Tiyatro çarşısının tiyatro ile edebiyatı birbirine karıştırması çoğu zaman can sıkıcı oluyor.
Ayrı sanatlar bir kere. Yedi sanattan ikisi; tiyatro ve edebiyat. Meslek erbabı için de iki farklı iş.
Oyuncu açısından...
Yazar noktalama işaretlerini dil bilgisi ve kolay anlaşılması için koyar.
Oyuncunun metin üzerinde çalışırken kendi işaretleri vardır; bunlar nokta, virgül değil, duraktır ya da estir mesela, vurgudur vs.
Tek çizgi, iki çizgi, kalın çizgi gibi işaretler kullanır oyuncu. Kendi noktaları, virgülleri, ünlemleri vardır.
Bir metin yazarın noktalama işaretlerine göre söylendi mi, doğallık uçar gider. Oyuncu metin okumaz, sahici olur. Yoksa ona spiker denir, oyuncu değil.
Yönetmen ve dramaturg açısından...
Öncelikle tiyatro metninin edebi olması gerekmiyor. Ancak mutlaka sahnelenmeye, daha doğrusu yönetmenin bakışına uygun olmaya ihtiyacı var.
Bir tiyatro metni, basıldıysa eğer, sadece kitapçı rafında dokunulmazdır. Raftaki kitabın sayfalarını değiştirmek, üstünü çizmek, bölümlerin yerlerini değiştirmek vandallıktır.
Ama sahnelemede yönetmenin bakışı esas...
Yönetmenin bir rüyası vardır, o metinden yola çıkarak kuracağı bir dünya ve bir tiyatro metni prova masasında asla dokunulmaz değildir.
Bu yazara saygısızlık değil; işin gereği... İyi yazar metnini güvendiği yönetmene teslim eder ve yazdığının nasıl ete kemiğe büründüğünü prömiyerde görür. Onun yazarken kurduğu dünyadan farklı olabilir sahnede izlediği...
Ama yazarla yönetmen de farklı insanlar, farklı yaratıcılardır ya...
KEMAL BAŞAR
YORUMLAR