“SEVGİYİ VE SEVMEYİ ÖĞRETEN” FOÇALI CAN DOSTLARIMIZ
Bir kaç yıl önce, TRT İzmir Kent Radyo’sunda yapımcı olan Meral Üner‘in konuğuydum.
Hani derler ya “havadan sudan konuştuk” diye.
Bizimki hiç de öyle olmamıştı.
Yayın normalde 45 dakika planlanmıştı. Ama sohbet koyu, konular ilginç olunca TRT gibi köklü bir kuruluş bile süreyi uzatmıştı.
Foça tarihinden, turizminden, foklarından, sokak hayvanlarından ve kedilerinden konuşurken...
Meral Üner, “Sizde hayvan sevgisi ne zaman başladı?” diye sorduğunda, hafiften tebessüm etmiştim.
Neden güldünüz demişti?
Ben de “Annem beni bir yaz ayında, ekin tarlasında, yığınının dibinde doğurmuş.
Çocukluğum, ergenliğime kadar türlü türlü hayvanların arasında geçti.
Ortaokuldan sonra, Ankara Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi'ne kaydımı yaptırdım.
Yatılı okumaya başladım. Ailemden ayrılmak kadar, aralarında büyüdüğüm at, eşek, keçi, koyun, horoz, tavuk , kedi, köpek, ve ineklerden de ayrılmak zorladı beni.
Yokluklarına uzun süre alışamadım.
Okul civarında bulunan kedi ve köpekleri besleyerek kendimi teselli ediyordum.
Hele kış aylarında Ankara’nın ayazında bir kedi veya köpeğin titrediğini görünce saatlerce uyuyamaz, yatağımda bile onları düşündükçe üşürdüm.
Köyümüzde tarım kadar hayvancılık da önemliydi.
Ekilir - biçilir alanların dışında köyümüzün çok sayıda merası da vardı.
Bu meralarda genel olarak hayvanlar otlatılırdı.
Dedemin türlü hayvandan oluşan bir sürüsü, sürünün çobanı, eşeği, kangal köpekleri vardı.
Akşam vakti sürü köye döndüğünde, her hayvan kendi ağılına giderdi.
Dolayısıyla ben hayvan sevgisini sonradan kazanmadım.
Ergenlik çağıma kadarı hayvanların arasında olduğumdan, hayvan sevgisiyle büyümüştüm” diye devam ederken...
Can dostlar için yaptıklarınızla ilgili olarak güzel şeyler duyuyoruz. Bunlardan ve biraz da foklardan bahseder misiniz?
Foça’nın sadece levreği, çipurası meşhur değildir. Aynı zamanda kedisi, köpeği ve foku da meşhurdur. Önce foktan başlıyalım demiş kısaca Fok hikayesini de şöyle anlatmıştim.
Foklar neden azaldı?
Foça, adını foklardan almış, antik ve güzel olan bir tarihi kenttir.
Foça açıklarında bulunan Siren Kayalarında eskiden doğarlar, büyürler ve yaşarlardı.
Ancak Ortaçağ’da Akdeniz’de yaygın olan korsan gemilerinin mürettebatı tarafından büyük ölçüde avlandılar.
Yakın zamanda çevrede kurulmuş bazı balık çiftliklerinden 'havuzlara zarar veriyor' gerekçesiyle ateş edilerek acımasızca vuruldular.
Son olarak da bölgede balıkçılık yapanlardan bazıları, “ağlara zarar veriyor bu foklar" düşüncesiyle, ağlara takılan Fokları tekrar denize salmadılar.
Ardından Bölge, “Akdeniz Fokları koruma alanı" ilan edilmiş olsa da, o dönemin belediye yönetimi fok balığının yırttığı balıkçıların ağlarını yenilese de, fokların sayıları ciddi ölçüde azaldı.
Geç olmakla beraber bu uğurda elden gelen ne varsa yapıldı, fokları koruma projesi devam ediyor diyerek cevaplamıştım.
Bunun dışında kedilerin de Foça’nın bir simgesi olduğunu, genç -yaşlı herkes bilir ve kabul eder.
Onları sever, besler, korur. Her balıkçının bir veya daha fazla beslediği kedi vardır. Her kedi, kendini sahiplenmiş balıkçısı denizden dönerken, onu uzaktan gelen motor sesinden anlar ve kıyıda beklemeye başlar. .
Ben de bu meyanda işletmemin yakınına kedi – köpek besleme (lokanta) yeri yaptım.
İhtiyacı olan can dostlarımız karınları acıktıkca ya da susayınca ihtiyaçlarını karşılar ve yaşadıkları alana geri dönerler demiştim.
Bunun dışında, hiç aksatmadan 2 ayrı noktada, yaklaşık 35-40 kedi beslediğimi, onların kısırlaştırma dahil, sağlık sorunları ile ilgilendiğimden ve bunların beni mutlu ettiğinden bahsetmiştim. Güzel bir söyleşiydi.
Kötü tercübelerde, yürek yakan sözler de yok değildi.
Aradan geçen birkaç yıl içinde yaşadığım kötü tercübeler de yok değildi.
Özellikle son bir-iki yıldır eleştiriler tırmandı.
Öyle abuk sabuk durumlarla karşı karşıya kaldığım anlar veya yürek yakan sözler duyduğum da oldu.
Can sıkan davranışlar gördüğüm de oldu. Böyle zamanlarda ne yapacağımı bilemez duruma düşüyorum.
Bırakmak istiyorum. Ama can dostlara acıyorum.
Devam etmek istiyor “reklam için bu işi yapıyor” diyorlar.
Kedinin tırmaladığı bir adamın eşi, işletmemin önüne gelerek “Siz bu sokak hayvanlarını besliyorsunuz, onlar, insanlara zarar veriyor, bu hayvanların burada çoğalmasını sağlıyorsunuz, siz onlara iyilik değil kötülük yapıyorsunuz, mahkemeye vereceğim” diyenden, mamasını yiyen kediye tekme vurana, yemek kaplarının içerisine çöp atana, mamayla birlikte mama kabını alıp götürenlere rağmen, içimdeki hayvan sevgisi ile dışarıdan gelen tepkilerin arasında kendimi sıkışmış hissederek, “inatla sürdüreceğim” dediğim anlarda oluyor.
“Bıktım yoruldum artık, bırakayım bari” dediğimde.
Sonunda, “Dört ayaklıları da, kanatlı olup uçanları da ben yarattım, emanetini de size bıraktım” diyen Rabbimizin sözüne kulak asmanın daha doğru olacağını düşünüyor, yaptıklarımı devam ettireceğim diyorum ve her defasında her defasında bu sözlerle kendi kendimi sakinleyerek yoluma devam ediyorum.
Hayvanlar, bu fani dünyada sevgiyi ve sevmeyi öğrenmemiz için varlar.
Aslında her insan için hayvan sevgisi çok önemlidir.
Bu sevgiden herkes karınca kararınca payını almalıdır.
Maalesef Foça dışından pek çok hayvan bölgemize getiriliyor, atılıyor.
Sayıları günden güne çoğalıyor.
Bu bağlamda belediyenin de işinin kolay olmadığını biliyorum.
Bu konuda belediye – halk işbirliği yapılabilir.
“Sahiplendirme dahil olmak üzere, sorunları birlikte çözüm projesi” başlatabilir.
Foça’da bu konuda iyi çalışan, güzel işlere imza atan, çok fedakarlık yapan, içi hayvan sevgisiyle dolu üyelerden oluşan bir dernek var.
Derneğin kısa adı: “Hayad”.
Belediyemizin, Foça Hayvanlara Yardım Derneği (Hayad) ile bazen birlikte yaptıkları güzel işlerin farkındayım.
Çok önemsediğim bu birlikte yapılan işlerin, hayvan hakları çerçevesinde, uluslararası kabul gören projelere dönüşmesi ile Foça’da yaşayan sokak hayvanlarına, can dostlara daha iyi imkanlar yaratılabilir.
Bu ve benzer projeleri destekleyen “Avrupa Fonları “ var.
Netice olarak...
Sokakta yaşayan can dostlarımız için, hayvana sevgi için, dünyayı, hayatı onlarla paylaşmak için, yaşamlarını kolaylaştırmak için, her şeyden önemlisi açlıktan, susuzluktan, soğuktan ve hastalıktan ölmemeleri için elimden geleni yapmaya ve yaptıklarımı sürdürmeye devam edeceğim.
Sebahattin Karaca
YORUMLAR