Genel Özellikleri: Şarbon hastalığı esas olarak koyun, keçi, sığır, manda gibi ot yiyen hayvanların hastalığı olup; hasta hayvanların et, yün, derilerinden genel olarak temas yoluyla, bazı durumlarda etinin yenmesi veya solunumla insanlara bulaşabilen bir zoonotik hastalıktır (hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalık). İnsandan insana bulaşması pratikte görülmemektedir.
Şarbon mikrobunun özellikle spor formu(tohumları) çevre koşullarına ve dezenfektanlara son derece dayanıklı olup doğada onyıllarca canlılığını koruyabilir. Kaynatmakla ölmez. Bu nedenle görüldüğü bölgelerde zaman zaman özellikle büyük ve küçük baş hayvanlarda hastalık oluşturabilir. Ülkemizde de hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde hayvan şarbon hastalığına rastlanmakta ve kısa sürede alınan tedbirler ile bertaraf edilmektedir. Dahası, ülkemizde %95’i deri şarbonu olmak üzere yılda ortalama 300- 500 insan şarbon hastalığı ile de karşılaşılmakta olup, uygun antibiyotikler ile hastalar tedavi edilmektedir.
Bulaşma yollarına göre sınıflandırıldığında;
Endüstriyel Şarbon: Keçi kılı, yün, deri ve et kesim ve işlenmesi sonucu gelişir.
Tarımsal Şarbon: Şarbon bakterisi, hasta hayvanların kesilmesi veya ölen hayvanların derisini değerlendirmek için yüzülmesi esnasında, daha çok vücudun açık bölgelerinde sıyrıklarından girer.
Laboratuvar Kaynaklı Şarbon: Laboratuvarda şarbon bakterisi ile çalışan personele gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı takdirde bulaşabilir.
Yukarıdaki bulaş şekillerinden başka, biyolojik silah veya biyoterörizm ajanı olarak kullanıldığı durumlar vardır. Bu şeklinde özellikle solunumsal bulaşma söz konusudur. Özellikle solunum yolundan alındığında uygun tedavi verilmeyen hastalarda yüksek derecede öldürücü olabilir.
Biyolojik silah olarak kullanılmaya çok uygundur. Kurutuluğ toz olarak saklanabilir. Aeresol olarak ya da patlayıcılarla kullanılabilir. Ucuz ve üretimi kolay olması nedeniyle örgütlerin tercih ettiği bir silahtır. 2000 li yıllarda A.B.D de mektuplu şarbon saldırılarına rastlanmıştır. Ne yazık ki pek çok ülke şarbon u silah olarak geliştirmek için çalışmalar yapmıştır.
Hastalık Şekilleri:
Bulaş yoluna göre insanlarda genel olarak 3 şekilde hastalık oluşturmaktadır;
Deri Şarbonu: Normalde görülen olguların %95'ini oluşturur. Bulaşma yerinde hafif yanma ve kaşıntı ile başlar. Daha çok el, kol, boyun, yüz bölgelerinde görülür. Kuluçka süresi ortalama 7 gündür (15 güne kadar uzayabilir). Bulaştan 12-36 saat sonra deri belirtileri (kaşıntı, yanma, daha sonra içi sıvı dolu kabarıklıklar ve ülser gelişir. Ülserler, 7-10 gün sonra tipik skar dokusu ile kaplanır. Tedavisiz olgular 2-3 haftada %80 oranda nedbe bırakarak iyileşir. Bilinçsiz olarak yanlışlıkla sert kara kabuk kaldırılmaya ya da cerrahi olarak alınmaya çalışılırsa mikropi vücuda yayılıp, ölümle sonuçlanabilen ağır sepsis tabloları gelişebilir.
Sindirim Sistemi Şarbonu: Hasta hayvan etlerinin veya diğer besinlerin yeterince pişirilmeden yenmesi ile gelişir. Ağız ve boğazdan başlamak üzere sindirim sistemin herhangi bir bölgesine, daha çok ince barsak sonu, kalın barsak başlangıç bölgesinde hastalık oluşur. Karın ağrısı, bulantı, kusma, kanlı, cerahatli ishal gelişir. Tedavisiz olguların yarısından çoğu hayatını kaybeder.
Akciğer Şarbonu: Bakteri bulaşmış yün veya kılların solunması ile ya da insanlık dışı biyolojik savaş etkinlikleri ile 8 .000-50. 000 şarbon sporu solunum yoluyla alındığında meydana gelir. Kuluçka süresi 1-5 gündür (60 güne kadar uzayabilir). Üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlayıp kısa süre içinde; genel durum bozukluğu kanlı balgam çıkarma ve akciğer grafisinde tipik kanamalı göğüs boşluğu enfeksiyonu tablosuna yol açar. Ateş 39-40°C'ye kadar çıkar, öksürük, kanlı balgam, çarpıntı, solunum güçlüğü ve ciltte morarma gelişir. Olguların%50'sinde menenjit de eşlik eder. Çok erken tedaviye başlanmaz ise olguların %90-100'ü birkaç günde ölümle sonuçlanır.
Tanı: Şarbon şüpheli hastalara yapılan kan tahlilleri, yara bölgesinden alınan bakteri kültürleri ve radyolojik testler ile tanı konabilir.
Tedavi: Önemli prensip erken antimikrobiyal başlanmasıdır. Doğal kaynaklı olgularda ilk seçenek penisilindir. Allerji söz konusu ise eritromisin, klindamisin veya tetrasiklinler kullanılabilir. Biyolojik savaş ajanı olarak kullanılması durumunda ise, penisilin duyarlılığı gösterilene kadar dirençli olduğu kabul edilip, siprofloksasin ya da doksisiklin kullanılmalıdır.
Korunma: Halk için rutinde kullanılan bir insan aşısı olmayıp, risk gruplarında kullanılabilecek aşısı mevcuttur. Şüpheli temas durumlarında bulaş riski mevcut ise günde iki kez 60 gün süreyle siprofloksasin ya da doksisiklin antibiyotiği korunmak için kullanılmalıdır.
Esas korunma alınacak fiziksel tedbirler ile sağlanır. Hasta hayvanın eti, derisi ve tüyleri ve çıkartılarına korunmasız dokunulmamalıdır. Hasta hayvanlar kesilmemeli, otopsi yapılmamalı, en kısa sürede derine gömülüp, üzerine kireç dökülmelidir. Geri kalan hayvanlar aşılanmalı ve şarbon yönünden takip edilmeli, izolasyon ve karantina önlemleri alınmalıdır.
Prof.Dr.Levent Kenar - Prof.Dr.İ.Hamit Hancı / Adli Bilimciler Derneği
YORUMLAR