CHP, 4 Kasım tarihinde yapılan olağan kurultayda genel başkanını değiştirdi.
13 yıl gibi uzun bir süre CHP’ye genel başkanlık yapan Kemal Kılıçdaroğlu kongrede seçimi kaybederek koltuğunu 49 yaşında genç bir isim olan Özgür Özel’e bıraktı.
CHP, 28 Mayıs seçimlerini kaybettikten sonra parti tabanında homurdanmalar başlamıştı.
Kaybedilen seçimin ve sağ partilerden CHP şemsiyesinde parlamentoya sokulan 38 milletvekillin faturası Kemal Bey’e kesildi.
Peki, bundan sonra ne olacak?
CHP, yeni genel başkanı ile neler yapabilecek?
22. yılına giren ve kesintisiz süren AK Parti iktidarına, 2028 seçimlerinde son verebilecek mi?
Tabii öncelikle, Özgür Özel’in önünde ciddi bir yerel seçim sınavı var.
Kemal Bey, 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde başarılı bir sınav vermişti.
İstanbul ve Ankara kazanılırken 11 büyükşehir belediyesinde yerel iktidar CHP’ye geçmişti.
Tabii bunda İYİ Parti ile yapılan ittifak son derece etkili olmuştu.
İYİ Parti, kendi siyasi geleceğini riske ederek CHP adaylarına destek olmuştu.
Özelikle bu destek İstanbul ve Ankara’nın dışında Muğla, Antalya, Adana ve Mersin’de çok etkili oldu.
Şu an Meral Akşener de partisini yerel seçimlerde tek başına seçime sokmak istiyor.
Elbette! CHP ile aralarında görüşmeler oluyordur. Ama İYİ Parti “ya herru ya merru” diyecek-ki parti tabanından da tepeye böyle büyük bir baskı var- Hangi İYİ Partili ile görüşsem “CHP ile artık işbirliği yapmayalım, partimiz iktidara alternatif parti olarak kuruldu ama gelinen noktaya bak…” diyorlar.
Peki, Özgür Özel’in “Sağa açılma politikasına son vermeliyiz! CHP özüne yani sola dönmeli…” söylemi parti için tutarlı bir söylem olsa da pragmatik açıdan ne kadar doğru ve CHP’yi tek başına iktidara taşır mı?
Bence taşımaz!
Çok partili siyasal yaşamda 1946 ve 1977 seçimleri dışında CHP’yi tek başına iktidara taşıyan hiçbir seçim yok.
1946 yılındaki seçimlerin taşıdığı olağanüstü atmosferi saymaz isek CHP sadece Bülent Ecevit ile 1977 seçimlerini kazanıp tek başına iktidar oldu.
1961 yılında rahmetli İnönü, Ragıp Gümüşpala’nın Adalet Partisi ile koalisyon kurarak iktidar oldu.
1973 yılında rahmetli Ecevit, rahmetli Erbakan’ın MSP’si ile koalisyon yapıp iktidar oldu.
Aynı şekilde Erdal İnönü başkanlığındaki SHP de Demirel’in DYP’si ile koalisyon yapıp iktidar ortağı oldu.
1999 seçimlerinde Bülent Ecevit’in DSP’si MHP ve ANAP ile koalisyon yaparak 3 buçuk yıl iktidar olabildi.
Peki, CHP niye tek başına bir türlü iktidar olamıyor?
Elbette bunlar akademik düzeyde tartışılacak yüzlerce nedene bağlı.
İlki; CHP ve ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ittihatçılar ile geçinememiş olsa da 1926 İzmir suikastına kadar ülke ve CHP yönetiminde ittihatçı kadro iktidara ortak olmuştu.
Atatürk, ittihatçıları 1926 İzmir suikastı ile tasfiye etmiş olsa da İttihatçı zihniyet hem ülkenin hem de CHP’nin fikirlerine işlemişti.
Atatürk’ün ölümü ile CHP’nin Turancı ve ittihatçı zihniyeti daha belirgin bir hale geldi. Ülke neredeyse Almanya’nın yanında 2. Dünya Savaşı’na sokulacakken İsmet İnönü’nün sağduyulu ve basiretli tutumu ile bu engellendi.
Atatürk’ün tırnakları ile kurduğu halk devrimi/ Cumhuriyet onun ölümü ile “Bonapartist” bir kimliğe dönüşerek askeri ve idari bürokrasinin vesayeti altına girdi.
İttihatçı geleneğe çok olumlu bakmayan Anadolu halkı da 1938 yılından sonra yapılan ve simgesel bir anlamı olan ezanı Türkçe okumak gibi anlamsız bir uygulamalar nedeni ile CHP’den daha da soğudu.
Ülkede yine yanlış bir karar olan azınlıkların gönderilmesi ile zanaatta ve ticarette büyük boşluk doğdu. Varlık vergisi gibi faşizan uygulamalar ile toplumsal ve ekonomik alt yapı çöktü. Elde kalan bir avuç insan da eğitimsiz ve yoksuldu.
Bunların eğitimine yeterince önem verilmeyince Anadolu’da 1950 yılından sonra tarikatlar bir biri ardına filizlenirken yerel ağa ve devlet işbirliği ile yönetilen Güney Doğu halkı da rejime ve sisteme karşı muhafazakâr kesim ile yabancılaştı.
Tüm bunlar yaşanırken ülke 1960 yılında 1999 yılına kader darbeler ile ayakta tutulmaya çalışıldı.
“Samuel Huntingonun Medeniyetler Çatışması” kitabından da etkilenen Batı, ülkede 1980 darbesini ekonomik ve toplumsal nedenler ile yaptırarak solu tamamıyla budayıp ehlileştirdi.
1980 yılında kapatılan CHP, 1992 yılında güç bela tekrar açılabildi.
1997 post modern darbesi ile “Siyasal İslam’ın” önü iyice açılarak sol iyice küçültüldü.
SSCB ve uyduların dağılması ve komünizmin çökmesi ile ülkemizde âdete Batı’nın gözünde işlevsizleşen askeri ve bürokratik vesayeti tasfiye etmek isteyen Batı, 2002 Kasım seçimlerinde AK Parti'yi destekledi.
2001 ekonomik krizi ile iktidara gelen AK Parti, 22 yıldır toplumsal tabanını daha da güçlendirerek iktidarını daha da pekiştirdi.
Tabii 2028 yılına kadar ülkede çok şey değişebilir ama CHP kendi alanına hapsolarak açılım politikası sürdürmeden onu iktidara taşıyacak bir toplumsal tabana ulaşamaz!
Bunun için algıyı iyi yönetmesi, etkin muhalefet yapması ve yerel yönetimlerde varlığını devam ettirerek iktidara geldiğinde neler yapacağının iyi göstermesi lazım.
Aksi takdirde 75 yaşındaki Kemal Bey’i gönderip 49 yaşında genç birisini genel başkan yapmak CHP’de çok da fazla bir şey getirmez.
RIDVAN KARAPEHLİVAN
YORUMLAR