Korona günlerinde insan faaliyetleri kısıtlandı ve bu durum doğa üzerindeki insan yükünü önemli ölçüde azalttı. Buna paralel olarak doğanın bu süreçte kendini nasıl toparlayabildiği görüldü.
Doğrusu, KoVİD-19 pandemisi doğaya bir süre nefes aldırdı.
İnsanlığın korona günlerinde yaşanan bu olguyu göz önüne alarak, pandemi sonrasında da doğaya saygılı bir yaşamı, bir ekonomi ve tüketim anlayışını etik bir duruş olarak benimsemesi bu mavi ve güzel gezegende varlığını sürdürmesinin ön koşuludur.
Tarım ve gıda; doğanın içinde yürütülen, doğa koşullarıyla en fazla etkileşim içinde olan ve biyolojik materyale dayanan bir insan faaliyeti olduğundan doğanın esenliğinin en fazla gözetilmesi gereken alandır. Çevre bilinci ve duyarlılığı tarım ve gıda etiğinin omurgasını oluşturur.
Bu gerçekten yola çıkarak tarım ve gıda sisteminin tüm paydaşları, sistemin tüm katman ve süreçlerindeki etkinliklerin, mutlaka doğaya saygılı ve duyarlı olarak yürütülmesine özen göstermelidirler. Tarım ve gıda sistemi, doğrudan mağduru olduğu doğanın tahribinin aynı zamanda faili olmaktan hızla kurtarılmalıdır.
Günümüzde tarım toprakları bir taraftan yerleşim, sanayi, ulaşım ve benzeri kullanımlara açılarak betonlaşırken, diğer taraftan yoğun bir erozyona maruz kalmakta, tarım kimyasallarıyla kirletilmekte ve yanlış toprak işleme yoluyla organik madde kaybına uğramaktadırlar. Zaten kısıtlı olan sulama sularımız çok verimsiz olarak kullanılmak, çeşitli kirleticilerle kirletilmekte; özgür akan derelerimiz ticari hırslara kurban edilmektedir.
Ulusal sınırları tanımayan KoVİD-19 salgını nasıl bir küresel tehdit ise, yine ulusal sınırları tanımayan iklim değişikliği de tüm insanlığı yeryüzünden silebilecek büyük bir küresel tehdittir. Son günlerde yaşanan ani hava sıcaklığı değişimleri, fırtınalar ve yağışlar bu tehdidin boyutlarını herkes için görünür kıldığı gibi, birçok bölgemizde tarımsal üretimde yarattığı kayıplar, iklim değişikliğinin tarıma etkilerinin giderek çok daha ciddileşeceğini bir kez daha kanıtlamıştır. Tarım ve gıda sisteminin sera gazı salınımında giderek yükselen payının hemen ve hızla azaltılması gereklidir.
BUGÜN, 5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
Doğa; canlı yaşamın devamını sağlayan, onu besleyen, koruyan, geliştiren, kendisini yeniden üretme ve onarma gücüne sahip bir yaşam ortamıdır. Canlı yaşamı olmadan doğa varlığını sürdürebilir, ama doğa olmadan yaşam olmaz.
Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) olarak, çevrenin değerini insana yararı ile tanımlayan ve onu araçsal bir değer olarak inşa eden insan merkezli egemen çevre anlayışını artık hızla terk etmek durumunda olduğumuzu yineliyor ve vurguluyoruz.
Çevreyi kendinde değer olarak kabul eden ve onu kendi varlığının bir parçası olarak gören insan, tarım ve gıda alanındaki etkinliklerinde de çevreye saygı göstermeyi ve ona karşı acı çekebilen bir varlığa davrandığı duyarlılıkla davranmayı vicdani bir ödev ve sorumluluk olarak taşıyacaktır. Bu sorumluluk bizim de bir parçası olduğumuz tüm canlıları olduğu gibi, havayı, toprağı ve suyu da kapsar. Unutmayalım ki doğaya saygılı davranmak ve onu korumak gelecek kuşaklara olan borcumuzdur.
Saygılarımızla,
TARIM ve GIDA ETİĞİ DERNEĞİ (TARGET)
YÖNETİM KURULU
#MesafeniKoru
YORUMLAR