24 Haziran için artık son 100 metre. Atletizm diliyle artık depara kalkma zamanı. Kim ne derse desin, bu seçim, ilk kez olması, yapılışı, şekli, şemali, sonuçları itibariyle hem çok farklı, hem çok kritik hem de %100 garantisi olmayan, bilinmeyeni ve merak edileni oldukça çok olan bir yarış. Bu seçimlerde herkesin merak ettiği bazı konular var. Örneğin Hadep’in barajı aşıp aşmayacağı, MHP oylarının son durumu, İP ’nin nerede olduğu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda sonuçlanıp sonuçlanmayacağı, Cumhurbaşkanlığı ile Parlamento sonuçlarının paralellik (uyum) sağlayıp sağlayamayacağı, seçim sonuçlarının tekrar bir seçim şıkkını doğurup doğurmayacağı, seçim sonunda Türkiye’nin kendi iç durumu ile dış dünya ile ilişkileri… Aslında herkes iyi biliyor ki; AK Parti açık ara önde ama kazanmak için yine AK Parti’nin getirdiği sistem olan %50+1 gerekiyor. Ayrıca herkes biliyor ki; Cumhurbaşkanlığı seçimini büyük bir ihtimalle Recep Tayyip Erdoğan hem de ilk turda kazanır. Böyle bir sonuç Türkiye’de istikrarı da beraberinde getirir. Ancak futbola benzeyen siyasette de top yuvarlak ve %100 diye bir şey yok. Özellikle de birileri sürprizi seviyor ve istiyorsa. O birileri, yani içerdeki siyasi birlik dediğimiz CHP+İP+SP ve eğer ikinci tur olursa hatta Hadep ve dışardaki birlik yani ABD, AB, İsrail, Feto, Daeş, PKK gibi unsurlar var.
Siyasi münafıklar
Yukarıda saydığım unsurların dışında aslında pek bahsedilmeyen gizli ve sinsi bir gücü daha ilave edeceğim. Siyasi münafıklar dediğim bu grup çok tehlikeli. Bunlardan bir kısmı AK Parti içinde AK Partili gibi görünen ama öyle olmayan namı değer AKP’liler. Bunlardan teşkilat içinde ve Bürokraside bir miktar var. Ayrıca maalesef bir miktar güç zehirlenmesi yaşayan şımarmış insanlar da var. Bunlar Reisin yanında bukalemun gibi olup gerçek yüzlerini göstermiyorlar. Tabi birde hala gizli kalmış kripto Fetocular var. Aşağıdaki son uyarılarımın büyük bir bölümü bunlar ve bunların getireceği zararlardan etkilenen küskünler ve gönlü kırılanlar için olacak. Yukarıda bahsettiğim Siyasi münafıklar, güç zehirlenmesi yaşayanlar ve kripto Fetocular derinlerde gizleniyor ve kendilerini açık etmiyorlar. Bunların takip ve tespit edileceği bir sistem kurulmalı. Acilen.
Kararsızların (Gri) oyların çokluğu
Bu seçimler farklı. Zira normal bir yarışın olmadığı, tüm rakiplerinizin size karşı birleştiği bir mücadele hatta daha da ötesi siyah-beyaz gibi bir kavga durumu. Esas kritik olan konu ise kararsızların (Gri oyların) çokluğu. Tahminlere göre %15 dolaylarındalar. Belki de daha fazla. Naçizane tahminimize göre öncekilerden çok daha fazla kararsız seçmenin olduğu bir seçim yaşayacağız. Seçim sonunda oy kullanmayanların ve boş veya geçersiz oy kullananların sayısına bakmak lazım. Bildiklerin değil ama bilmediklerin tehlikedir. Yani belirsiz olan tehlikedir. Sürpriz heyecandır ama bazen iyi bazen kötüdür. Birileri kaybetmeye alışık olabilir. Onlar yine kaybetseler hiç bir şey değişmez. Ancak biri kaybettiğinde eğer Türkiye kaybediyorsa bu çok ama çok kötüdür. İşte bu yüzden hep kritik işte bu yüzden hep çok önemli diyoruz ya. Cümlelerimizi lütfen klasik ve sıradan uyarı gibi almayın. Dikkate alanlar için işte son uyarılar:
Samimi olmak
Lütfen samimi olun. Vatandaşla konuşurken, dokunurken, dinlerken samimi olun. Onlar sizi çok iyi anlıyor ve takip ediyorlar. Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım ya da laf olsun torba dolsun diye değil, gerçekten severek ve gerçekten saygı duyarak siyasetinizi yapın. En önemlisi bunu rakiplerinize ve sizin gibi düşünmeyenlere de yapın. Sadece meydanlardaki insanlara iftar vererek ve selfi çekerek değil, evlerine çekilmiş sessiz insanları bulun ve onlarla konuşun ve ikna edin.
Küskünler ve dargınlar
Küskünlere ve dargınlara dikkat edin. Laf olsun diye vefa yemekleri verip masraf yapmayın. Bakın altını çizerek söylüyorum, ciddi sayıda küskün ve dargın var. Daha zaman varken bunların gönlünü alın. Bunu sadece oy için yapmayın. Allah rızası için yapın. Zira birinin gönlünü kırdıysanız, Zülfikar’ı incittiyseniz eğer, artık muhteşem şeyler de yapsanız kar etmez. Kırılan gönüller mutlaka tamir edilmeli. Bakınız Satış Pazarlama’dan size önemli bir bilgi vereyim. Mevcut müşteriyi korumak, yeni müşteri kazanmaktan daha kolaydır, mevcudu kaybedip yeni müşteriler aramak daha maliyetlidir.
Son bir atak, son bir dokunuş
Bu son 100 metrede ses getirici dokunuşlara ihtiyaç olabilir. Rahmetli Özal’ın çikolata örneği gibi. Vatandaş yeni bir çikolata benzeri yeni bir sürpriz müjde veya final bekleyebilir. Ya da Rahmetli Ecevit örneğinde olduğu gibi, DSP geride olduğu halde son anda terörist başı Apo’nun paketlenip Türkiye’ye teslim edilmesiyle seçimi kazanmıştı. Bakın size bir hatıramı anlatayım. Arnavutluk seçime gidiyordu. O günkü mevcut başbakan Salih Berişa gerideydi. Ben de o tarihte Parlamentolar arası Türkiye-Arnavutluk dostluk grubu başkanıydım. O tarihte Milli Savunma Bakanımız şimdiki Milli Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz ile birlikte Arnavutluk’a gittik. Dönemin Arnavutluk Başbakanı Salih Berişa bizden ilginç bir şey istemişti. Mezarı Türkiye’de olan Şemsettin Sami (Sami Fraşeri) ile Osmanlı Döneminde kafası kesilerek idam edilen Tepedelenli Ali paşa’nın kellesini. Bu iki zat Arnavut kökenli ve bizde olduğu kadar Arnavutluk’ta da ünlü ve değer gören kişilerdi. Salih Berişa’nın bu talebi red edildi. Berişa seçimleri sanırım 2-3 puanla kaybetti. İstedikleri verilseydi kazanır mıydı bilemem ama bir önceki seçimlerde Türk şirketi tarafından yapılan Kosova- Arnavutluk otoban yolunun açılışına Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bizzat giderek kurdeleyi birlikte kesmişlerdi. Hatta dönemin Kosova Başbakanı şimdi Cumhurbaşkanı Sayın Haşim Taçi de katılmıştı. Sali Berişa, bu seçimleri sanırım 2 puan gibi küçük bir farkla kazanmıştı. İşte son 100 metrede böyle küçük dokunuşlar gerekiyor. Mesela, terörist Karayılan’ın paketlenip bir gece Kandilden alınıp Türkiye’ye getirilmesi gibi.
Türk insanı mazlumu sever
Türk insanı mazlumu sever. Muhalefetin Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecileri geriye göndereceğiz demesi, Türk insanına iyi anlatılmalı. Onlar Suriye’ye dönerlerse başlarına neler geleceği detaylıca anlatılmalı. Yine CHP döneminde Türkiye’ye sığınan Azeri kardeşlerimizin, bizi iade etmeyin Ruslar bizi kurşuna dizer, ille de teslim edecekseniz siz bizi vurun şeklindeki yalvarmalarına rağmen onları Koraltan köprüsünde Ruslara teslim edip, idam edilişlerini seyreden zihniyetin aynı olduğu anlatılmalı.
Bürokratlara dikkat
Bürokratların, korumaların, özel kalemlerin vatandaşa tavırları şimdi ve her zaman nazik ve saygılı olmalı. Buna çok dikkat edilmeli. Son günlerde az da olsa bazı hoş olmayan şeylere şahit olup, kendilerini hemen uyarıyoruz. Ama konuda yukarıya daha fazla iş düşüyor. Bu millet vefalıdır, bu millete hizmet ettikçe seni destekler, oyunu verir, böylece milletvekili, Cumhurbaşkanı çıkar. Daha sonra o siyasi irade vatandaşa hizmet versin diye makamlara atamalar yapar. Ama onlar, yanlış şeyler yaparsa vatandaş da o yanlışları siyasi iradeye mal eder, tepki gösterir, oy vermez, unutmamak gerekir ki; siyasi irade kaybedince makam da kaybeder, gider. Bu kendi bindiği dalı kesmek gibidir.
Büyük projeler yerine vatandaş kendi cebine bakar
Büyük projeler kuşkusuz çok etkili olabilir. Ama vatandaş kişisel ve bölgesel sorunlarına da çare istiyor. Vatandaş, cebine, mahallesine, sokağına, ailesine, hemşerilerine ne verildiğine bakıyor. Bunlar da masaya yatırılmalı ve mümkün mertebe çözülmeli. Bazı mikro vaatler ve müjdeler makrolardan şu dönemde daha etkili olabilir.
Rakibi hiç muhatap alma, eleştirme ve kötüleme
Satış Pazarlama’da bir diğer kural, rakibi küçük görme ve kötüleme. Gerekirse muhatap dahi alma. Sen kendinden bahset, rakibinde olmayan kendi özelliklerinden bahset ki zaten bu özellikler sen de oldukça fazla. Millet mukayeseyi yapar. Muhatap aldığın rakibin seninle aynı konuma geldiğini hissederek şımarabilir. Tek rakibin sensin. Pazarlamada böyle bilinir.
Son olarak unutulmaması gereken Balkanlar
Burada yeri gelmişken Türkiye’de önemli bir siyasi potansiyel olan Balkan göçmenleri asla unutulmamalı. Vekil adaylıkları konusunda olmasa da farklı diğer yerlerde görev almalı ve onlara destek verilmeli. Özellikle İstanbul, İzmir, Bursa, Manisa, Aydın, Edirne gibi illerimize dikkat. Buralarda sürpriz yaşanmaması gerekir. Balkanların, dışlanmadığını göstermek gerekir. Zira Meral Akşener ve Muharrem İnce, her ikisi de Balkanlı ve bunu siyasi alanda zaman zaman kullanıyorlar. Elveda Rumeli değil, seninleyiz Evladı Fatihan demek çok önemli.
Rifat Sait / 24.Dönem İzmir milletvekili / Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
YORUMLAR