Hasan Eser / 10 Kasım 2016 - Donald Trump büyük bir sürprize imza atarak ABD Başkanı seçilince…
Ülkenin hemen her eyaletinde Trump karşıtı protesto gösterileri yapıldı.
Yapanlar kim?
Ortadoğu ülkelerine demokrasi götürmeyi görev addeden ABD’yi dünyanın en demokratik ülkesi olarak tanımlayan Amerikalılar.
Yahu insan kendi ülkesinde olmayan demokrasiyi başka bir ülkeye götürebilir mi?
Naçizane tavsiyem…
Siz demokrasi olgusunu önce bi kendi içinize sindirin, sonra başka ülkeleri kendinize dert edinirsiniz.
Tamam! Demokrasilerde protesto haktır.
Ama…
Sandıktan çıkan sonuca karşı çıkmak, en hafif tabiriyle saygısızlıktır.
Öte yandan sokağa inip seçilmiş Devlet Başkanı’na koro halinde küfürler yağdıranlara ne demeli?
Hani oldu olacak, hazır eliniz değmişken Amerikan Baharını başlatıverseydiniz.
Ya da Pensilvanya'da koruyup, kolladığınız terörist başı Fethullah Gülen’e rica eder, bir gece ansızın baskın bir darbeyle devirebilirsiniz Trump’ı…
Nasıl olsa Türkiye’den darbe deneyimi var-ki sizin ruhunuz bile duymamıştır, O çoktan sirayet etmiştir ABD’nin kilit noktalarına-
Haa yapar mı? Bayılır!
Ayrıca bakmayın siz O’nun öyle yıllardır ABD’nin ekmeğini yediğine, o alışkındır ekmeğini yediği yere ihanet etmeye…
Neyse işin latifesi bir yana…
Hatırlayınız, bir zaman Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, Taksim Gezi Parkı olaylarını yakından takip ettiklerini ve Türkiye’deki demokrasi nizamından yana endişe duyduklarını açıklamıştı.
Geçtiğimiz akşam ABD halkı sokağa inince vallahi biz de çok endişelendik.
Yani olmaz! Olmaması gerekir.
İmam böyle yaparsa, cemaat ne yapmaz misali…
Dünyada demokrasinin başülkesi(!) ABD böyle yaparsa, diğer ülkeler ne yapmaz?
AYNI TABLO BİZDE OLSAYDI...
Malumunuz…
Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Donald Trump, ABD seçimleri öncesinde taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmıyordu.
Ancak, Trump’ın ABD Başkanı seçildiği kesinleşince…
Seçim merkezinde zafer konuşmasını yapan Trump, beklenenin aksine son derece yapıcı bir konuşma yaptı.
Öyle ki, Trump’ın yapıcı bir dil kullanarak yaptığı birlik, beraberlik vurgusu dünya piyasalarına rahat bir nefes aldırdı.
Peki, aynı tablo biz de olsaydı?
Gerçi kısmen de olsa 7 Haziran seçimlerinde olmadı değil.
Türkiye’de, Obama'nın işaret ettiği Clinton gibi, Erdoğan’ın işaret ettiği aday kaybetse…
İktidarı ele geçiren yeni liderimiz acaba neler söylerdi?
Mesela şunları diyebilirdi:
-İlk iş olarak sarayı yıkacağız.
- Osmanlı Hanedanının yurt dışına sürgün edildiği gibi, bunları sürgün edeceğiz.
-Bugüne kadar bunlarla birlikte hareket edenleri de yüce divanda yargılatacağız.
- Cumhuriyeti yeniden kurucu ayarlarına döndüreceğiz. (siz onu askeri-bürokratik vesayet olarak anlayınız)
Pekâlâ, şimdi bir anlık olsun bu ve bunlara benzer ifadelerin söylendiğini kabul edelim ve sonucu bir de böyle düşünelim.
Ben size, böyle bir durumda; en iyi ihtimalle ne olacağını, yaşanmış bir örnek üzerinden söyleyeyim.
Bilindiği üzere…
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığını fırlatmıştı.
Türkiye, Sayın Sezer’in belki de bir anlık öfkeyle yaptığı bu davranışın faturasını çok ağır bir şekilde ödemişti.
Velhasılıkelam ülke yönetmek kendi kendine belirlediğin delegeler üzerinden parti yönetmeye benzemez.
Söyleyeceğiniz birkaç kelime bile bazen telafisi çok güç sorunlara yol açabilir.
Ülkeyi yöneten de, yönetmeye talip olan da 79 milyon insanın vebalini göz önünde bulundurarak konuşmalıdır.
Bunun içindir ki, ilk konuşmasında vakur bir tavır sergileyen Donald Trump’ı kutlamak gerekir.
Ne diyelim, gün aşırı ‘laf olsun torba dolsun’ anlayışıyla konuşanlara örnek olur inşallah.
TRUMP TÜRKİYE’YE VERİR Mİ?
Şimdi herkes aynı soruyu soruyor:
Türkiye'nin Usame Bin Ladin'i olan Fethullah Gülen’e Obama döneminde sahip çıkan ABD, Donald Trump iktidarında da sahip çıkmaya devam edecek mi?
ABD, on yıllarca insanların geleceğini çalan, 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle ülkemizi kan gölüne çeviren terörist başı F. Gülen’i er ya da geç verecektir. Tıpkı, Abdullah Öcalan’ı verdiği gibi…
Lakin ABD sarı öküzünü öyle kolay kolay vermez. Yani mesele Obama ya da Trump meselesi değildir.
ABD, Gülen’i öyle gaza geldiğinde değil, ülkesel çıkarları elverişli duruma geldiğinde iade edecektir.
Terörist başı F. Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesini her Türk vatandaşı gibi ben de çok istiyorum.
Ancak benim bu konuda ciddi endişelerim var.
Eğer biz Gülen’i asamayacaksak, ülkede ikinci bir İmralı yaratmaya hiç gerek yok.
Zira uzun yıllardır beslediğimiz diğer terörist başı Öcalan, bir zaman neredeyse meşru bir muhatap haline dönüşmüştü.
Gülen’in dışkısını yemek için sıraya giren FETÖ üyeleri, yarın PKK benzeri bir örgüt olarak yeniden filizlenirse ne yapacağız?
Öyle ki, Gülen, bugün Türkiye’nin her hangi bir yerinde hapsedilse, militanlarına bundan büyük motivasyon olur mu?
Dolayısıyla…
İdam edemedikten sonra, Gülen’i Türkiye sınırları içinde tutmak, saatli bomba misali risk teşkil edebilir.
Zira, geçmişte F. Gülen’e yakın olup sonradan yollarını ayıran, 15 Temmuz öncesinde ve sonrasında F. Gülen’in insanları kendisine nasıl bağladığını anlatanlar da, Fethullahçı Terör Örgütü’nün tamamen tasfiye edilebilmesi için Gülen’in ölmesi
gerektiğini söylüyorlar.
Tabii ki, önce sorgulanmak şartıyla.
YORUMLAR