdı yerel seçim startını.
Hatta dönemin milletvekillerinden bir tanesi kadehini havaya kaldırır, 'En güzel rakı Foça'da içilir...' diye haykırırdı.
Keşke her şey o rakılı seçim startlarıyla sınırlı kalabilseydi.
Dahası, o rakı şelalesi 5 yıl boyunca aynı şiddette akmaya/akıtılmaya devam ediyordu.
Foça'ya gelen bazı milletvekilleri de belediyenin ne kadar başarılı olup-olmadığını incelemek yerine, onlar da rakı masasına dahil olmayı tercih ediyordu.
Uzatmayayım, Baraz Gezmiş Yıldırım'ın İlçe Başkanı, Fatih Gürbüz'ün de Foça Belediye Başkan Adayı olmasıyla birlikte, Foça'da Cumhuriyet Halk Partisi uzun zamandır ilk defa rakıdan arındırılmış bir seçim kampanyası dönemi geçirmiş oldu.
Bu arada yeri gelmişken anlatmak istediğim bir anekdot var.
Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim etmek gerekirse, ülkemizi 17 yıldır yöneten AK Parti'nin ilk çıkış noktası, 1994'te iktidara gelen Refah Partili belediyelerdir.
Şimdilerde Saadet Partisi'nde siyaset yapan bir ağabeyim var. Bir keresinde kendisine, "Refah Partili belediyelerin başarılı olmasının altında yatan sır neydi?" diye sormuştum.
Cevabını aynen aktarıyorum:
"Hasan kardeşim, o dönem Erbakan Hoca'mızın talimatıyla, parti genel merkezimiz tarafından müfettiş heyetleri kuruldu. Parti müfettişlerimiz, tıpkı devletin resmi müfettişleri gibi belediyelerimizi mercek altına aldı. Vaat edilenlerin yerine getirilip-getirilmediğini takip etti. Projelerin, yatırımların takipçisi olundu. Proje üretemeyen belediye başkanlarımıza proje desteği verildi.
Hiçbir başkanımızın yanlışa düşmesine mahal verilmedi. Belediye başkanlarımızın tamamı başarılı olmaya mecbur bırakıldı. Hatta denetime giden heyetler, gidecekleri şehre birkaç gün öncesinden gider; tebdili kıyafet yapar, yani kimliklerini gizleyerek belediye başkanının hakkında halkın ne düşündüğünü birinci ağızdan öğrenirlerdi."
Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanı olduğu dönemde yerel basını yakinen takip ettiğini adımın Hasan Eser olduğu kadar çok iyi biliyorum. Umarım, günün birinde bu yazı da Sayın Kılıçdaroğlu'nun eline geçer ve yukarıda aktardığım anekdot Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerinde de uygulanır.
Konumuza dönecek olursak...
Foça'mıza Fatih Gürbüz gibi kalbinde Allah korkusu olan bir ismi, belediye başkan adayı olarak gösteren Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ne kadar teşekkür etsem azdır.
Bütün kalbimle söylüyorum, Foça'daki fetret dönemine son verdiğiniz için, Foçalılar olarak size gerçekten minnettarız; sağ olun, var olun Sayın Genel Başkan.
Evet, Sayın Kılıçdaroğlu'nun takdiri ve Foça halkının teveccühüyle 31 Mart yerel seçimlerinden Foça'da galip çıkan aday Fatih Gürbüz oldu. Ve daha mazbatayı alıp henüz koltuğuna bile oturmadan küçük çaplı fırtınalar estirmeye başladı.
Osmanlı'da lale devrinin sonunu getiren Patrona Halil isyanı gibi, 31 Mart yerel seçimleri de Foça'daki saltanat döneminin sonunu getirdi.
Ha! Ne malum bundan sonraki sürecin eskisi gibi olmayacağı? diye sorabilirsiniz.
Haklısınız! Ama... Fatih Gürbüz'ün kendisine inananların güvenini boşa çıkarmayacağına olan inancım tamdır.
Nitekim Fatih Gürbüz'ün gözlerindeki o ışığı ben görebiliyorum.
Foça'da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına yürekten inanıyorum.
Foça Belediyesi kaynaklarının Foça için harcanacağına, tüyü bitmemiş yetimin hakkının kimseye peşkeş çekilmeyeceğine, kimseye oturduğu yerden maaş verilmeyeceğine, 15 yıldır süregelen saltanata son verileceğine, her türlü israftan kaçınılacağına ve Foça'nın, Fırat’ın kıyısında kaybolan kuzunun sorumluluğunu üstlenen Hz. Ömer'in adaletiyle yönetileceğine itimat ediyorum.
Son olarak...
Osmanlı döneminde valinin yönetiminden hoşnutsuz olan bir vatandaş, şikayetini arz etmek üzere padişahın huzuruna çıkar.
Şikayeti dinleyen padişah aynen şöyle der: "O vali benden çok korkar, var git ona söyle benim halkıma bir daha öyle davranmasın!" (Hikaye aslında çok uzun, özetin özetini anlatıyorum)
Vatandaş ne cevap verse beğenirsiniz?
-"Hünkarım siz bizim şehrimize sizden değil de Allah'tan korkan bir vali atasaydınız daha iyi olmaz mıydı!"
Kıssadan hisse...
Foça'ya liderden değil, Allah'tan korkan bir belediye başkan adayı gösterdiği için, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na Foça halkı adına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
YORUMLAR