8 Mart Kadınlar Günü kadınlarımız için kutlu olsun. Ancak kadınlar gününün kutlarken kadını da tanımamız gerekir.
Kadınlar gününü kutlayan hem cinslerim içinde çoğu erkek arkadaşlarım deyim yerindeyse modaya uymak için “kadın erkek arasında farkın olmadığını kabul etmemiz gerektiğini” belirtiyorlar.
Bazıları bunu da demokratlık ve çağdaşlık adına söylemektendirler.
Ne yazık ki demokrat ve çağdaş insanın kadın için düşüncesi “eşitlik değil” farklılıkların önemini diyalektiğini kavraması gerekir.
Kadını eşit yaratılmış bir birey olarak değil, kadının kendine özgü farklılıklarının kabul edilmesi gerekir.
Kadının insan olarak herkes gibi eşit vatandaşlık haklarını savunmak ayrı, kadının kadınlığı, yanı onun duygu ve düşünce farklılığı kabul etmek ayrı bir konu.
Konu yeniden insan olarak kadının erkek hemcinsi ile yaşamın her alanında eşit yurttaş olarak kabulü sorunu gündeme gelmektedir.
İnsan olarak birlikte yaşamın her alanında kişinin bilinç ve bilgi ekseninde yeteneğine göre yaşamda hak ettiği yer alıp almamasıdır.
Ancak kadının yaşamda söz sahibi olması yönetim organlarında kendi yeteneğine göre yerini alması halen çokta istenemediği de bir gerçektir.
Nüfusun yarı yarıya kadın-erkek olduğu dünyamızda siyasete ve iş dünyasında kadınların temsiliyet oranı çok daha düşük.
Japonya gibi ülkelerde kadınların üniversitelerde akademik kariyer yapması nerdeyse resmi olarak engellenmiş ve sınavları kazandıkları halde kazandırılmadığı resmen kabul edildi.
Kadın dünyada ve ülkemiz siyasetinde temsiliyeti maalesef halen istenilen yerde değildir.
Türkiye Mustafa Kemal’in istemi ile seçme ve seçilme hakkını kazanmasına rağmen halen kadın yaşamda ve yönetimde istenilen konuma gelemedi.
İran ve Mısır parlamentolarındaki kadın milletvekillerinin Türkiye parlamentosundan çok daha fazla bulunmaktadır.
Açıkçası kadının fedakârlığı, birleştirici özelliği, uzlaşmacı tavrı hep ilgi ile izlenmektedir. Özellikle anne olmanın zor koşulları ayrı bir fedakârlık gerektirir.
Kendinden önce çocuğunu düşünmesi, eşinin ve evinin sorumluluğunu en üst düzeyde öngörmesi yanında toplumun kadından beklentileri gerçekten çok ağır.
Anadolu insanı kadının bu cefakâr özeliğini söyle tanımlamaktadır “Bir kadın erkeğini vezir de eder, rezil de”. Veya “ her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın” vardır ifadesi başarının kadından kaynaklandığını ve esas gücün kadın olduğunu belirtiyor. Gerçekten kadının organize etme gücü, motivasyonu son derece takdire şayandır.
Kadının sıcak duruşu, sevgisi ve saygısı uzun zaman duyarlı insanın ilgisini çekmiştir.
Cahit Külebi diyor ki
“Neden kadınlar böyle sıcak?
Neden kadınlar taze?
Yaz gelince basma giyerler
Sade
Ben yine çocukları severim
Bütün kadınlardan ziyade”
Kadın Doğurganlık Özelliği İle Bizden İki Adım Daha Önde ve Daha Fedakârdır
Geçen hafta çek sevdiğim bir arkadaşımızın doğurganlık uğruna ikinci defa sezaryenle çocuk doğurması beni derinden etkiledi. Kendisini candan kutluyorum. Acaba ben dahi hangi erkek böyle bir durumda bıçak altına yatardık.
Kadının insan neslinin sürdürülebilirliği uğruna her türlü zorluğu göğüslemesi son derece anlamlıdır.
Belki de bunun içindir ki Hazreti Muhammet “cennet anaların ayakları altındadır” demiştir.
Büyük özveri göstererek cana can katarak yaşama yeni bir birey kazandıran kadın bu anlamda kutsal bir görev üstlenmektedir.
Kadın Ev’in Direğidir Yerine, Kadın Evin Diğer Yarısıdır
Bir atasözüne göre “Kadın insan ırkının yarısı değildir. Geleceğimizin temel taşıdır”.
Doğru bir ifade. Bazen duyuyoruz, çocuğu ne yapacağım, mesleğimde gelişmemi engelliyor, bakamam, benden geçti gibi ifadeler kullanılmaktadır.
Doğanın yasaları işlemek zorunda. Bu işleyişte kadın ve erkeğin sorumluluğu ayrı ayrı önemli, ancak büyük sorumluluk ve zorluk kadın tarafından sağlanmaktadır. Az gelişmiş toplumlarda sık sık kadınlar cinselliklerinin kurbanı olurlar.
Bir erkek ilen bir kız çocuğunun el-ele tutuştuğunu konuşması bile halen toplumda en ağır hakarete uğrar. Kimi tolumda namus cinayetine kurban gitmektedirler.
Kadınında insan olarak geleceğini birlikte kuracağı doğru kişiyi belirlemek için tanıma şansının olmasını halen kabullenmediğimiz görülüyor. Ancak bilmezler ki kadın neslin devamı için sanki adeta programlanmıştır. Kadın bu yüzden binlerce yıldır doğurganlığının ağır bedelini çekmektedir.
Maalesef biz erkekler çoğu zaman bencilliğimize yenik düşüyor ve sıradan insanın kadından beklentisini bizlerde eşlerimize, annelerimize ve kız kardeşlerimize yaşamaktayız. Kök sorun halen tam olarak sorgulamaktadır. Kök sorun ile yüzleşmediğimiz için kadın sorunu bir insan sorunu olarak görmüyor ve ciddi sorunlar yaşamaya devam etmekteyiz.
8 Mart emekçi kadınları gününde kadının daha iyi anlaşılması ve farklılığına saygı duyulması dileği ile.
8 Mart 2020, Adana
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi, [email protected]
YORUMLAR