“Birlikte öğrendik seninle…
Avcumuzda yüreği çarpan kuşa sevgiyi…
El ele duyduk kumsalda…
Denizin milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi…”
60 yıllık hayat arkadaşına bu satırları yazdıran büyük bir aşktı elbette…
Devlerin aşkıydı onlarınki…
El ele, omuz omuza bir ömrü paylaştılar…
Ne mal mülk, ne makam, ne rütbe…
Göçüp gittiler…
Bu fani dünyadan ayrılırken sadece aşklarını götürdüler…
Cumhuriyetle yaşıttılar. Robert Koleji’nde başlayan aşkları 23 yaşına geldiklerinde evlilikle taçlandı. Ölüm onları Bülent Ecevit 83 yaşındayken fiziksel olarak ayırsa da ruhen asla ayıramadı. Rahşan Hanım, ömrünün sonuna kadar eşinin hatıralarıyla yaşadı.
Falanca gün, filanca yerde söylediği bir söz…
Bülent’ini düşünerek tamamladı ömrünü. ‘Şimdi burada olsaydı böyle yapardı, şöyle derdi’ diyerek…
Fiziksel ayrılıktan sonra Rahşan Hanım da hayattan koptu. Bülent’inin yanına gitmek için adeta günler, geceler saydı…
Karaoğlan ile Rahşan’ının aşkıydı onlarınki…
Her şeyden öte en yakın arkadaştı onlar…
Beyefendiydi Bülent Ecevit. Centilmendi…
Şairdi…
Dört dörtlük bir demokrattı…
Öyle dürüst bir liderdi ki mal varlığı bile tartışılmadı. Tüm birikimini devletine bağışlayan tek devlet adamıydı, Atatürk’ten sonra…
Zorluklar yaşadılar… Dirsek yediler, yumruk yediler… Ömürleri boyunca adalet peşinde yol yürüdüler. Üzerlerine namlular çevrildi. İzmir’de suikast girişimine maruz kaldılar. Asla ayrılmadılar…
Ölümsüz bir aşkın kahramanıydı onlar…
Darbe sonrası… Kör dövüşü yılları…
Başarılı bir erkeğin yanında bir kadın nasıl mı olur; işte böyle…
Siyasi yasaklı eşi için Zincirbozan’da askerlerin arasında yürüdü… Parti kurdu… Ama asla koltukların cazibesine kapılmadı… Ne yaptıysa ülkesi ve hayat arkadaşı için yaptı…
Nasıl ki dünya tarihinin Eleanor Roosevelt’i, Jeanne d’Arc’ı, Indira Gandhi’si,
Eva Peron’u varsa Türk siyasetinin de en önemli kadın figürlerinden Rahşan Ecevit de gönüllerimizi fethetti.
İşte birbirlerine yazdıkları mektuplardan o ağlatan satırlar:
Bülent Ecevit; “O yorgunluğa, o uykusuzluğa, o gıdasızlığa, o gerilime kimse dayanamaz Rahşan’ım. Bunun kimseye yararı da olmaz. Cezaevine girmeden önce bana ‘Artık koşuşturma’ diye çıkıştığını unutma. Kendine de hatırlat. Haydi benim Rahşan’ım. Toparla kendini... Seni dün gördüğüm hale geleceksen, dünyayı kurtarmak benim işime gelmez. Beceremem de zaten. Sevgilerle…”
Rahşan Ecevit; "Sevgili Bülendim… Çok güzel şeyler yazmışsın. Seninle dertleşmiş kadar oldum. Zaten sorunum da bu. Beraber olmadığımız için günüm sıkıntılar içinde kalıyor. Sen olmayınca patlayacak gibi oluyorum bazen. Seni çok seviyorum ve seninle birlikte olmak istiyorum. Ama seni de üzüyorum…”
Türk siyasetinin örnek çiftiydi onlar. Şimdi birlikte uyuyorlar.
En büyük arzusu aynı kabirde ebedi uykuya dalmaktı…
14 yıl sonra o da oldu. Bülent’ine kavuştu…
Derin bir üzüntü içindeyim…
Bir yandan da kavuştukları için garip bir huzur var içimde…
Işıklar içinde uyusunlar…
Mekanları Cennet olsun…
ŞAFAK SOL / 28. 01. 2020
YORUMLAR