Lafa gelince...
"Nerede para/rant varsa FETÖ oradadır! Paranın olduğu her yerde mutlaka FETÖ vardır" deniliyor.
Peki, Türkiye'de belediyelerden daha yağlı bir kapı var mı?
Yetki ve imkanlarıyla küçük birer krallığı andıran belediyelerden daha verimli bir memba olabilir mi?
Spor kulüpleri, düzmece etkinlikler, adaletsiz hizmet alımları, abartılan faturalar, gereksiz istihdam, israf edilen sayısız kaynak...
Misal, bonkör müteahhitlerin spor kulüplerine olan bitmez/tükenmez sevgisi manidar sayılmaz mı?
Yahu belediyelerden, sokakta toplanan çöpüne (geri dönüşüm atıklarına) kadar son derece kıymetli bir madenden bahsediyoruz.
Belediye mülkünü üç-otuza kirala, dön arkanı, çok sıfırlı rakamlara sen de başkasına kirala...
Başkanı kafala, manzaralı bir belediye mülküne patlat aynalı bir mekan, biraz bekle, daha sonra istediğin rakama devret babanın oğluna.
Bu anlattıklarım basit kalemler...
Detayına ve derinliğine inmeye kalksak sayfalar yetmez!
Şimdi soruyorum: FetÖCÜ'lerin altın madeni niteliğindeki belediyeleri pas geçmesi mümkün müdür?
Bu bağlamda...
Belediyelerin FetÖCÜ'lerden ne derece temizlendiği büyük önem arz ediyor.
Bu yazdıklarımdan dolayı birşeyler ima etmeye çalıştığımı düşünebilirsiniz-ki yanılmış olursunuz-
Çünkü FETÖ'nün çıkış noktası, başkenti ve altın şehri olmasına rağmen bizim İzmir'de öyle sıkıntılı belediyeler yok!
Nereden mi biliyorum?
Yılmaz Özdil "İzmir'de feto'ya bulaşmış bi tek belediyeci bile yok" diye yazmadı mı?
Koskoca yazar yalan mı söyleyecek?
"YOK!.." diyorsa, yoktur elbet.
Öte yandan...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her partinin kendi belediye başkanlarına çekidüzen vermesi gerektiğini belirterek şöyle demiş: “Belediyeler inceleniyor, herhangi bir şey yakalanırsa müdahale edilir”
Pekala, Yılmaz Özdil'in deyimiyle; FETÖ'den uzak kalmayı başaran İzmirli belediyeler...
Yolsuzluğa/usulsüzlüğe bulaşmış olabilir mi? Bilemeyiz!..
Amma velakin...
Farkında mısınız! Kemal Kılıçdaroğlu haricinde bir Allah'ın kulu (belediye başkanı) da çıkıp şöyle diyemiyor: "Ey Cumhurbaşkanı Erdoğan, biz kendimize çok güveniyoruz! İstediğiniz müfettişi gönderin, gelsinler, bizi denetlesinler, tek bir hata bulsunlar, siz söylemeden ben kendim istifa edeceğim!.."
Diğer taraftan, sokaktaki vatandaş da "Biz belediyemize güveniyoruz, sütte leke bulunur da, bizim belediyemizde bulunmaz!" diyemiyor.
Ee bu yönde hiç mi müspet ya da menfi anlamda yorum yapan yok?
Sokaktan gelen birkaç çatlak ses var elbet!
Söze, "Hiçbir şey olmaz, bir şeycik çıkmaz" diye başlayan bazı kaşalotlar, "O belediyelere ilişirlerse çok büyük tepki alırlar" şeklinde klişe tespitler yapmaktan geri kalmıyorlar.
Ayıya 'Bu sene Armutlar nasıl olacak?' diye sormuşlar. 'Çok bol, tatlı ve sulu olacak' diye yanıt vermiş. 'Nereden biliyorsun?' demişler! 'Çünkü canım öyle istiyor' demiş.
İşte aynen o misal, herkes her şeyi canı istediği gibi yorumluyor. (Haklısınız! Benim canım da hortumların kökünden kesilmesini istiyor)
Ayrıca...
Hiç kimse de "Evet ya.. devletin-milletin sırtına kambur olan bu mevcut belediye yapısına bir çeki düzen vermemiz gerekir" demiyor, diyemiyor.
Öyle ki, özellikle küçük şehirlerde ucundan-kenarından hemen herkesin belediye ile duygusal bağı var.
Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan, bazı konuşmalarında üretimin önemine değiniyor.
İstediği kadar değinsin, mevcut belediye yapımızı iyileştiremediğimiz sürece, toplumu hiçbir zaman üretime teşvik edemeyiz.
Zira toplum belediyeler üzerinden geçinmenin yolunu bulmuş bir kere...
Misal Foça'da...
Bir yumurtayı beş kişinin taşıdığı belediyede çalışıyormuş gibi yapıp para kazanmak varken...
Kim ne diye balıkçılık yapsın, kim ne diye tarımla uğraşsın, kim ne diye hayvancılığa eğilsin ya da kim ne diye turizm sektörünü geliştirmenin yolunu arasın?
Ne de olsa kolayı var, belediyeye kapağı at, biat et ve rahat et.
Toplumu tembelliğe alıştıran belediyeleri ne şekilde iyişleştirebiliriz?
Bilemem! Ki yerel yönetimler uzmanı olmadığım gibi, İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı düzeyinde bir deneyime de sahip değilim.
Ancak...
FETÖ'nün belediyeler imamı Erkan Karaaslan'ın deşifre olan ilişkilerinden de öğrendiğimiz üzere...
Birileri danışmanlık adı altında belediyeleri adeta soyup soğana çevirmiş.
Ne var ki, Fırat'ın kıyısında kaybolan kuzudan sorumlu olanların ruhu bile duymamış.
Toparlamak gerekirse...
Domates tarlasında balık avlanır mı?
Doğru! Avlanmaz! Zira balığın adresi bellidir: Deniz, akarsu ya da göl...
Bunun içindir ki, doğru adres belediyelerdir. Ve çok daha detaylı bir şekilde mercek altına alınmalıdır.
Hatta Osmanlı'nın dağdan indirdiği eşkıyaya paşalık verdiği misal...
"Hırsızı en iyi hırsız yakalar!" sözünden yola çıkarak...
Eski kulağa kesik belediyecilerden bir ekip oluşturulsa...
Mübalağa etmiyorum, lakin daha önce işin mutfağında yer almış bir ekibin, suyun başında duranların çocukken aşırdıkları eriğe kadar deşifre edebileceklerine inanıyorum.
Tabii, köhnemiş mevcut düzeni kökten değiştirmedikten sonra ne fayda.
Nihayetinde, ortada yasal olmayan bir durum yok! Olmadığı gibi de, her yapılanın bir kılıfı var elbet.
YORUMLAR