*- Nasıl yazılır?
Birlikte çalıştığımız, çalışkan arkadaşlarımdan Denizlili Ali Kayadibi’nin gazeteciliği dışında iletişim uzmanı olduğunu da son yıllarda öğrendim.
Bildiğim kadarıyla bir ara İstanbul’da bazı televizyonlarda ‘seslendirme’ de yapıyordu.
İzmir’de bu şansı pek yakalayamadı.
Ama son yıllarda, yani emekli olduktan sonra kitap da yazıyor, söyleşiler de yapıyor.
İzmir ile ilgili gelişmeleri ve etkinlikleri takip eden Gül Tulunay’dan öğrendiğime göre Ali Kayadibi Kıbrıs Türk Kültür Derneği İzmir Şubesi’nin Ocak ayı konuğu oldu.
Etkinlikte konuşan Kayadibi, sözlü iletişimin insanlık tarihi boyunca değerini yitirmeyeceğini belirterek, ‘Araç merkezli iletişimin egemen olduğu günümüzde konuşmak daha da değerli hale geldi’ dedi.
Hepimiz konuşuyoruz da derdimizi daha doğrusu meramımızı anlatabiliyor muyuz?
Birbirimizle iletişimiz sağlıklı olmazsa sinirleniyoruz, bağırıp çağırıyoruz...
Sonuçta hiçbir sorunumuzu çözemediğimiz gibi sağlık sorunları yaşıyoruz.
Kayadibi, etkili ve güzel konuşma, çağdaş iletişim teknolojileri karşısında insanın durumu, insanın kararlarını etkileyen zaman algısı üzerinde değerlendirmeler de yapıyor.
Sevgili Ali’nin şu sözlerine hak vermemek elde değil...
‘Gelişen iletişim teknolojileri, insanla insanın ilişkisini sınırlıyor.
Araç merkezli iletişim biçimi, teknolojinin bu sınırlayıcı etkisini fark etmemizi de engelliyor.
Etkili konuşmak günümüzde daha fazla ihtiyaç haline geldi.
Kendimizi bu yönde ne ölçüde fazla geliştirirsek, o ölçüde sağlıklı ve başarılı iletişim kurabiliriz.
Nüfus arttıkça, kentler daha kalabalık ve hayat daha yoğunluklu yaşandıkça insan ilişkileri zayıflıyor.
Bu durumdan endişe duyan kişiler, varlıklarını toplum içinde tatmin edici biçimde gösteremiyor.
Sosyal hayatın doyurucu nitelikleri kayboluyor.
Çünkü insanı temelde var eden şey konuşabilmesidir.
Kişinin kendini toplum içinde değerli bulması, duygu ve düşüncelerini ifade etmesi, varlığının onaylandığını bilmesi de sözel iletişimle gerçekleşir.
Günümüzde konuşmanın değeri daha da arttı.
Konuşmak insanın varlığını etkin biçimde gösterebildiği en özgün değeridir.
Etkili ve güzel konuşmak insanın kişisel markasıdır.’
Ama nedense biz konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ediyoruz.
Çünkü bildiğimiz sözcükler çok az...
100 kelime ile konuşanlar çoğunlukta...
Ben ’50 kelime’ de diyorum...
Zaten rahmetli Bülent Ecevit ile birlikte ‘öz Türkçe’ konuşmaya başladık...
Kimimiz ‘kelime’ derken, bazımız ‘sözcük’ ü tercih ettik.
Ya da; ‘misal’ yerine ‘örneğin’ sözcüğünü seçtik.
Ama çoğumuz halâ ‘örneğin’ der, aynı cümle içinde ‘Mesela’ deyiveririz.
Benim de bir sorum var, Ali Kayadibi’ne birçok insanımız, ‘antepfıstığı’ büyük harfle mi başlar, küçük harfle mi?
Şimdilik bu kadar...
*- Acaba doğru mu?
Yazılan her konuya inanmam...
Ama bazıları ilgimi çekiyor.
Birkaç arkadaşım paylaşmıştı....
Not alacaktım ama anında hareket etmediğim yani tembel davrandığım için akan onlarca haber içinde kaybettim, ulaşamadım...
Az önce Fatma Kestane Alpan’ın da ‘Sedef Hastalığı İçin Mucize!’ başlıklı alıntısını görünce bu kez atik davrandım:
Şimdi yazılanları okuyorum:
‘Ben Ankara'nın bir ilçesinde bir okulda müdür yardımcılığı görevini yapıyorum.
Bundan 12 yıl kadar önce, Anadolu'da bir köyde öğretmenlik yaparken, 11 yaşlarında bir öğrencim sedef hastalığına yakalanmıştı.
Ben de çocukla ilgilendim.
Ve babasıyla birlikte Ankara'da gezmedik hastane, doktor bırakmadık. Çocuk bir türlü iyileşmedi.
Hastalık vücudunu tümüyle sarmıştı.
Derileri dökülüyordu.
Köyün birinde, askerliği sırasında bitkilerle ilaç hazırlayan bir askeri doktorun yanında bulunmuş bir yaşlı adam vardı.
Son çare olarak o adama başvurduk, bizim bulunduğumuz köye gelmesini sağladık.
Bu yaşlı adam çocuğu görünce, ‘bunun çaresi çok basit ‘ dedi.
Şaşırdık.
Çünkü o güne kadar çocuk için çok büyük miktarlarda para harcanmıştı. Bize köyde, çalı diplerinde bulunan yabani pancar kökü (köyde gavur pancarı da denir) toplamamızı ve bunlardan 5-6 tane getirmemizi istedi. Pancar köklerini un gibi öğüttü ve bu unu yağda kavurdu.
Çocuğa banyo yaptırdık ardından. Bu macun gibi maddeyi çocuğun tüm vücuduna sürdü.
Bir gün bekleyip, çocuğa yeniden banyo yaptırıldı.
Ve yeniden bu macun sürüldü.
Ertesi gün de bu işlem bir kez daha tekrarlandı.
Tertemiz oldu.
O dökülen deriler nereye gitti anlaşılacak gibi değildi.
Ve bundan sonra öğrencim sedef hastalığından kurtuldu.
Şu anda o öğrencim evli ve çocukları var.
Bir daha hiç bu hastalıkla karşılaşmadı.
Bu olayı asla aklımdan çıkarmadım.
Yakınlarımdan sedefe yakalanan olursa, hiç çekinmeden bu basit çareyi önerdim ve çok başarılı oldu.
Çok okunan ve ilgi çeken köşenizde bu basit ilacı yayınlarsanız, size yazan birçok çaresiz kalmış sedef hastasına yardımcı olacağınıza inanıyorum.’
Kim yazmış?
Kim yaşamış?
Bilimsel değeri var mı?
Gerçek mi?
Doktorlar ya da Sağlık Bakanlığı yetkilileri bilmiyorlar mı?
Ben bile duyduğuma göre mutlaka bir yerde okumuşlardır?
Konu ile ilgili her hangi bir açıklama yapıldı mı?
Bu soruların karşılığını hastalar ve hasta yakınları kendilerine göre yanıtlarlarsa, yani kendi doğrularına göre hareket ederlerse sonuca ulaşabilirler, diye düşünüyorum.
Ama benim düşüncem, şüphe ile yaklaşmak doğru sonuca ulaştırır...
*- Dost dedikleri?
Şunu da aklımızdan çıkarmamamız lazım:
Konu ne olursa olsun;
Verdiğin üzüntü ve aldığın ‘ah’ bir cam parçasından daha keskindir.
Dönüp dolaşıp üzerine basarsın.
Kime ne yaparsan, bir gün aynısını yaşarsın.
Bu arada;
Şair’in dediği gibi:
İyi güne aldanıp, dostum var sanırsın.
Unutma!
Gerçek dostu, kötü günde tanırsın!
***-
GÜNCEL
*- Açılış saat 11.00’de
IF Wedding Fashion İzmir – 14. Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı ve hemen sonrasında gerçekleşecek Leather & More – 3. Deri ve Deri Konfeksiyon Fuarı’nın açılış töreni, 21.01.2020 günü saat:11.00’de Fuar İzmir B Holü Defile Alanı’nda yapılacak.
*- Karabağlar’da imara hayır
İzmir’in Karabağlar ilçesinde yer alan bazı plan notlarının; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olması nedeniyle Mimarlar Odası tarafından açılan dava İzmir 3.İdare Mahkemesi’nce haklı bulundu ve mahkeme planlama uygulamasının iptaline karar verdi.
Karabağlar Belediyesi’nin hazırladığı ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 11.06.2018 tarih, 05.731 sayılı kararı ile Karabağlar’da yer alan yaklaşık 780 hektarlık alanda plan değişikliğinde yer alan söz konusu plan notları şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olarak görüldü.
Mimarlar Odası’nın; İzmir 3.İdare Mahkemesi’ne ‘Planlama kararları; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olmak zorunda olduğu, plan kararlarının seçenekli olamayacağı, plan, plan raporu ve plan notlarının bir bütün olması gerektiği ancak dava konusu plan değişikliği incelendiğinde plan notları ile plan paftaları üzerinde yer alan plan kararlarının örtüşmediği görülmektedir. Birbirinden farklı yapılaşma koşullarının bulunduğu, ayrıcalıklı imar hakları içeren seçenekli yapılaşmaların önerildiği, dikkate alındığında söz konusu işlemin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu açıktır. Ayrıca dava konusu plan değişikliğinin bulunduğu bölgede yakın zamanda kapsamlı imar planı revizyonlarının yapıldığı, bu nedenle de yapılacak düzenlemelerin imar planı revizyonu ilkeleriyle uyumlu olmayan çok sayıda husus bulundurduğu’ gerekçeleriyle açtığı davada, Mahkeme 2019/82 Esas, 2019/1411 karar ile değişiklikleri iptal etti.
*- YAŞAR EYİCE
YORUMLAR