Yalnızlık, insanlığın ortak kaderidir. Hepimiz, hayatımızın bir döneminde (kalabalıklar içinde bile olsak) kendimizi yalnız hissetmişizdir. Yalnızlık, bazen sahte dostlukların ve yüzeysel ilişkilerin gölgesinde bizi özümüze döndüren bir hazineye de dönüşebilir.
Sahte dostluklar, sarmaşık gibi ruhumuza dolanır ve bizi yavaş yavaş boğmaya başlar.
Çıkarcılık, aldatma ve ikiyüzlülük bu tür ilişkilerin temelini oluşturur. Gerçek dostlar ise iyi ve kötü zamanlarımızda yanımızda olan, sevinçlerimizi paylaşan ve hayatı daha anlamlı kılan kişilerdir.
Bunun içindir ki "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır" sözünde olduğu gibi, mükemmel dostluk arayışımızda gerçek dostlukları da gözden kaçırmamalıyız.
Evet, sahte dostlukların yarattığı hayal kırıklıkları bizi bazen yalnızlığa sürükleyebilir, ama bu durum aslında bir lütuf da olabilir. Çünkü değerli yalnızlık, bizi sahte dostlukların gürültüsünden uzaklaştırır ve kendi iç sesimizi dinlememize olanak tanır.
Öyle ki kendi düşüncelerimizle ve duygularımızla baş başa kalmak, kendimizi daha iyi tanımamıza ve gerçek dostların kimler olduğunu keşfetmemize yardımcı olur.
Bizlere sahte dostlukların yarattığı hayal kırıklıklarından arınma şansı veren yalnızlık, kendimizle barışık olmayı ve kendi mutluluğumuzun sorumluluğunu almayı da öğretir.
Bizi sahte dostlukların gürültüsünden uzaklaştırarak, gerçek dostlukların sessiz ve derin sularına yönlendiren yalnızlık (aynı zamanda) gerçek dostlukların kıymetini anlamamızı da sağlar.
Evet, gerçek dostlar sayıca az olabilir, ancak varlıklarıyla hayatımıza anlam katarlar.
Netice olarak...
Yalnızlık; korkunç ve ürkütücü gibi görünse de aslında bireysel gelişim ve içsel keşifler için nadide bir imkân sunuyor.
Bu yüzden yalnızlık, bir nihayet değil, yeni başlangıçların müjdecisidir.
Dolayısıyla, yalnızlık anlarını bağrımıza basmalı ve bu evrede bizi daha yüce bir insan olma yolunda ilerletecek dersleri derinlemesine özümsemeliyiz.
NECLA KETENCİ ESER
YORUMLAR